barış için akademisyenler inisiyatifinin bildirisi

10 ocak günü yayınlanan barış için akademisyenler inisiyatifinin bu suça ortak olmayacağız başlıklı bildirisi. türkiyeden 1128 ve dünyadan 357 akademisyen bu bildiriye imza atmış.

bildiri şöyle;

"bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!

türkiye cumhuriyeti; vatandaşlarını sur'da, silvan'da, nusaybin'de, cizre'de, silopi'de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.

bu kasıtlı ve planlı kıyım türkiye'nin kendi hukukunun ve türkiye'nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir.

devletin başta kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz.

müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz. müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak istediğimizi beyan ediyoruz. siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz.

devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz."

http://www.evrensel.net/haber/269776/1128-akademisyenden-kalici-baris-cagrisi-bu-suca-ortak-olmayacagiz

bu bildiriye bir de 150 tane karşı bildiri yayınlayan akademisyen grubu var. 1128 akademisyene karşı duran 150 akademisyen. görünen o ki akademisyenler de ülke gibi bölündüler. kimmiş bu barışa karşı duran akademisyenler bir görelim.

http://www.haberaktuel.com/akademisyenler-devletin-yanindayiz-haberi-988545.html
içinde bir çok hocamın da imzası bulunan ve bu insanlar ne talep ettiler ne dediler de terörist ilan edildiler dediğim metindir.

metin şöyledir:

"bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!

türkiye cumhuriyeti; vatandaşlarını sur'da, silvan'da, nusaybin'de, cizre'de, silopi'de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.

bu kasıtlı ve planlı kıyım türkiye'nin kendi hukukunun ve türkiye'nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir.

devletin başta kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz.

müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz. müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak istediğimizi beyan ediyoruz. siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz.

devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz."
terör propogandasından başka bişey değildir, 'bilinçli katliam ' sözünün anlamını bilmiyorlar sanırım, eğer objektif olsalardı, silaha silahla karşılık verenlerin de bundan vazgeçmesi istenirdi, ama sadece devlete katil diyorlar , birimlerle bizzat çatışmaya giriliyor, bir düşünce suçuyla suçlanmıyor bu adamlar, bizzat bombaları ve silahları var....bal gibi de terörizm propogandasıdır ve objektif değildir...
çiçek çocuklar örgütü pekekeden bahsetmeyen bildiri. devlet tankını topunu alıp "bölgeye" dalmış ve "başta kürt halkı olmak üzere, halklara kıyım ve katliam" uygulamakta!

gün aydınlığında bile karanlık bir zihniyet ve körlük bu.

barış, tamam. insanlar ölmesin, tamam. ama bölücülüğe ve teröristin sırtını sıvazlayana da prim yok.
ülkedeki devlet onayı ile ve hukuksuz olarak yapılan tüm uygulamaların hepsine "devlet zulmü" demek ne yazik ki yanlış bir isimlendirme değildir! ne yazık ki diyorum çünkü mental sağlığı yerinde olan hiçbir insan kan dökmeyi görev bilmiş örgütlü ya da örgütsüz bir oluşumu, adı ister devlet, ister pkk, ister dildo, ister similya olsun desteklemez. muhatap olarak neden sadece tek bir kanadı aldıklarını bilgi ve birikiminden kimsenin sual edemeyeceği, türkiyenin eşsiz akademisyenlerinden olan boğaziçi üniversitesi hocalarından esra mungan aşağıda paylaştığım bağlantıda açıklamıştır. izlemek isteyenlere. bir gün gelecek bu zulüm farklı etnik kökenlerden sonra toplumun diğer alt azınlıklarına da sıçrayacak. zulüm zulmü doğurduğunda toplumca "cehennem kütükleri", "lut kavminin yezitleri" olarak görülen ilk hedef bizler lgbti bireyler olacak ve o noktada şimdi de bu günahkarların katli vaciptir denecek! bakalım o zaman çok sevdiğiniz devletinizin tavrı size karşı nasıl olacak! gerçi ülkemiz lgbti güruhundaki bu ayyuka çıkmış militarizm aşkı ve heteronormatif kültüre karşı sergilenen aymaz yalakalık omurgasızlığı varken kendinden olanın katline de ses çıkarmayıp geceleri yine mışıl mışıl uyuyabilecek durumda olanlarımız hatrı sayılır derecede fazla. fazla ki bu halde bu durumdayız. yazık.

esra hocamın imc tvdeki açıklamaları için;

http://www.imctv.com.tr/bu-suca-ortak-ol...
cadı avı başlamış bu sabah itibariyle.
bir bir toplamaya başlamışlar kimsenin malına ve canına göz dikmemiş insanoğlu insanları, toplumun en değerli mesleğini icra edenleri...
lan bu toplum kurban olsun sizin bokunuza!
o bildiride ne söylediğinizin ve yazdığınızın hiçbir önemi yok benim için, ama, neden yazıldığı ve kimlerin imzaladığı önemlidir bu tür şeyleri.
saygı duymak, hazmetmek, değer ve önem vermek şart iken, ağzı olan vuruyor, küfrediyor...
demokrasinin d'sinin direği girsin bu toplumun beynine ve iliklerine işlemiş faşist ruhuna!

isteyen istediği konuda konuşma, yazma, toplantı yapma ve düşüncelerini yayma özgürlüğüne sahiptir arkadaş!
hele ki, bu tür eylemleri yapanlar toplumun en eğitimli kesimiyse, takkenizi önünüze koyup düşünmek gerekir, kem kapmak ve feyz almak gerekir!
bunun mücadelesini 200 yıldır veriyordu atalarınız!
hadi cumhuriyeti elinize yüzünüze bulaştırdınız, meşrutiyetçi atalarınızdan da mı utanmıyorsunuz??
(ama sedat peker gibi toplumun kalın barsağının ürünlerine değer vermekten utanmıyorsunuz!)

(bkz: ak cehennem)
(bkz: yeni türkiye)
içeriğine kesinlikle katılmadığım ve bir aydın bildirisinden çok cehalet, ajitasyon, terör sevicilik ve ihanet bildirisi. ancak bu bildirgeyle bağlantılı olarak saçmasapan gözaltı, tehdit, soruşturma, görevden alma gibi uygulamaları da desteklemiyorum.

aydınımız buysa yazık gerçekten bize. neyse ki bu değil, bundan ibaret değil. bu bin küsür kişiden çok daha nitelikli akademik kadrolarımız var.

mesele militarizm, vatan-millet edebiyatı değil. kör gözüne parmağım şeklinde, gerçeklikle ilgisi sadece yapılan operasyonlar olan; operasyonların sebebine, örgütün bölgedeki ve tüm türkiye'deki eylemlerine tek kelime etmeyen, kıyım-katliam gibi koca lafları kolayca kullanabilen ve dili ve içeriği de hayli sorunlu olan; en düşüğü araştırma görevlisi olan bir "aydın" güruhun kaleminden çıkmamış olmasını umuyorum.

lise kompozisyon dersinden kalır bu metni yazan. içeriği de gerçeklikle bağdaşmıyor ve kandil bildirisi gibi.
iyi niyetli ve barışa çağırmayan, barışa hizmet etmeyen bildiri.

bebek öldüren, öldürten bebek katilidir. nokta.

hitleri de savunan on milyonlarca alman vardı. aldığı destek, sayı itibariyle onu haklı mı yapar?

rte de 14 yıldır ülkeyi yönetiyor, tek başına büyük destekle. bu onu haklı mı yapar?

katılmadık bir nazım hikmet kalmıştı. berkin'i, ali ismail'i de katın. katın ki hiçbir masumu, hiçbir haksızlığa uğrayanı tutmasın, hakkını savunmasın kimse.

magazin gazetecileri ödül töreninde yaşananları ve medyanın ezici çoğunluğundaki linç psikolojisini, bütün millete ( ne milleti? millet yok. halklar var! ) mal edip, iki tarafın faşistlerince sosyal medyada çalınan iç savaş tamtamları gerçek olsun.

ki gerçek olsun kabusunuz. kadıkoy rıhtımında karaya vuran cesetler filan... daha azının olacağını mı sanıyorsunuz?

somut bir talep nedir mesela?

özümüzü yönetecağız. yönetin işte. yıllardır şu kadar belediyeye sahipsiniz bölgede. bir büyükerşen'in eskişehir mucizesi gibi bir mucize koyun ortaya. halk nasıl bir su içiyor, onun için hendekler kazıp sağlıklı su boruları döşeyin mesela. gübreyle piknik tüpüyle bomba yapmak daha mı yaratıcı?

dilini konuşabiliyorsun. yazıp çizebiliyorsun. medyada serbest, siyasi propaganda da serbest. hatta seçmeli dil. daha ne?

bir çerkezin, çerkezcenin; lazın, lazcanın... bu imkanları var mı? kaşıya kaşıya daha nereye kadar gideceğini sanıyorsunuz?

kaçıp istanbul'a gelmişlerini biliyorum. izmir'e, ankara'ya vs dört bir tarafa dağılanlarıyla, bu halka bir gün başka bir tatlı terör örgütü ( ay pardon hala biz arkadaşlarla tartışıyoruz terör örgütü denebilir mi diye. çünkü efendim terör, dehşet uyandırmak için yapılan eylemlerin adıdır. oysa... ) bir türkçü örgüt musallat olursa hoşunuza gider mi gençler? hohogo-ho adlı gençler özlerini yönetme gayesiyle istanbul'da izmir'de yol kesip, beğenmediklerine girişse falan ha?

te
rör

dilimizde tüy bitti. anlamamakta hala ısrar ediliyor. başınıza mı gelmesi lazım illa? bir çok sevdiğiniz kurban gitse sonra da selho "örgüt yaptıysa özür dilemeli" derse gözleriniz dolup affedermisiniz bu türkçü ya da diğeri olan kürtçü örgütü?

kürt olup;

istediği şehirde, istediği iş kolunda iş kuramayan var mı?
(atıyorum konya'da gay bar açamazsınız misal.)
istediği işe giremeyen var mı?
(asker, polis olabilirsiniz. güvenlik soruşturması herkes için yapılır. geçerseniz)

gerçekten bıkıp usandım artık.

ne köy, karakol basmalar var. ne yol kesmeler hendek açmalar bombalar mayınlar var. hiçbirşey yok. ve birdenbire faşist tece devleti kürtleri katletmek için birkaç ilçeye dalmış ve halkı katlediyor!

sadece o ilçeler mi kürt? katledilen trilyonlarca insan nerede?

ajitasyon yapıp falan tarihte mevsimlik işçilere saldırı, filan tarihte egede inşaat işçilerine gibi münferit olayları getirmeyin. bu olaylar yerleşik, düzenli şeyler mi? değil. olmasın işte.

geçmişte yaşanana kanun dışı örnekleri de gözlere sokmayın. hesabı soruluyor sorulur.

ya bir gün hesap sorulamayacak bir yapı olursa karşınızda? ya "bu nasıl polisik, bu nasıl askerlik?" diyemeyeceğin, "asker de polis de değiliz" diyen bir kitle olursa karşında?

tehdit değil gördüğümü söylüyorum. ömrüm bu haberleri yorumları izleyerek geçti. milletin de öyle. bunun bir yerden patlamaması lazım. akılların başlara alınması lazım.

bak bir yugoslavya vardı. belki bir gün türkiye'de parçalanır. hadi selho tamam sen git orada oyna demez kimse ama. kanlı olur. kabuslar gerçek olur.

barışsa hadi barış. tamam barış. akan kan dursun. analar ağlamasın kimse ölmesin de... herkes de haddini bilsin.

klavyeyle kurulmadı bu vatan. nasıl kurulduysa öyle yıkılır.

insanlığa ait ne değer varsa alıp götürecek şekilde demagojinin kralını yapıp ajitasyonun dibine vuranlar, bunun bir yerlerde birikime neden olduğunu görmeli. görmeli artık.
bildiriyi imzalayan murat belge, 'biz "cumhurbaşkanı müsveddesi" desek başımıza gelmedik kalmaz, fakat cb "aydın müsveddesi" diyebiliyor. iki, üç kitap okuduğundan ve okuduysa da anladığı şüpheli olan bir kişi, büyük juri edasıyla hüküm veriyor' diyerek cb rte'yi güzel bir dille eleştirmiş.

http://ayisozluk.com/lnk/a4505a