kırılmak

samimiyetin tozpembe sürdürdüğü ilişkilerin beklenmeyen bir hareket karşısında yapıbozumuna uğraması. hassas yanlarınızın incinmesi gibi düşünülse de sonuç olarak düpedüz aptalca bir durum. iyi niyetli bir kırılmada sözler devre dışı kaldığından derdinizi (kırılma gerekçeniz) hareketlerle anlatma çabası hüküm sürer. bu da anlaşılamamayla beraber daha çok kırılma sebebidir. niyeti bozduran kırılma ise kırık parçaların onarım çabasını karşı tarafa yükler; farkedilme adına bilinçli/bilinçsiz onu kırar. karşılıklı kırıklar can yakar. niyetsiz kırılmalarsa yıllara yayılan zaman diliminde ortadan ikiye ayrılmış bir siz yaratır; bir yanınız kırılırken diğer tarafınız kırıklarla beraber sarılmaya çalışır. ama bu bilinçsizce bir yaralama girişimidir; belki anlaşılma, belki derdi paylaşma adına.

insan galiba kırıklarla yaşamak zorunda; aksi taktirde geçmişe sünger çekerken gerçek bir an yakalayamayıp her şeyi silmek zorunda kalacaktır.

öpüşmeyi bilmeyen adam

dilini böyle taaa gırtlağa kadar zırt pırt sokar bide.*

1984

bir distopyayı, muhtemelen tarif edilebilecek en berbatını anlatan orwell romanı.

hayali bir dünyada, ingiltere sosyalist partisinden başka bir parti olmayan bir ülkenin, ki kendisine kısaca ingsos denir, yönetiyor gözüktüğü bir ülkenin hikayesini anlatır. düşünce polisi adı altında görev yapan ve düşünce okuyan polis yüzünden değil eylem yapmak, olması gerekenden farklı bir şey düşünmeyi düşünmenin bile suç olduğu bir dünyada, hem yönetenlerin, hem yönetilenlerin esiri olduğu bir rejimdir ingsos rejimi. aslında kimse kimseyi yönetmez, kimse kimse tarafından yönetilmez, ama herkesin düşüncelerine kadar girilebilen bir devlet korkusu yüzünden orada yaşayanlar bunu görememektedirler. en azılı polis şefi bile, isteyerek mi yapıyor işini, yoksa hiç aksini düşünmediği, düşünmeye cüret etmediği için mi, kimse bilemez.

çocukların ebeveynlerini ispiyonlamaları en büyük erdemdir o ülkede, düşünce polisi bile var mı yok mu bilinmez. sürekli olarak savaş vardır. dünyadaki diğer iki ülkeyle bitmek bilmez bir savaş, ve tabi terör. ama kimse bilmez bu ülkeleri, ve teröristler hayal ürünü mü, uydurma mı kimse düşünmez bunu. sonuç olarak, büyük birader var diyorsa vardır. ama büyük birader var mıdır acaba?

okuduğum en yaşanılmaz hayat tasviri bu kitaptadır. burada yaşayacağıma cehenneme gitsem daha iyi dedirtmiştir bana.

bir bu kitap, bir de sartre'ın bulantı romanı. aslında içinde yaşadığımız dünyanın tam da bir distopya olduğunu bağırıyor bize.

ayıların en çok kullandığı kelimeler

klima klima klima(herzaman üçleme halinde söylenecek).

ayı sözlük ikinci ankara zirvesi

o kim bu kim şu kim bir de tanıdıklar var mı vb vs merak ve öğrenme isteğiyle ortaya çıkan sohbetler "dedikodular dedikodular" kısmıyla zirvelerde yer alıyor. *

bonnie tyler

bana ingilizce şarkı sözü çıkartmayı sevdirten şarkılarıyla, 80'lere damga vurmuş seslerden.. bu yıl ingiltere'yi eurovision'da "believe in me" ile temsil edecek hastası olduğumuz sese sahip vokal.

ğ yerine y kullanan canlı

farkında olmadan yada kasti yapılan bir durumdur.

- ay biz çok eyleniyoruz gelsene

çarşı

gezi olaylarına katılarak hiç hesap etmedikleri şekilde beşiktaşile hükümetin arasını açan taraftar grubudur. zira tüm kasıtlı hakem hatalarının sebebi gezi olaylarında çarşının başrolde hareket etmesidir.

prova odası

barbaros şansal'ın 2016 yılında yayınlanan kitabı. 10 tl civarında fiyata satılıyor. henüz okuma şansım olmadı fakat tanıtım bülteni yazısını sizinle paylaşıyorum.

--------------------------------

birini sevmek için başkasından izin almaya gerek yok! birazdan açılacak olan prova odası'nın mavi koton kadife perdesinin ardında, hiçbir zaman dilimine sığmayan, hiçbir ülkenin hiçbir yerinde yaşayan ve hayatlarını bir "hiç" uğruna boşa geçirmiş kahramanların hikâyelerine konuk olacaksınız. kendilerine yeni bir geçmiş yazma çabası içindeki iki adamın, prova aynasına yansıyan büyük sırlarına tanık olacaksınız. aynalar yalan söylemezler ama hayatı tersten gösterirler! bu yüzden birazdan öğrenecekleriniz aslında hakikatin tersten okunuşu da olabilir. dilerseniz okumaya başlamadan önce aynaya bir kez daha bakın. zira sayfalar son bulduğunda aynanın aksinde sizi sorgulayan kişi başkası olacaktır. hatta aynadaki kişi siz bile olmayabilirsiniz artık. hadi buyurun: prova odası'nın gümüş varaklı taş aynası sizi bekliyor. bakalım benliğinize giydirilenler mi gerçeğiniz yoksa diğerlerinin size biçtiği kimliklere özenip bedeninizi ödünç benliklerinizin ardına mı saklıyorsunuz? sadece görerek ve duyarak değil, dokunarak, koklayarak ve tadarak da yaşamayı öğrenmek lazımdır. zira hiçbir şey göründüğü gibi değildir. unutmamalıdır ki: birini sevmek ve ona dokunmak için başkalarının iznine ihtiyaç yoktur. iki kişilik bir aşk, kalabalıklarla yaşanmamalıdır...

http://www.dr.com.tr/Kitap/Prova-Odasi/B...

----------------------------------

yeni dünya partisi

yönetimi ele geçiriyorum, sevgi ve barış partisini kuruyorum.tek başıma iktidar oluyorum.one münit.ben ne diyordum en son.
gel kardeşim oyunu ver bana.we're the woeld we're the chıldren.



hiçbir siyasi oluşum bi bok getiremez dünyaya.