eşcinsel evlilikleri protesto gösterisi

coqueteria nickli has hanım ablanın "emekli cami hocaları yardımlaşma derneği" olarak nitelendirdiği bir grup insanın türkiye'de olan bitene kafa yormaya başlaması; dahası kafalarını yoran meseleler için sokaklara dökülmesidir.** öncelikle söz konusu gürühun eşcinsel evliliği ile ilgili yasanın geçmesi için bdp ve chp'nin kıçlarını yırtmalarının bile işe yaramayacağını düşününce dertlendikleri şeyin müslüman kürt camia'nın bdp ile ilgili bağlatılarını zayıflatmak olduğu düşünülebilir. dahası bu video bir kez daha göstermiştir ki eşcinselliğin ismi türkiye'de hala "ibnelik"tir.** vidyonun devamında başka konulara da değilinilmiş olunmasına karşılık değinilmeyen konular kendilerine "insan hakları savunucusu" diyen bu taşakları topuklarına değen elemanların aslında ne kadar samimiyetsiz olduğunu göstermektedir. samimiyetsizliğin ölçüsü için elemanların "insan" kategorisine neyi alıp neyi almadıklarını bir kez daha düşünmek gerekir.

son olarak da bu vidyonun ve bu tür amcaların ellerinde bu pankartlarla sokaklarda bulunmalarının, türkiye'deki eşcinsel hareketin artık ne kadar kuvvetli olduğunu gösteren bir geribesleme olduğunu düşünüyorum. normal şartlarda "yok saydıkları bir kesimin" varlığını kabul etmiş olmaları üzerinde de bu kesim için canlarının bu denli sıkılması eşcinsel görünürlük için - eşcinselliğin bir mücadele alanı yarattığını göstermesi açısından gayet kıymetlidir.

(bkz: ibnenin fendi hacıyı yendi )

http://www.sansursuzhaber.com/izmitte-es...
imam olmaya puanları yetmemiş dışarıdan *okuyan amcaların söylemidir.ayrıca kanserin hindiba ya da kuşburnu içerek geçeceğini sanan bu amcalar; eşcinselliğin tedavisini ve eşcinsellerin topluma geri kazandırılmasını istemektedir. belki kendi oğlu da eşcinseldir ve ona akşamları okunmuş yeşil mercimek yedirerek rol yeteneğinin gelişmesini sağlamıştır.devamındaki kürtaj olsun zina olsun konularda da yine etrafta hiç kadın görülmemiştir.. ne konuşan..ne dinleyen..ne de chp teyzesi gibi cık cık diye yazıklanan..
bu manzarayı görünce aklınızda fok derisi çantasıyla çin retoranında köpek eti yiyen bir hayvansever ya da etrafa kimyasal bombalar atarak dünya barışını savunan bir griinpisçi geliyorsa hala, türkiye'de işlerin nasıl yürüdüğüne dair bir fikriniz yok demektir. türkiye'de özellikle kendilerine "insan hakları savunucusu" adını veren dernekler -ihh, mazlumder gibi- aslında führerlerini ve führerlerinin tebaasını savunma işinden başka hiç bir fonksiyonu olmayan kurumlardır. aslında bir fonksiyonları daha var. bu kurumların başka bir fonksiyonu da führerlerinin politikalarını yücelten ve muhalefetin savlarını yerin dibine sokan kara propagandalar yapmaktır. o kara propagandalar savundukları (güya savundukları) şeye taban tabana zıt düşse bile bu onların asli görevidir ve mantık dışı olması bir şeyi değiştirmez. bunun en son örneklerinden birini geçen gün 31 mayıs 2012 özgür kudüs yürüyüşünde gördüm. toplanan kalabalık güya israil'in filistin'e uyguladığı zulmü protesto edecekti. ama gösterinin öne çıkan yüzü beşar esad * ve suriye olmuştu. üstelik suriyenin düşmesi demek dünya üzerinde israil'den başka kimsenin bir işine yaramayacak. dolayısıyla bu adamlar akp tipi demokrasinin yan ürünlerinden başka bir şey değil, artık şaşırmayın.

ama sarobalik'in değindiği çok önemli bir nokta var (yemin ederim benim aklıma gelmişti) o da azınlığın hak kazanım süreçlerinin nasıl işlediği: buyrun

four stages of media representation for minority groups (azınlığın medyada temsilinin 4 aşaması)
1- non-represantation (bildiğin yok sayılma anacığım, sen gerçek değilsin)
2- ridicule (alay, tamam sen varsın ama komiksin, iğrençsin ve insan değilsin, biz sanırım hala bu aşamadayız)
3- regulation (düzenleme, aslında bu aşamanın açıklaması sınırlı bir şekilde ve kabul görmüş rollerde temsildir, ama bence bu kısım aynı zaman da fiziksel mücadele aşamasıdır, işlerin çirkinleştiği ve azınlık grubun saklanmak yerine direniş gösterdiği aşama)
4- respect (saygı ve kabul görme aşaması, hatta normalleşme aşaması)
gösteriyi düzenleyen grubun kendilerini insan hakları derneği olarak adlandırmaları da çok ironik bir durumdur... *
orospu çocuğu olmanın bünyelerine verdiği büyük ağırlığı farketmemek mümkün değildir. özür dileyerek "ibne" demek ne lan. "protesto" diyemeyen * götündeki kılları ağarmış amcaların bu tür işlere girmek yerine evde torunlarıyla ilgilenip cennet kapılarını kendinelerine açabilmek için ibadet etmeleri daha mantıklı olacaktır.
babanızı mı siktik? oğlunuzu mu siktik? sizleri mi siktik? ya da siktiniz mi bizlerden birilerini?

bu emmilerin yakarışlarının sebebi, bu soruların cevabının evet olabilme ihtimalinin verdiği korkuların sonucu olsa gerek.

(bkz: her yerdeyiz )
(bkz: gizliyiz )
bu tip tek hücreli organizmalar için tek dileyebileceğim, inşallah yedi soyları da "ibne" olur. böyle sözüm ona hetero beyinsizleri görünce "ibne" olduğuma şükrediyorum. onlarla aynı tür olmak bile yeterince utanç vericiyken, bir hemcins olmak başlı başına zul geliyor...
bu adamların içinde var ibnelik, belki kompleks belki kendilerine konduramadığı duygular, o yüzden bu kadar agresif ve defansifler.
3-5 kendini bilmez iki lafı bir araya getiremeyen, konu hakkında söylenmesi gerekenleri elindeki kağıttan ''zar zor'' okuyarak yırtınan.
beyazlamış saçından sakalından utanmadan ''ibne'' evliliğini protosto eden, sayın cahil sürüleri..!
türkiyenin gündeminde ''protosto'' edilmesi gereken onca olay/sorun var iken. ''bu vatan bu millet'' yok olmaya yüz tutmuş iken..!
gündeme getirip sorun haline getirdiğiniz olaya bakın.
sizin bir uğraşınız bir işiniz yokmu ? evinizdeki kadınlar sizleri sokağamı attı ? yoksa canınız sıkıldı da, ''biz ibne lerle'' uğraşmakmı istediniz ?
aaa haklısınız. ''siz dede lerin'' cinsel gücü kalmamış,
bu yüzden kadınlarınız sizi sokağa atmış ve bu duruma canınız sıkılmış ve kendinize eğlence/aksiyon olarak bizleri hedef almışsınız.

kartepe ''insan haklari dayanişma derneği''...
sizler kendinize ''insan hakları'' derneğimi demektesiniz ??? dakikalarca ''ibne'' dediğin insanların hakkı !!!

''kartepe insan haklari dayanişma derneği sitesinden kısa bir alıntı''.

''amacımız ve mücadelemiz dünyada ve türkiye'de yaşanan insan hakkı ihlalleri ile mücadele etmektir. en büyük hak, insanların inançları doğrultusunda yaşam hakkıdır. hiçbir ülkenin ve kurumun bu hakkı insanların elinden alma yetkisi yoktur.'' gülüyorum, gülüyorum ve defalarca gülüyorum...

''dedeler'' üzmeyin tatlı canınızı, elleyin derim patlıcanınızı...
keşke babaları zevkini benden alsaymış da bunlar doğmasaymış dediğim insanımsı hayvanatların yaptığı,kreş gösterisi tarzındaki açıklamalardır.
bakınız.
bazı insanlar, zihinsel ve bedensel yetersizliklerinin farkına vardıkları anda bu açıkları kapatmak için diğer insanları daha kötüymüş gibi göstermeye çalışırlar (çok uzun sosyolojik bir durumun özeti bu cümle...). burada 'diğer' sıfatını onlara göre, bizler taşımaktayız. çünkü onlar heteroseksüel, biz geyiz. o halde ne yapacaklar geyleri kötülüyecekler. neden? çünkü kendi cahilliklerini, genetik dışlanmışlıklarını, bağnazlıklarını, zihinsel, sanatsal ve ekonomik yetersizliklerini örtmek için.

bu tıpkı, ilk okulda tosun lakaplı 250 kiloluk 10 yaşındaki çocuğun kızıl saçlı ve çilli bir kıza 'horoz' lakabını takması ile aynı şeydir. tosun oğlan, öküzlüğünü, obezliğini, işe yaramazlığını ve haytalığını daha hafif gösterebilmek için kızıl saçlı ve çilli olmayı suçmuş gibi çevresine ajite eder. bu hanım kızımızda ağlar, okul değiştirir.

geylere bakalım... hayatta kalma çabasından ve ezilmemek zorunda olduklarından mütevellit genel olarak adam akıllı okumuş etmiş, işinde gücünde, iyi kazanan, kültürlü, aklı, fikri, görüşü, söyleyecek bir şeyi olan, sanatsal ve insanı değer yargıları olabilen ve evet efendim 'diğer' erkeklere nazaran yakışıklı, çekici bir popülasyon.

e tabi kıskanacaklar! konuyu transeksüel veya travestilere çevirdiğimiz zaman ise, hepsi gönüllerinin rahatlığı ile dilediği kimliği yaşayaraak dünyada geri kalan 7 milyardan daha özgüvenli ve karakterli insanlar olarak yaşıyorlar. o mahallede babası dindar diye, dindar olup baba parasından mahrum kalma korkusu yaşayan genç tabiki de sinirlenecektir. burada bizlere düşen görev ise kardeşlerimize destek vermek olacaktır. şahsen eğer şu anda evine giremeyen veya korku yaşayan herhangi bir kimse var ise bana ulaşsın, salonumdaki kanepe daimi olarak tüm insanlara kayıtsız, şartsız açık.