telgrafçı akif elazığ'ın hikayesinin anlatıldığı türkü. hikayesi şöyledir; akif harput'ta bir kadına aşık olur. işe giderken sabah ilk onun yüzünü görmek, akşam işten dönerken uzaktan izleyebilmek için hüseynik'ten harput'a yolları arşınlar. "hüseynik'ten çıktım şeher yoluna"
sabahları ekmek yaparken akşamları çamaşır asarken görür sevdiğini. bir gün, yine evlerinin önünden geçtiği sırada sol kolunda bir acı hisseder. "kol ağrısı tesir etti canıma" o gün kalp krizinden genç yaşında vefat eder.
en yakın arkadaşı lütfü de anılır şarkıda, "lütfü gelsin telgrafın başına, bir tel versin musul'da gardaşına" , kara haberi alınca fenalaşan akif'i çok seven kız kardeşi ati hanım da "ati hanım baygın düşmüş ayılmaz" .
aşk dediğimiz şey öyle özde yaşanıyormuş ki eskiden, insan özenmeden edemiyor. birini sadece birkaç saniyeliğine görebilme ihtimaliyle her gün yollar arşınlamak...
kesin bir bilgi yok elimizde ancak hüseynik'in bir ermeni köyü olduğu ve sonra başka bölgelerden getirilen türkler tarafından zorla iskan edildiği söylenegelmiş. bu da hikayeyi benim açımdan daha hüzünlü yapıyor. "yazık oldu yazık şu genç ömrüme, bilmem şu feleğin bana cevri ne" .
birçok yorumu var lakin benim en sevdiğim çimen kardeşler ve ender balkır'ı ortaklaştıran hali.
cânımın içi sinan kaynakçı da güzel tıngırdatmıştır.