şiir

şiir denince akla ilk gelen şeylerden bir tanesi kafiyedir.

(bkz: yarım kafiye)
(bkz: tam kafiye)
(bkz: zengin kafiye)
(bkz: cinazlı kafiye)
(bkz: düz kafiye)
(bkz: çapraz kafiye)
(bkz: sarma kafiye)
şairin hem kilididir, hem anahtarı.
dünyayı değiştirme dürtüsü insanları ya mutlak taleplere götürür ya da suskunluğa; bu dürtü sesini bulduğunda bir şiir olarak duyulur. örneğin devrimci dönemlerin dışındaki dönemlerde kitleler eylemci şair olurlar ya da aşkı dangul dungul yaşarken, öfleyen pöfleyen insanlar ayrıldıklarında ümit yaşar oğuzcan oluverirken; uzun seneler mutlu evliliği olan insanlarda bir özdemir asaf, hayyam havası gözlenir. yani içinde bulunulan durumun tam aksine, olunmak istenilene yazılır şiir. ha mevcut sevgiliye, öğretmene, polislere yazılanlara popüler methiye * denir o ayrı.
şarkı zannedilip herkesin ağzında yüksek sesle okunmasıyla değerini kaybettiğine inandığım edebi eser. zaten günümüzde inceliklerinden, zor anlaşılmasının verdiği o tattan yavaş yavaş sıyrılıyor, adeta gündelik hikayeler düz yazı eşliğinde şiirleşiyor ve olmadık insanların ağzında ağdalı ağlamalı dinletilere dönüşüyorken kendi şiirini bile- okuyucunun yorumlama dünyasına müdahale etmeme amacıyla- okumaktan imtina eden şairlerin şiirleri tebessüm ettiriyor ve günümüzün o büyük şiirlerine nanik yapıyor.
mana'nın simyasıdır şiir..
hani değersiz madenleri altına çeviren mucizevi bir karışımın peşinde koşan simyacılar vardı ya ortaçağda.. işte şairlerde, bu boktan dünyadaki anlamsız hayatlarımıza bir mana katmanın peşinde, büyülü sözcüklerden bir karışım yaparlar..
bir şiir, tüm zamanların tüm bilgisini aktarsak bile yola gelmeyecek bir aklın sımsıkı kapatılmış perdelerini yırtıp bir ışık bahçesine dönüştürebilir orayı..
nasırlaşmış, hayatın tozlu yollarında yürümekten adeta manda gönüne dönüşmüş bir yüreği ısıtabilir.. onu kararmış, paslanmış eskiliğinden arındırıp altına dönüştürebilir..
güzel bir şiir, deli gömleği giydirilmiş bir toplumda, koca bir timarhaneye dönüşmüş dünyanızda, sizi dışarıya çıkaracak, nefes almanızı sağlayacak bir kapının anahtarı olabilir...

binlerce sayfalık mektupla anlatamayacağınız bir aşkı, bir tümcede anlatabilirsiniz...
- ben sana mecburum bilemezsin, adını mıh gibi aklımda tutuyorum...
tanımlamaya romanların yetmeyeceği bir hasreti de..
- hasretinden prangalar eskittim...
kaybetmek istemediğiniz umutlarınızı da..
- güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli güzel günler göreceğiz...

binlerce kitabın, milyonlarca sözün anlatamadığı, bir duyguyu, bir insanlık halini, bir onaylamayı, yahut bir karşı duruşu, mesela savaşın kötü bir şey olduğunu, yine en iyi bir şiirle anlatabilirsiniz..
- çocuklar öldürülmesin.. şeker de yiyebilsinler...
cümlelerin sonu yarım bırakılanı makbuldur.
benzetmeler, uyaklar, abartılar ve dizelerle kurulan; yüksek duygularla beslenen ve ölümsüzlükle ölçülebilen tek insan icadıdır!
yoğun duygu ve düşüncelerin kağıda kusulması halidir.
yazmazsan eksik kalır bir yanın, yazarsan baki kalacaktır, istemezsin kalmasını. böyle yaman bir çelişkisi de mevcuttur.
bence şiir yaşanmışlıklardır. şiir; hayatındaki en çok duygu yüklü anıların anlamlarca zenginleştirilip, bir parça kağıtta düzene sokulmuş halidir.
şiir histir, hissedebilmektir, hissedebilinmektir, hissedebilinebilmektir.
"
sana bu güzellikler bizden kalsın,
bugünlerden bir şeyler bizden kalsın..
senden almak isterler,bizi söyle;
geleni bize gönder,bizden alsın.
"
- özdemir asaf
hazır yeni yıla girmişsin, kar yağıyordur dışarıda, depresyon hırkasını geçir üzerine, aç en güzel müziklerini, kahve de hazırla hem, içiyorsan sigaralarını hazır eyle. ondan sonra oku da oku, oku da oku. oku yani.

(bkz: füruğ ferruhzad)
(bkz: birhan keskin)
(bkz: sohrab sepehri)
(bkz: nilgün marmara)
(bkz: şükrü erbaş)
(bkz: turgut uyar)
(bkz: cemal süreya)
(bkz: edip cansever)
(bkz: nazım hikmet)
(bkz: arkadaş zekai özger)
(bkz: oruç aruoba)
(bkz: bejan matur)
(bkz: sait faik abasıyanık)
(bkz: sinem sal)
(bkz: ah muhsin ünlü)
(bkz: ahmed arif)
(bkz: cahit külebi)
denize bile iştahsız bakıyorsam
hep bu boyu devrilesi bozuk düzen,
bu darağacı suratlı toplum.

oktay rıfat
yaşımı yaşına kattım doksan çıktı,
canımı canına kattım noksan çıktı,
birlikte fotoğraf çektirdik, bombok çıktı.
bedri rahmi

edit: allahım kedi eniği gibi çıkmışım.
en keyiflisini orhan veli, en vurucu olanı nazım hikmet, en cesur olanını ömer hayyam yazmıştır.