şişko patates yarım kilo domates

bazı çocuklukların özeti olan tekerlemedir.
ilerleyen süreçlerde yaşanacak bir dizi dramatik olayın ilk halkası.
dünyadaki en zeki insan olabilirsiniz, en iyi insan olabilirsiniz, en güler yüzlü, en sempatik insan olabilirsiniz. çok güzel gözleriniz, muhteşem bir burnunuz, harika saçlarınız da olabilir. ama eğer skala değerleriniz normalin üstündeyse çoğu zaman bunları görmeyecekler.
üç kişi muhabbet ediyorsanız, anlatan kişi, umumiyetle siz yokmuşsunuz gibi davranıp masadaki diğer kişinin gözlerinin içine bakarak konuşacak.
es kaza güzel bir kadınla-adamla ilişki halindeyseniz, ortak arkadaşlarınız tarafından, hak ettiğinden fazlasını alan sömürgeci devlet muamelesi göreceksiniz.
bir gün ayrılırsanız, ayrılık karşı tarafla alakalı nedenler yüzünden gerçekleşmiş bile olsa, hatta karşı taraf apaçık bir şekilde suçlu bile olsa, çevrede sizi teselli edebilecek tek bir allahın kuluna dahi rastlayamayacaksınız.
çünkü insanlar sizin çektiğiniz acıyı, alt üst olmuş yaşantınızı, mutsuzluğunuzu değil fazla kilolarınızı görecekler.
haketmediğiniz bir şeyi kaybettiğinizi, bu yüzden teselliye ihtiyacınız olmadığını düşünecekler.
çaldığı malı kumarda kaybetmiş bir hırsız gibi.
hem zaten şişkoların duyguları yoktur ki
kişilikleri yoktur
cinsellikleri yoktur
amaçları, istekleri, anıları, acıları yoktur.
bir şişko sadece bir şişkodur.
insanların dertlerini, anılarını ve sevgililerini, hatta alıp almamakta kararsız kaldıkları gömleklerini/eteklerini bayılana kadar dinlemek zorunda olan, dinlerken sıkıntıdan patlasa da dinlemek zorunda olan, çünkü bunu yapmadığında yapayalnız kalacak birisi.
bir şişkonun bu dünyadaki vasfı, görevi nedir ki zaten?
dinler ve akıl verir.
insanların işi yaşamaktır, şişkoların işi insanların yaşadığı şeyleri dinlemek.
topluluk içinde yemek yiyemezsiniz.
yeseniz de rahat edemezsiniz.
çünkü herkes çaktırmadığını sanarak sizi inceler.
ne yiyorsunuz, kaç lokma yutuyorsunuz vs.
bu noktada bir sirk hayvanısınızdır.
herkesten az bile yeseniz ki göze batmamak için öyle yaparsınız genelde, yine de bir sonraki gün, masadakilerden biri, bir arkadaşına, kahkahalar atarak, 'nasıl yiyor abi bir görsen!' diyecektir. bundan kaçışınız yok.
oralda çok iyi olmak zorundasınızdır.
bacaklarınızdan fışkıran et parçaları, amınızın çoooook gerilerde kalmasına neden oluyorsa, denk getirmek için üç saat uğraşmanız gerekecektir çünkü.
velev ki denk getirdiniz, sürterken dört kilo ter dökeceksiniz ve takribi altı dakika sonra hareket edemeyecek kadar yorulmuş olacaksınız.
umutsuzluğa gerek yok, karşınıza iyi insanlar da çıkacaktır mutlaka(!)
zeki, muhalif, feminist, toplumsal dayatmalara, sisteme düşman(!)
en iyi olanı ruh ikizi olduğunuzdan, sizden duygusal açıdan muhteşem bir elektrik aldığından bahsedecektir.
'ama fiziksel etkileşim yok, sen biraz şeysin.' diye ekleyerek.
estetik algısının da toplumsal bir dayatma olduğunu, yani aslında sandığı şeylerin hiçbir tanesi olmadığını yüzüne vurmayacaksınız tabii ki.
çünkü bir şişko her zaman iyi bir insan olmalıdır.
fakat bu şeylerin hiçbirisi içinizi, arkanızdan kardeşinize 'üzüntümden yüzüne bakamıyorum ablanın' diyen anneanneniz kadar parçalayamayacaktır.
o noktada son kurşunları da gözden çıkarırsınız.
nedir bu kurşunlar?
spor salonları
pahalı diyetisyenler
zayıflama ilaçları
yiyip yiyip kusma tekniği
obezite ameliyatları
ameliyata hiç de elverişli olmadığınızı, olmasanız daha iyi olacağını söyleyen doktora rağmen o masaya yatarsınız.
yatarken hiçbir şey de hissetmezsiniz üstelik.
korku, heyecan, sevinç, merak...
hiçbir şey
içiniz boşalmış gibidir.
sonra uyanırsınız.
birkaç gün sonra da ameliyatta bir sorun çıkıp çıkmadığını anlamak için kaçak testi uygulanır üstünüzde.
ameliyat çok iyi geçmiştir.
sapasağlamsınızdır.
hiçbir şeyiniz yoktur.
anneniz mutluluktan havalara uçar.
hatta hastanenin bahçesine inip keyif sigarası içme teklifi bu kez ondan gelir.
bahçeye iner, birer sigara yakarsınız.
mutlu olduğu zamanlarda çenesi düşen anneniz konuşur da konuşur.
'ohhh çok şükür hiçbir sorun yokmuş' der.
'çok karşı çıkmıştım ama iyi ettin yavrum' der
'bundan sonra herşey çok güzel olacak' der.
ağlamaya başlarsınız.
içinizden bir şeyler kopar gider.
salya sümük ağlarsınız.
'niye ağlıyorsun yavrum. salak mısın sen?' deyip güler anneniz.
'hiçbir şey güzel olmayacak.' demeye çalışırsınız tıkanan ve akan burnunuzla hıçkırıklarınızın arasında bir yerlerden.
'niye olmayacakmış? ameliyatını oldun, kilolarını vereceksin, senin için hayat daha şimdi başlıyor.' der anne.
'insanların ne kadar çirkin olduklarını gördükten sonra, ben ne kadar güzel olursam olayım, güzel olamaz hiçbir şey.' dersiniz.
anneniz de ağlamaya başlar.
sustuğunda, sigaralarınızı söndürüp odanıza çıkarsınız.
şişko patates yarım kilo domates tekerlemesini hayat boyu kalbinizde taşıyacağınızı bilerek.

(bkz: şişko dili ve edebiyatı)
(bkz: sonuna kadar okuyana benden bir beşlik)
(bkz: fakirin ödülü de ancak beş lira oluyor.)

3 Entry Daha