eşcinseller aşkı anlatıyor

radikal gazetesinin 2006 yazında yayınladığı, şule çizmeci imzalı yazı dizisi. bu dizinin yayınlandığı zamanlarda dikkatimi çekmişti ve hepsini okumuştum gizli gizli. gayet sağlam ve güzel bir yazı dizisidir, aynı zamanda sema yakar'ın listag'ın tohumlarını attığı oğlum benim öğretmenim yazısı da bu dizinin son yazısı olarak yayınlanmıştır, bu bakımdan da önemlidir.

merak eden olursa, hala radikal'in arşivinden bulunabiliyor, bence bir göz atın, röportajlar oldukça ilginç.

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=196281
iki çocuk babası bir biseksüel. .. ailesi onun için kutsal. karısıyla uyumlu bir cinsel beraberliği var. zaman zaman erkeklerle farklı heyecanlar yaşıyor, ama büyük gizlilik içinde

20/08/2006

şule çizmeci

başlarken

6 ağustos'ta bursa'da 1. türkiye eşcinseller buluşması'nda eşcinseller, lezbiyenler, travestiler ve transseksüeller az kalsın linç ediliyordu. 'eşcinsellere karşı bu düşmanlık niye?' diye düşündüğünüz olur mu hiç? bu öfkenin asıl kaynağını merak eder misiniz? bir insan neden kendisinden farklı olanı dışlamak, aşağılamak, hatta yok etmek ister? kendize sorular sorar mısınız? mesela bir gün çocuğunuz karşınıza 'ben eşcinselim' diye çıksa ne yaparsınız? çocuğunuzu bağrınıza mı basarsınız, yoksa lanetler misiniz? biliyor musunuz doktor doktor dolaşan aileler var. ancak ne hormon tedavileri, ne terapiler işe yarıyor. belki de sizin homofobinizle yüzleşmeniz gerekecek. belki o zaman çevrenizdeki saklanmış eşcinselleri fark edeceksiniz. her gün alışveriş ettiğiniz çoluk çocuk sahibi bakkalınız, manavınız, kasabınız da eşcinsel olabilir. aslında herkes herkesten korkuyor. topyekûn açık olmaya, korkularla yüzleşmeye, önyargılarla hesaplaşmaya ne kadar çok ihtiyacımız var. işte o zaman 'demokrasi', 'insan hakları' gibi kavramlar ağzımıza yakışacak. işte bu nedenle, bu yazı dizisinde lezbiyen, gay, biseksüel, travesti ve transseksüel kahramanlarımızla birlikte hem eşcinselliğin bilinmeyen yönlerini konuştuk, hem de ikiyüzlü yaklaşımları sorguladık.

alper doğma büyüme istanbullu, bakırköy'de oturuyor. şu an için bakkal. ama daha önce, uzun süre bir mağazada yöneticilik yapmış. ekonomi okumuş, neden bakkallık yaptığını "şartlar öyle gerektirdi" diye açıklıyor. 35 yaşında, sekiz yıldır evli, bir oğlu bir kızı var.

ne zamandır 'eşcinselim' diyorsunuz?

16 yaşımdayken bu cümleyi kurabildim. 18 yıldan beri devam eden bir ilişkim var. hâlâ ilişkimiz devam ediyor. aşk bu! ne derseniz deyin. sonra eşimle evlendik.

kamufle olmak için mi evlendiniz?

zaten biseksüelim... öyle istedim. ben hep yuva kurmak isterdim. kamufle amaçlı evlenmedim, öyle olsaydı ülkemi terk edip almanya'ya yerleşirdim. öyle bir şansım vardı.

aile baskısı yüzünden mi?

hayır hayır... kendi irademle. aile yapısını çok seviyorum. hep çocuklarım olsun istedim. sevgilimle bunları konuştuk, tabii o evlenme kararı aldığımı duyunca çok üzüldü, o evli değil çünkü. ama o da saygı duydu, türkiye'nin şartlarında böyle bir evliliğin de gerekebileceğini söyledi. neticede ilişkimiz bozulmadı, devam ediyor. sevgilim yabancıydı, yurtdışından. alman. ilk kez onunla uzun süreli beraberliğim oldu. aslında gözümü açtım onu gördüm. bir arkadaşımın evinde tanıştık. misafir gelmişti.

o benden 16 yaş büyük. güven arıyor insanlar, onun için sizden daha büyük, daha deneyimli birini istiyorsunuz. o dönemde bana kötü gözle bakarlar mı korkusu taşıyordum. o yüzden güvenebileceğim, bunu deşifre etmeyecek insanlarla beraber olmak istedim. aramızda mektuplaşmalar oldu. o türkiye'ye gele gide dilimizi öğrendi, ben de almancayı...

karınız bu ilişkiyi hissetmedi mi?

karım geçmişte yaşadığım bir ilişki diye biliyor. 'bitti' diye biliyor. evlenmeden önce oturup konuştum bu defteri kapatıp yepyeni bir sayfa açacağımı söyledim. genelde biseksüel bir arkadaş çevrem var. hepsi iş güç sahibi insanlar. biz öyle bilinen mekânlarda pek görünmüyoruz, öne çıkamıyoruz. çünkü hepimizin korkuları var. o dönemde (1987'ler) daha çok ev toplantıları olurdu, şimdiki kadar çok gay kulüpler yoktu. o zamanlar daha elit bir tabaka vardı; akademisyenler, hukukçular... ibrahim eren çevresinde toplanılırdı. o zamanlar ben bu toplantılardan çok zevk alıyordum, entelektüel konuşmalar olurdu.

aileniz durumu biliyor mu?

hiçbiri yüzüme karşı bir şey demedi. belki biliyorlardır, ama hissiyat söze dökülmedi. erzurumluyuz, ama modern bir ailem var. orta gelirliyiz, herkes kendi işi gücünde. benim meselem hiç konuşulmadı, çünkü ben onların yüzünü kızartacak hiçbir şey yapmadım. özellikle hareketlerime çok dikkat ettim. eşim benim ilk aşkım değil, ama ben onun ilk aşkıyım. evlenme kararını üniversite bittikten sonra verdim.

karınızla cinsel ilişki yaşıyor musunuz?

tabii tabii, hem de çok mutluyuz. o anlamda herhangi bir sorunumuz yok. karım çok zeki, akıllı bir kadın. o liseyi bitirir bitirmez evlendik. onu mutlu etmek için elimden geleni yaparım. kendini geliştirmiş bir kızdır, çok güzeldir, çok tatlıdır. herkes bizim evliliğimize gıpta eder. mutlu bir aile yapım var, eve koşa koşa giderim. karımın yeri ayrı...

ikiye bölünmüş bir adam mısınız?

yooo. kendimle barışığım. zaten şu an alman sevgilimle olan ilişkimde cinsellik çok az. ben evlendikten sonra o benden daha genç olanlarla birlikte olmaya başladı. onunla cinselliğin ötesinde bir ilişkimiz var; düşünsel diyebilirim. hayatı paylaşıyoruz. birbirimize saygı duyuyoruz. o benim her şeyim. herhangi bir şey olduğunda ilk onu düşünüyorum, karımdan ve çocuğumdan önce. daha sonra diğerleri arkasından geliyor. karımla olan ilişkime gelince, bunca zamandır bir kez bile tartışmamışızdır. onu çok iyi anlıyorum, aynı ruh hali bende de var çünkü. bir kadının hoşuna gidebilecek her şeyi ona veriyorum. o benimle çok mutlu. bizim aile yapımız bu. karım dünya tatlısı. hatta gay arkadaşlarım 'ya bundan bir tane de bize bulsana' diyorlar. evlilikte cinsellik bir yere kadardır. önemli olan eşinle konuşup konuşamadığındır. hayatı paylaşabilmektir. karım her anlamda, cinsel anlamda da beni mutlu edebilen bir yapıya sahip. ama zaman zaman beğendiğim insanlarla cinsel ilişki yaşıyorum. ancak, karımdan başka hiçbir kadın tanımadım. karımdan başka hiçbir kadına da ilgi duymadım. karıma o tür şeyleri asla söyleyemem, onu mutsuz etmeye hakkım yok. karım zaten zaman gay arkadaşlarımla buluştuğumu biliyor. benim gay ilişiklerim hep oldu. bu giderilmesi gereken bir heyecan, bir ihtiyaç. yatakta yaşadıklarımı sosyal hayatıma yansıtmıyorum. sonuçta bir erkekle yataktan kalkıp hayata karışıyorum.

gizlilik kolay olmamalı.

güven çok önemli. hayatın içinde o kadar gay, o kadar biseksüel var ki... birbirimizi buluyoruz. birbirimizi gözlerimize bakıp tanıyabiliyoruz kolaylıkla. lezbiyen arkadaşlar da kendilerini böyle ifade ediyorlar. normal heteroseksüellerin göremediklerini biz görebiliyoruz. bu farkındalıkla ilgili. belli kodlar var. senelerdir hiçbir kötü insanla karşılaşmadım, inşallah bundan sonra da karşılaşmam.

gençleri mi tercih edersiniz?

genelde olgun insanlarla olmaya dikkat ediyorum. gençlerin hayat tecrübeleri olmadığı için yanlışlara düşebiliyorlar. ama genç biriyle de oldum, 17 ay sürdü. evliliğimle birlikte öyle bir ilişkinin yürümeyeceğini düşündüm. ama o genç sevgilimi de üzmek, kırmak istemedim. yavaş yavaş kendimden uzaklaştırdım. onda ilkgençlik yıllarımdaki halimi gördüm. doğru insanın ben olmadığımı ona izah etttim. benden çok şey öğrendiğine inanıyorum.

beraber olduğunuz kişilere kimliğinizi kolayca deşifre eder misiniz?

yok, genelde söylemem. zaten iki hat kullanıyoruz, bir hazır kart bir genel hat. hazır kart her zaman kullanılmaz, arada sırada mesaj var mı diye açılır. evli olmanın getirdiği zorluklar var. birini iyice tanımadan birlikte olmam.

erkeklerle birlikte olduğunuzda karınızı aldattığınızı düşünüyor musunuz?

bu aldatma değil. bazen farklı tenlere dokunmak, farklı heyecanlar istersin. biriyle yatmışım kalkmışım, güzel bir beraberlik yaşamışım.
ama aileme zarar veren bir şey değil. ailem benim için kutsal bir şey. erkeklerle yaşadığım ilişki tarzımını hiç karımla denemedim. bu tarz bir ilişkiyi kutsal evliliğe karşı görüyorum.

çocuğunuz 'baba ben eşcinselim' derse?

hayat kendi hayatı, kabulleneceğiz. ona deneyimlerimi, bilgilerimi aktarırım. türkiye'de eşcinsellik hep yanlış algılandı. medya 80'lerin başından beri kavramları karıştırarak, zorunlu seks işciliği yapan travesti ve transseksüelleri 'eşcinseller', 'homolar' olarak lanse etti, hem de onları kriminal, edepsiz, ahlaksız olarak göstererek... dolayısıyla, insanların kafasında eşcinsel kimliğe dair net şeyler oluşamadı, oluşsa bile, eşcinsel olan feminen, seks düşkünü, dedikoducu, terbiyesiz biri olur gibi bir tipleme ortaya çıkartıldı. eşcinseller kadın kıyafeti giyip sokaklarda fuhuş karşılığı seks yapan insanlar değiller. hayatın içinde eşcinseller. benim çevremde birçok insan eşcinsel olduğunu söyleyemiyor. 18 yaşımdaydım, bir gün beni aksaray'da değirmen diye bir yere götürdüler-burası hâlâ faaliyette.. orada o güne kadar hiç rastlamadığım bir şeyle karşılaştım: posbıyıklı, palabıyıklı, 'külhanbeyi' diyeceğiniz adamlar vardı. biri bana bira gönderdi, görüntü insanı yanıltabiliyor.
baba ben eşcinselim

17'sindeyken 'ben eşcinselim' diyen tolga'yı ailesi dışlamadı. annesiyle birlikte terapiye gittiler. albay baba oğlunun ilk sevgilisine 'ona zarar vermeyeceksin' diye tembih etti. tolga, rahat ve mutlu bir genç (not: bu röportaj sanırım boysan yakar ve aykut atasoy ile yapılmış).

21/08/2006

şule çizmeci

tolga ve aslan iki yıla yakındır birlikteler. ikisi de üniversitede sanat eğitimi görüyor. tolga, eşcinsel olduğunu 17 yaşındayken ailesine söylemiş. aslan ise henüz ailesine açılamamış. tolga'yla ailesinin yaklaşımını ve birlikte neler yaşadıklarını konuştuk.

nasıl geçti okul yıllarınız?

çok alay ediliyordum. ilk mastürbasyonumu 14'ümde yaptım ki bu bir erkek çocuk için geç sayılabilecek bir yaş. seksüel dürtülerimle yüzleşmeyi olabildiğince geciktirdim. hep erkeklerle ilgili fanteziler kuruyordum. orta 2'de benimle ilgili bir tahtaya bir tekerleme yazmışlardı, sınıfa girince erkek çocuklar hep bir ağızdan bunu söyleyip bana güldüler. bunu yapan çocuğun üzerine yürüdüm, yumruklaştık. eşcinsel olduğunu hissettiğim bir arkadaşımla birbirimizi korur kollardık. başka sınıflardan sırf beni görmek için gelenler olurdu, 'top tolga burada mı?' diye...

ne zaman 'eşcinselim' dediniz?

internetle birlikte hayatım değişti, erkek bedenlerine bakıyor ve etkileniyorum. ama suçluluk duygusuyla hemen kapatıyorum. interneti babam da kullanır korkusuyla... çok çelişiyordum kendimle, acaba benim duygularım mı hatalıydı, yoksa toplumun dayattığı ve meşru saydığı sadece karşı cinsle birlikte olunma zorunluluğu mu? bir partiye gittim, orada bir kızla el ele tutuştum. aslında 'heteroseksüel olmak istiyorum' diye diretiyorum. ama okulda çocuklar yanında mastürbasyon yapıyor, penis görüyor ve haz alıyorsun. o gece partideki o kızla öpüştüm ama hiçbir şey hissetmedim. bir hafta sonra annem bana gelip 'bir kızla öpüşmüşsün, niye bana söylemedin?' diyor. tüm seks olaylarını annemle konuşurum, çünkü babamın benimle bu tür konuları konuşacak cesareti hiç olmadı. bir gün annemin yanında eşcinselliği savunan bir konuşma yaptım. ertesi gün eve gelince 'tolga konuşmamız lazım' dedi babam. 'bize anlatacağın bir şey var mı?' diye başladılar, soru üstüne soru. beş saatlik sorgunun sonunda 'eşcinselim' dedim. katıla katıla ağlıyorum.

babanızın tepkisi ne oldu?

babam albay!.. 'ne yapacağız şimdi?' dedi. 'birinden yardım almalıyız' dedi annem. psikolağa hep birlikte gittik. acayip bir yabancılaşma var evde. hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyorlar, ama karmakarışık kafaları. daha ilk görüşmede psikolog bana ailemin önünde mastürbasyon yapıp yapmadığımı sordu. yaptığımı söyleyince 'mastürbasyon yaparken erkekleri mi düşünüyorsun, kadınları mı?' diye sordu. 'erkekleri' deyince odadan çıkmamı istedi. daha sonra beni çağırdı ve 'annen ve babanla konuştum. sana hiçbir şekilde karışmayacaklar' dedi. sadece ben değil, annem de terapiye başladı.

evde neler değişti?

beni aşırı derecede kontrol etmeye başladılar. sürekli koruma ve kollama hali. terapiye iki yıla yakın devam ettim. o sırada üniversite sınavlarına hazırlanıyorum. sınavı kazandım, şimdi resim eğitimi görüyorum. annem, hayalinde kurguladığı oğlunu bir müddet geri istedi. aslında annemin istediği, her erkek annesine toplum tarafından dayatılan anneliğe dair arzulardı; askerlik, evlilik, çocuk sahibi olma... annem çok zorlandı kendi içinde, kişisel gelişimle ilgili kitaplar okumaya başladı. bir gün psikoloğumun önerisiyle babamla ben bira içmeye gittik. 15 dakikanın sonunda babam 'sakın anal ilişki yapma, ben buna dayanamam' dedi. şu an bildiği halde kendini rahatlatmaya çalışıyor. sonra maskeler düştü. annem ne kadar kontrolcü olduğunu anladı ve bana 'artık seni bugüne kadar kafamda kurduğum oğlum tolga olarak değil, seni bir birey olarak kabul ediyorum. sen benim hayal ettiğim oğlum değilsin' dedi. beni yeniden keşfetti. babam ise 'sen beni bu düşünceyle öldüreceksin' dedi. babamın bu tepkisini şimdi anlayabiliyorum. çünkü eşcinsel bir çocuğu olması onun erkekliğini zedeliyordu. aslında kendinde, kendi erkekliğinde arıyordu hatayı. babam annemi beni koruduğu için çok suçladı. annem babama 'oğlunun eşcinsel olduğunu kabullenemiyorsun' dedi.

ilk cinsel deneyimi kiminle yaşadınız?

2000'de internette biriyle tanıştım. ozan, benden 10 yaş büyüktü. taksim'de buluştuk. erkeksi birini arıyordum. görüntüsü iyiydi. deneyimli olduğu için onunla rahat edebileceğimi düşündüm. tanışmamızın haftasında bizim eve geldi. bir şirkette ihracat müdürü, iyi bir ailesi var. babam onunla yalnız konuşmak istedi. 'kesinlikle tolga'nın kılına zarar gelmesini istemiyorum' diye öğütler vermiş. şu an ona hem acıyorum, hem çok kötü oluyorum. ona çok haksızlıklar yaptım. bir ara intihara kalkıştım. artık babama hiç tepki vermiyorum, çünkü kalp hastası. ozan'la bir buçuk ay bir şey yaşamadık. çünkü vücudumu paylaşmaktan, çıplak kalmaktan korktum. ilk gecemiz çok güzeldi, her yer mumlarla doluydu. ona teşekkür borçluyum o gece için. ama ilişkimiz giderek zorlaştı. homofobikti. suçluluk duyuyordu eşcinsel olduğu için.

eşcinsel olduğunu gizlemiş mi?

eşcinsel olduğu anlaşılmasın diye kızlarla çıkmış. maskülen bir tip. her erkeksi gördüğünüzü heteroseksüel zannetmeyin. zaten iki adı vardı. birinci adı dışardaki hayatı kontrol ediyordu, ozan'ı eşcinseller arasında kullanıyordu. ancak benimle yan yana yürümekten hoşlanmıyordu. çünkü insanların feminen hareketlerimden dolayı beni, dolayısıyla onu da eşcinsel olarak nitelendirmelerinden korkuyordu. kendini kadınsı bulmayan birçok eşcinselin homofobik olmasının nedeni de budur zaten. ülkemizde sokakta eşcinsel yok, yatakta eşcinsel var. ozan, bana 'elini kolunu düzelt' dedi, 'sesini kalınlaştır' dedi. ancak ailem benim hareketlerime hiç karışmamıştır. ilişkimiz tükenmeye başladı. kavgalar kıyametler. üç yılın sonunda eften püften bir nedenden dolayı ayrıldık. aslan'la tanışana kadar önemsiz ilişiklerim oldu.

aslan'la ilişkiniz nasıl başladı?

tolga: aslan'ı ilk kez bir gaybarda gördüm. çok hoşlandım. yakışıklı. tam bana uyan biri, hem feminen hem de maskülen olabilen, ikisinin ortası da olabilen, rengârenk yani... onunla erkeksi sevgili arama düşlerimden de vazgeçtim. kafamdaki duvarlar artık yıkılıyordu. hem kendimi yeniden keşfediyor, hem de deneyimlediğim her şeyi eleştiriyor, neyi neden yaptığımın hesabını kendime veriyordum. amacımız günlük hayatta gördüğümüz kadın-erkek rollerini ilişkimize sokmamaktı. eşcinselliğini kendine itiraf edeli daha yeniydi değil mi aslan?

aslan: tolga'dan 11 ay önce ilk kez beraber olduğum gencin annesi bizi yatakta yakaladı. çocuk benden hemen ayrıldı. ben çok kötü üç ay geçirdim. daha sonra bir başkasıyla oldum ve yine tokat yedim. tolga bana güven verdi, dünya görüşümüz uyuşuyordu.

'artık bana top diye laf atıldığında üzülmüyorum'

ailenizin aslan'a yaklaşımı nasıl?

tolga: babam bugüne kadar eve giren arkadaşlarımın hepsinin eşcinsel olduğunu biliyor, hepsini çok seviyor. ama aslan'ı çok daha fazla seviyor. babam belki bir kızla beraber olurum ihtimalini yaşıyor. ama o onun ihtimali. annem ise bana 'sen bana bir hediyesin' der. 'sen olmasan transfobimi, homofobimi yenemeyecektim' der. annemin sadece düşüncelerinin değil, cinsel hayatının değiştiğinden eminim.

aslan: haftada iki üç gün onlarda kalırım.

tolga: aynı odada kalıyoruz. annem aslan'ın evinde bu ilişkiyi yaşayamayacağımızı biliyor. 'keşke babama söylemeseydim' dediğim zamanlarda annem 'iyi ki söyledin, iyi ki kafasını karıştırdın. sakın sen üzülme' der. eskiden biri bana 'top' diye laf attığında üzülüyordum. oysa aslan 'üzülmeyeceksin' dedi. çünkü o hakaretler aynı zamanda cinsel kimliğinizi kabul etmenizde, 'evet ben eşcinselim' demenizde size mani olan toplumsal ikazlar...

aslan: bir baba için erkekliğine saldırıdır çocuğunun eşcinsel olması... 'ben ne hata yaptım?' diye düşünüyorlar. eğer eşcinsellik bir tercih olsaydı, onların hataları yüzünden eşcinsel olmuş olabilirdik, ama eşcinsellik bir yönelim. iki yüzlü kurallar uygulanıyor.

bursa'da olan olaylarda bize küfreden insanlar iki yüzlü. travestilere sorun yattığınız birlikte olduğunuz insanlar kimler diye... 'ülkücüler, dinciler'. bu adamlar sokakta eşcinsele tahammül edemiyorlar. iki yüzlülüğümüz, bizim baskıcı, totaliter, demokratik olmayan ahlaki değerlerimizden kaynaklanıyor bence. kimse kimsenin eşcinsel olabileceğini düşünmüyor.
o yüzden en yakınınızdaki oğlunuz 'eşcinselim' dediğinde inanılmaz bir travma yaşıyorsunuz.
annem beni lanetledi

üniversite ögrencisi güzel bir genç kız. lezbiyen olduğunu ailesine itiraf ettiğinden beri kendisini yalnız ve dışlanmış hissediyor. onunla yaşadığı zorlukları konuştuk.

22/08/2006

şule çizmeci

ne zamandır 'lezbiyenim' diyorsunuz?

çocukluğumdan beri... eğitimli bir ailenin çocuğuyum. tipik bir burjuva ailesi. benden 18 yaş büyük bir abim var. yalnız bir çocuktum bir kere. abim hem benden çok büyüktü, hem de yatılı okuyordu. pek arkadaşım da yoktu. bana bazen anneannem, bazen babaannem bakıyordu. bütün gün kitap okurdum. televizyon izlerdim. oyuncaklarımla oynardım. mutluydum yani... kendimi bildim bileli kız çocuklarından farklıydım. barbie ve büyük kız bebekler vardır ya, kendimi onlar gibi görmüyordum. onların kocası olabilirdim ancak. evcilik oynarken kendimi barbie'lerin erkek arkadaşı olarak görürdüm.

peki okulda uyumlu muydunuz?

hatırladığım bir şey var. kolejde okuyordum, özel kıyafet günü yapılmıştı. kızlar şeker gibi giyinmişlerdi, etekler, kafalarında kurdeleler... ben şalvar pantolon giymiştim, ayağımda botlar, bir sweetshirt... tam bir erkek çocuğu gibi giyinirdim, ama saçlarım uzundu. ailem beni erkek gibi yetiştirmeye çalışmadı.
ama ben niye öyleydim? o kıyafetleri demek ki ben beğeniyordum annem de bir gariplik görmüyordu. etek giymeyi sevmiyordum, bir adama etek giydirdiğinizde iğreti durur ya...

ergenlikte neler hissettiniz?

o kadar üzüldüm ki göğüslerim büyürken. ergenliğe girmeden önce üstümü çıkarırdım, sadece donum kalırdı. aynada kendime bakar ve beğenirdim. dümdüz göğüslerim çok hoşuma giderdi. göğüslerim şişmeye başlayınca vücudum bozuluyor gibi geldi, sinir oldum. tabii, şu anda kadın olmakla ilgili bir sorunum yok, hatta gurur duyuyorum. makyaj da yaparım, canım isterse etek de giyerim... 'göğüslerim biraz daha büyük olsaydı' diyorum.

ilk kez regl olunca ne yaptınız?

15 yaşımdaydım o zaman. hormonlarda bir problem vardı. testesteronum fazlaydı. bir kızdaki hormon dengesizliği, testesteron fazlalığı o kıza erkeksi davranış veriyor bence. hormon düzensizliği kimseyi eşcinsel yapmaz, ama lezbiyeni erkeksi yapabilir hormon.

eşcinselliği 'bir hastalık' olarak görenler 'hormon tedavisiyle onları düzeltiriz' diyor. bu mümkün mü?

ben hormon tedavisi gördüm. şu anda bütün değerlerim normal. ostrojenim de gayet iyi noktada. testesteronum fazlayken bile kıllanmadım. hormon tedavisinden sonra bir hetero olmadım, biseksüel bile olmadım. çocukken kızlarla diyaloğum gerçekten çok kötüydü. onlar beni garipsiyordu, ben de onları. yine de bir kız benim için çok değerli oluyordu. hayranlıkla bakıyor, yakınında durmak, dokunmak istiyordum. bu halim üç dört yaşından başlar liseye kadar böyle gider. filmlerde akt-ristlerin erkek sevgilisi olarak kendimi düşünürdüm. kendimi ayhan işık sanırdım. tabii o zamanlar lezbiyenlikten falan haberim yok. kötü davranışlarla karşılaştım. ortaokulda 18 kızdık. sınıfın en güzel kızları listesi yaptılar. listede 17 kız vardı, ben yoktum.

ilk aşk ne zaman?

16 yaşımda komşunun kızına âşık oldum. öpmek istiyordum. 'ama iki kız sevgili olamaz' diyordum. iki kızın sevgili olabileceğini bilmiyordum. bu komşu kızına duyduğum aşk yüzünden çok kötü depresyona girdim. dedim ki 'bari anneme söyleyeyim, o bana yardım eder.' anneme 'ben bir kıza âşığım' deyince çığlık attı, ağlamaya başladı. kıyametleri kopardı. hemen jinekoloğa götürerek bende fiziksel bir sorun olup olmadığını araştırdı. sonra psikiyatr dönemi başladı. iki seanstan sonra psikiyatr annemi çağırarak 'kızınız lezbiyen. ancak bu bir hastalık değildir. siz bunu kabul edemiyorsanız, sizin homofobinizi tedavi ettirmeniz lazım. sizinle seans yapalım' dedi. annem gerçekten depresyona girmişti. aile meclisi toplandı, annem, babama ve abime 'eğer bu kız lezbiyense ben onunla aynı evde yaşayamam' dedi. çok ağır tabii. abim, 'o zaman benimle yaşar, ben ona bakarım. o benim kardeşim. onu çok seviyorum. onu asla bırakmam, kimselere de ezdirmem' dedi.

abinizin evine mi taşındınız?

yoo annemlerleyim. babam ortadan toz oluyor. babamın hiç umrunda olmadı. beni anneme havale etti. o arada intihara kalkıştım. kendimi cezalandırmak isteği belki de. annem lezbiyenliği günah olarak görüyor. lanetlendiğimi düşünüyor. sayımız artıkça dünya batabilir diye düşünüyor. ahh nasıl da entelektüel bir kadın. çok yalnızdım. o zaman nerede gay kafelerin olduğunu bilmiyorum ki. internette gay ve lezbiyenlerin tanışabileceği sitelerin olduğundan haberim bile yok. 16-19 yaşlarım çok kötü geçti. annem telefonlarımı dinler, defterlerimi karıştırır. 18 yaşımdayken annem beni öyle bir dövdü ki. beni öldüreceğinden korkuyordum, odamın kapısını kilitlerdim. çok tedirgin olurdum. lisede platonik aşklar yaşadım. sonra lise bitti, o yaz ilk kez bir sevgilim oldu.

o da lezbiyen miydi?

maalesef 'ben heteroyum' diyen biriydi. bir akşam ben onda kalırken 'ben seni seviyorum' diyerek öptü beni. acayip âşıktık birbirimize. beraber tatile çıktık. beş ay sonra bir gün kız beni arayarak 'ben lezbiyen değilim. buna daha fazla dayanamayacağım' dedi. toplum baskısı ona fazla geldi herhalde. lezbiyen olduğu öğrenilse yurttan atılır. korktu galiba. odtü'nün yurdundan atılan bir lezbiyen çift biliyorum. ondan sonra depresyondaydım. kimseyle beraber olmadım. ailem destek olsaydı, benimle ilgilenselerdi bu kadar ağır yaşamazdım. annesi insanın idolü oluyor. seni seven insan sana lanetliymişsin gibi bakarsa kabul görmeyi nasıl bekleyeceksin ki. ben de "bu işkenceden kurtulayım, bari erkeklerle çıkayım" dedim.

lezbiyen olduğunuzu anlamadılar mı?

akıllarına bile gelmedi. üniversitedeyken iki erkekle çıktım. iyi güzel, el ele sokakta yürüyoruz, tamam. tabii öpmek istiyor, öpüşüyoruz. nasıl midem kalkıyor. bu sefer o öpüşme benim için sıkıntı. kendimi kötü hissedince sevişmeye yeltenmedim. teni kötü geliyor, kokusu kötü geliyor. o salgıladığı erkek kokusu kötü geliyor. üniversitede legato adlı bir lezbiyen oluşumun varlığından haberdar oldum. 'tüm üniversitelileri bekliyoruz' diye bir internet adresi vermişlerdi. onlarla tanıştım. dergiler, kitaplar, kafeler, filmler ve bir gay kültürü varmış. kendim gibi zor durumda olan eşcinsel gençler için bir şeyler yapmak hoşuma gitti. aynı üniversiteden bir sevgili buldum, bir yıla yakın birlikte olduk.

nasıldı ilişkiniz? mutlu muydunuz?

iyiydi, ama kültür farklılığı yüzünden çok sorun yaşadık. bir de gay kültürü lüks bir tüketim kültürü. çünkü barlar pahalı ve elittir. benim gittiğim gay barda giriş 20, küçük bira 10 ytl. bunun iki nedeni var. en önemli neden 'rekabet olmadığı için sömürelim'. gidilebilecek çok yer yok, bir de elitist kaygı var gay'lerde. gecekonduda yaşayan bir insan için gay kültürüne dahil olmak hemen hemen mümkün değil. kabul görmek de kolay değil. bu elitizmden arınmaya çalışan gruplar da var. sonuçta o kızla yapamadım, ayrıldık...

bakire misiniz?

değilim. kız arkadaşlarımdan biriyle oldum. parmakla. bazen yapay penis de kullanıyoruz. benim de kullandığım oldu. bele takılıyor, protez gibi. o da bir fantezi. kız arkadaşımı erkek kılığına sokup onunla sevişebilirim, ama bir erkekle sevişemem. çünkü bir erkek bir penisten ibaret değil. önceden feminen kızlardan hoşlanırdım. taş bebek olsun, uzun saçlı olsun. o ilk sevgilim gayet kadındı. bir dönem butch (erkeksi kadın) sevmeye başladım. güzel yüzlü kısa saçlı küçük oğlan çocuğu. şimdi son iki yıldır yine feminen sevmeye başladım.

lezbiyenler kendilerini gizleyerek mi yaşar? iş hayatında sorunlar yaşanır mı?

üst düzey yöneticilik yapıp kendilerini gizleyenler var. lezbiyen olduğu için işini kaybeden biri olduğunu duymadım, ama gay'lerin durumu daha farklı. bir kadının bu yüzden terfi ettiğini bile duydum, çünkü lezbiyenler erkeklerin hoşuna gidiyor (gülüyor). bize 'leblebiler' diye bağırdıkları olur. kadın eşcinselliği ciddiye alınmıyor. ben bugüne kadar dört kere saldırıya uğradım. son saldırı harbiye'de oldu. yanımdaki kız arkadaşım bıçak çekti, korkup kaçtılar. korkuyorum ama hayat böyle. biz yine iyiyiz, gay'ler dayak yiyorlar.

neden bazı erkekler lezbiyen pornolarına meraklıdır?

heterolarda bu inanılmaz bir fantezi. gerçekten bayılıyorlar. o kadar çok erkek biliyorum ki 'keşke iki kızın sevişmesini seyretsem, aralarına katılsam' diye düşünen. lezbiyen bir genç kızla birlikte oldukları zaman o kaleyi fethetmiş hissediyorlar. hatta 'tedavi edebiliriz' diye düşünüyorlar. bu onlar için öyle büyük bir zafer ki. seçilmiş olmak gibi bir şey. erkeklerin kafasında 'penis olmadan sevişme olamaz' diye bir düşünce var. o yüzden gay'ler tepki görüyor, işin içinde penis var.
sevgilim karısına döndü

erkeklere olan ilgisini 10 yaşındayken fark ediyor. delikanlıyken kendinden büyük erkeklerle flört etmeye başlıyor. 25'indeyken taksim parkı'nda tanıştığı evli bir erkekle 12 yıl boyunca büyük bir aşk yaşıyor. 'masal bahçesi'nde yaşanan mutluluk beş ay önce sevgilisinin karısına dönmesiyle sona eriyor.

23/08/2006

şule çizmeci

onunla tam beş saat konuştuk. bugüne kadar hiçbir kadın arkadaşımın ayrıldığı sevgilisinin arkasından bu kadar sevgiyle söz ettiğini duymadım. 25 yaşındayken tanıştığı evli bir adamla 12 yıl süren ilişkisi beş ay önce bitmiş. bir masal bahçesinde yaşadıklarını söylüyor. bu romantik ilişkinin ardından sevgilisi için döktüğü gözyaşları dinmiyor.

aileniz eşcinsel olduğunuzu biliyor mu?

açıklama yapmadım, onlar da bir şey ima etmedi. beni görünce babamın ilk sorusu 'ne zaman evleneceksin? sana kim bakacak?' oluyor.

ailenizle iletişiminiz nasıldır?

beş çocuklu bir ailenin üçüncü erkeğiyim. babam işçiydi. annem ev hanımı. babam erzincan'dan kalkmış istanbul'a gelmiş, beş çocuk büyütme telaşında bir adam. aleviyiz, ama babam dinle ilgili baskı yapmadı. babam biraz sinirli ve gergin bir adamdır. o dönem geçim zorlukları vardı. annemin üzerinde kesin bir baskısı vardı. dayak o kadar çok yoktu, ama aralarında bağrışmalar olurdu. anladım ki babamın bana hiçbir hakkının geçmesini istememişim. altı yaşımdayken gittim eminönü'nden kendime bir boya sandığı aldım ve kendi paramı kazanmaya başladım. sonra simit satttım, pazarda çalıştım. aldığım paranın bir bölümünü anneme verirdim. çok da başarılı bir öğrenciydim. 12 eylül dönemini de hatırlıyorum.

babanız sol gelenekten mi geliyor?

evet, o yüzden küçük yaşta ezilenlerin yanında yer aldım. annem de bir ezilen... onunla yakındım, o bende bir şeyler sezinliyordu. 20 yaşımda anneme erkek arkadaşımın resmini bile gösterdim. çok üzülmüştü ama... inanmayacaksınız ama ben 10 yaşımdayken gay olduğumu biliyordum. yazları şort giydiğimde... 10 yaşında bir çocuk kendisini 40 yaşındaki adamlara beğendirmeye çalışıyordu. inanılmaz bir şey yani. babam gibi olan adamlara kendimi beğendirmek çok hoşuma gidiyordu. kırılgan bir yapıya sahip olduğumu biliyorum. o yıllarda eşcinsellik alenen yaşanmıyordu.

ergenlik çağı nasıl geçti?

çok zor. 15 yaşındayken sarışın bir kız arkadaşım oldu. kadınlar benimle birlikte olmaya çalışıyordu, ama ben kendimi bildiğim için hep yaşlı erkek vücutlarını çok merak ederdim, sokağa çıkar onları izler, gözlemlerdim. 18 yaşımdayken büyük bir şirkette çalışan bir sevgilim oldu. 40 yaşındaydı, beni çok seviyordu. ama tam olarak birlikte olmadık, flört ediyorduk. beğenilmek güzel bir duygu. evli bir erkekle olmak daha güçlü bir duygu, güveniyorsun. daha sonra onunla olmadı. 20'li yaşlarda bir evli adama âşık oldum, beni zaman zaman şile'ye götürürdü. onu sultanahmet'te tanımıştım, ofisine giderdim. çalıştığım bir şirkette bir arkadaşım benim gay olduğumdan şüpheleniyordu. beni test etmek için geneleve götürmüştü. böyle bir şey yaptığım için şimdi kendimden utanıyorum. çünkü istemeyerek, ona kendimi kanıtlamak için... ona bir gösteri sundum. böylece bir daha benden şüphelenmedi. 20'li yaşlarda taksim parkı'nı keşfettim. o dönem cesurlaştım. parkta oturuyor, çay içip arkadaşlarla sohbet ediyoruz, o arada çok gay arkadaşım oldu. o sırada masal gibi yaşadığım bir şey var.

yoksa gerçek bir aşk mı?

yunanlı bir arkadaşım beni yakışıklı bir adamla tanıştırdı. evliydi. iki çocuğu vardı.. yakışıklıydı, güvenilir biri olduğunu hissettim. sanki bir melekle tanıştım... çok yakındık. oğluna iş bile buldum. onun yanında rahat ediyordum, bana güven veriyordu. masum bir ilişkimiz vardı. 12 yıl sürdü, beş ay önce bitti.

hayatınıza başka biri girmedi mi?

üç-dört kez ayrıldık, tekrar barıştık. o aralar beraber olduğum insanlar oldu, ama önemsizlerdi... ben her zaman bir travma yaşıyordum, onun karısına gitmesini kabul edemiyordum. o da çok üzülüyordu. karısı bu ilişkiyi tahmin ediyordu. çünkü biz onunla birbirimize çok bağlıydık. türkiye'nin dörtte üçüncü birlikte gezdik. karısına benim için 'iş arkadaşım' diyordu. zaten yıllarca karısını öyle alıştırmış. şu an 57 yaşında, hâlâ özgürlüğünü yaşar. ben onu çeşitli gay kulüplerde görüyorum.

peki sevgiliniz gay miydi, biseksüel mi?

gay, çünkü karısıyla birlikte olmuyordu.

nereden biliyorsunuz?

çünkü bana hiç yalan söylemezdi. bunu hissetmedim açıkçası. kadınla erkek arasında böyle bir şey var mıdır bilemiyorum, ama bizim aramızda müthiş bir tensel uyum vardı. çok güzel şeyler yaşadım. aramızdaki yaş farkına rağmen çok iyi uyum sağlardık, iyi anlaşırdık.

karısıyla tanıştınız mı?

yoo, sadece telefonla konuşurduk. sevgilim ramazanlarda iftarı benimle açmayı severdi. karısı bundan hoşlanmıyordu belki de. onun allahını ben de seviyordum. sevgilimin karısı türbanlıydı. fotoğrafını görmüştüm; yeşil gözlü, inanılmaz güzel bir kadın. rüya gibi bir ilişkiydi. şu an beni gördüğünde yine garip bir hale bürünüyor. beni hâlâ sevdiğini biliyorum.

niye ayrıldınız o zaman?

beni kendisinden soğutmak için başkalarıyla olmaya başladı. gay barlarda, gay meyhanelerde yanında genç gay'lerle görüyorum onu. karısı ilişkimizi hissettiği için bizim ilişkimizi devam ettirmesi zordu, bana daha çok zaman ayırıyordu çünkü... bir de ben ona çok sahip çıkıyordum. şu an ona bir şey olursa en büyük acıyı yine ben hissedeceğim (gözleri yaşarıyor). artık onu kıskanmıyorum. kendimi daha fazla ateşlere atamam, yeterince attım. onun istediği her şeyi yaptım. hep benimle olmak isterdi. 'lütfen evine git' diye yalvardığım olurdu. benden ayrıldıktan sonra da evine gitmek yerine parklara gidip gay arkadaşlarıyla muhabbet ederdi. gay dünyası çok başkadır. kaybedenlerin buluştuğu bir alan. o da bir kaybedendi.

bir kadın kocasının biseksüel olup olmadığını nasıl anlar?

yataktaki davranışları ele verir. çünkü erkeklerle olan bir adam bir süre sonra kadın vücudunu unutur. ben de 1998-2000 yılları arasında kadınlarla da oldum. kadınlarla olmak hoşuma gitmiyor. tenlerini sevmiyorum.

sevgilinizle romantik bir ilişki mi yaşadınız?

çok gizli bir şeydir bu. masal bahçesine atıyorlar insanı. bunun gerçekliğine inanan iki kişi var; sen ve o. dışarıdakiler bunu küçümsüyor, anlamıyor. gay kulüplerde masamıza çiçek gönderirlerdi. gay arkadaşlarım beni çok kıskanırdı. çünkü onlar çokeşli. benim bu adamla uzun yıllar düzenli bir ilişkim olmuş.

ayrıldıktan sonraki günler nasıl geçti?

çok ağladım, bazen onun sevdiği şarkıları dinliyorum. arkadaşlarım onu bana uygun bulmuyordu, aramızda kültür ve yaşam farklılığı vardı. farklı sınıflardandık. ne önemi var?

çok yorgun duruyorsunuz.

tabii. bayağı yoruldum. sizce var mı böyle bir heteroseksüel ilişki? istesem evlenirim, çocuğum bile olur. kimse anlamaz gay olduğumu. böyle bir şeyi tercih etmem. niçin istemediğim bir hayatı yaşayayım, niçin evlenerek bir kadının hayatını mahvedeyim? insanların arayışları bitmez, sürekli denerler. bence bir erkeğin bir erkeği sevmesi, bir kadının bir erkeği sevmesinden çok farklı. ama kabul görmüyor. sakallarımın uzaması, berbere gitmek hoşuma gidiyor. sevglimle vahşi bir ilişkimiz vardı. bazen çok şımarıyordu. evinde kötü bir şey yaşadığında bana gelirdi, onu sakinleştirirdim. ben onun unutma bahçesiydim. ben sevgilimin yazlığıydım, karısı kışlığıydı.

gay dünyasının kuralları neler?

ancak belli şifrelerle girersin. her yerin kuralları var. çok kontrol vardır, sırdaş olmak, rengini belli etmemek zorundasın. tüm meslekler ölüyor orada. orası hayali bir yer gibi.
oraya hiç tahmin etmediğin ünlü birisi de giriyor. gizliliğin önemini bilmek lazım. unutmak için hep içersin oralarda. şu an istiklal'in başına yürüyelim, 10 kişiyle bakışıp size notumu verebilirim. hissederler beni... o zaman yandın yani. yine de çok hoşuma gidiyor asılmaları.
bir travestinin 24 saati

çocukluğundan beri kendisini kadın olarak görüyor. ergenlik döneminde tacize uğramış. lisede solcu sevgilisi öldürülmüş. resim öğretmenliği yaptığı bir dönemde bir arkadaşına uyarak bir gece travesti kılığında sokağa çıkmış, derken fişlenmiş. iki yıldır travesti meraklısı erkeklerin seks işçisi...

24/08/2006

şule çizmeci

o bildiğiniz travestilerden değil. bir kere gerçekten güzel, gerçekten feminen. ne yürüyüşünde, ne konuşmasında abartı var. mor desenli pilili bir eteğin üstüne askılı mor bir bluz giymiş. ayağında yüksek ökçeli sandaletler, kolunda işlemeli pembe bir çanta. gözünde güneş gözlüğü... makyaj yapmamış. beyoğlu'nda bir kafede buluştuk. masamızda eşcinsel sivil toplum girişimi lambdaistanbul'un başkanı ebru da vardı. hep birlikte travestilerin çetrefilli dünyalarına dokunduk.

ne zamandır seks işçisisiniz?

iki yıl. daha önce erkek görüntüsündeydim, ama kendimi gay olarak tanımlamıyordum. çünkü çok feminendim.

nasıl bir aileden geliyorsunuz?

doğma büyüme eskişehirliyim. biz alevi zazayız. beş çocuklu bir ailenin ikinci çocuğuyum. evin tek erkeğiyim. tüm kardeşlerim okudular. iki yıldır ailemle görüşmüyorum.

travesti olmanızı kaldıramadılar mı?

tabii. görünüşümde büyük bir değişiklik oldu. daha önceden kamufle olup gidiyordum. ama şimdi gidemiyorum. küçükken çok kötü şeyler yaşadım. altı yaşıma kadar annem beni kadınlar hamamına götürürmüş. o zaman da kıza benzermişim. tabii zorluklar yaşadım. feodal bir mahallede oturuyorduk. erkek olmanın, kadın olmanın belli kalıpları vardı. kişiliğime yönelik çok hakarete uğradım. içe kapalı bir çocuktum, hiç konuşmuyordum. hatta ilkokula başladığımda yarım dönem beni zihinsel engelliler okuluna verdiler. hep resim yapıyordum. orta 2'ye geçtiğim yıl birden boyum uzadı, kalçalarım genişledi. beden derslerinde soyunma odasında erkeklerin yanında soyunurken utanıyordum. bir gün beni çıplak yakaladılar ve 'bu bizim gibi değil' dediler. göğüs uçlarım çıkıktı. o dönem büyük erkeklerin cinsel tacizine uğradım. biri amcamın yakın arkadaşı.

ailenize söylemediniz mi?

hayır. ortaokul döneminde bunalıma girdim. sürekli karanlık bir odada oturuyordum. o sırada eskişehir'de ünlü bir psikoloğa gittim. ona da güvenmezdim, çocukluğumdan beri erkeklere güvenmem. 13 yaşımdayken erkekler hamamında cinsel tacize uğradım.

sorunlarınızla nasıl baş ettiniz?

dine yöneldim. islamiyet'le, felsefeyle ilgili kitaplar okuyordum. lisede önce dev-sol içinde yer aldım, sonra kürtlerle tanıştım. o ortamda her şeyi unuttum, onların arasında çok rahattım 'dağa çıkacağım' dediğimde karşı çıktılar, 'sen ressam olmalısın' dediler. üniversitede resim bölümünü kazandım. krediler, burslar alarak okulu bitirdim, yani babama yük olmadım. 22 yaşımda öğretmenlik yapmaya başladım. bu arada hoşlandığım erkekler oluyordu, ama cinsel ilişki beni korkutuyordu. üniversitede de sorun yaşadım. koskoca eskişehir kampüsünde parmakla gösterilen tek eşcinsel bendim. saçlarım uzundu. hippi gibi giyinirdim. rengârenktim, saçlarım kırmızı/mordu. babam kızıyordu, ama fazla da büyütmüyordu. pardon bu arada bir ayrıntıyı unutuyorum. kürt hareketi içindeyken genco'yla platonik bir aşk yaşadık. o öldürüldü. onu uzun süre unutamadım. yan yana yatardık, gözleriyle saatlerce beni izlerdi. onunla üç yıl böyle bir ilişkimiz oldu.

üniversitede hadep'e katıldım. onlar çok tutucuydu, beni çok eleştiriyorlardı.

istanbul'a geliş ne zaman?

üniversite son sınıftayken istanbul'a gidip gelmeye başladım. diyarbakırlı zengin bir çocukla tanıştım. parayı çok seven bir tip. sonra o benim aşkım oldu. onunla da cinsellik yaşamadım. o zaman gay'dim, o ise biseksüeldi. benimle birlikte olmak için çok uğraşıyor, ama ben 'erken' diyordum. sonunda onu terk ettim. eskişehir'den çıkış o çıkış, bir daha geri dönmedim. istanbul'da türkü barlarda çalıştım. öğretmenliğe başvurduğumda tayinim eyüp'te bir küçük şirin bir okula çıktı.

öğretmenler sizi benimsedi mi?

okulun müdürü homofobik biriydi, benimle çok uğraştı. takım elbise giyiyordum, ama saçımı mora boyuyordum. sosyoloji öğretmeni bana asılıyordı, bir gün 'bacakların, kalçaların çok güzel' dedi. baktım olmayacak, tayinimi istedim, kasımpaşa'ya çıktı. işte oradayken çapa'da terapiye gitmeye başladım. hep kâbuslar görüyor, sürekli ağlıyordum. o arada fuhuş yapmaya başladım.

cinsellikten korkmuyordunuz yani.

o da şöyle oldu, anlatayım: diş hekimliğinde okuyan tuncelili bir çocukla tanıştım. ilk kez onunla oldum. bu ilişki iki yıla yakın sürdü. Âşıktım, ama söylemedim. o kişi hetero bir erkekti ve beni bir kadın olarak görüyordu. belki de bastırılmış bir eşcinseldi, bilmiyorum. ameliyatla kadın olmam için baskı yapıyor, 'evlenelim' diyordu. cinsel açıdan doyumsuzdu, çok yorucuydu. çok sık kanamam oluyordu, hâlâ da öyle. ondan ayrılınca kısa süreli ilişkiler yaşadım. sonra yasin'le tanıştım. o gündüz öğretmen, gece travestiydi. yasin, kadın kılığına girip kulüplere gidiyormuş. eğlenmek için bir gece onunla kadın kılığında dışarı çıktım, ama çok ürktüm. bir gün taksiye binip kulübe giderken polis bizi fuhuş yapıyoruz diye yakaladı. polis bana inanmadığı için damgalandım. öğretmenliğimle ilgili korkularım başladı. derken maaşım icralık oldu. bir gün travesti seyhan'la karşılaştım. o bana 'gece caddeye çıkacaksın' dedi. parasızlıktan sürünüyordum.

başınızdan geçen ilginç vakalar?

bir gece bir adam önümde durdu, bindim arabaya. adam iç mimar. çok yakışıklı bir adam. bekâr, bir kız arkadaşı varmış. bu direkt elini önüme attı. 'ben travestiyim' dedim. 'ben zaten travesti arıyorum' dedi. açtı baktı, 'ereksiyon olmaz, küçücük bir şey' dedim. 'tüh' dedi. 'yine de beni evine götürdü. banyoya girdi, yarım saat çıkmadı. bir çıktı ki peruk takmış, cazibeli bir kadın. 'merhaba tatlım, ben asu' dedi. inanamadım. benimle cinsel ilişkide aktif oldu. ilk kez böyle bir şey yaşadım. sonuçta erkekti. bir keresinde bir taksici 'keşke bütün kadınların penisi olsa' dedi.

transseksüel olursanız işsiz kalırsınız.

evet. müşterim azalır. ama o zaman da öğretmenliğe dönebileceğim. param olur olmaz ameliyat olacağım. ama önce burun ameliyatı olmak istiyorum, bizim işte güzel yüz çok önemli. şu an sekste çok iyiyim. sürekli bir müşterim var. evli, eşi de biliyor. eşine 'bir travestiyle yattım ve ona âşık oldum' demiş. kadın beni telefonla aradı. 'bana bunu yapamazsınız' dedi. adam her seferinde iyi para veriyor. doğallığım erkekleri etkiliyor.

artık istanbul'da hırsız travestiler terör estiriyor. nasıl organize oluyorlar?

daha çok harbiye'de çalışıyorlar. bu çeteler müşteriyi gasp ediyorlar. arabasını, parasını alıp yola atıyorlar. polisler benim yapmadığımı bilir. beş yıl önceye kadar böyle bir şey yoktu. taksim'de f.d. denilen bir adam çetenin reisi. bu adam kürt kökenli delikanlıları hırsızlık yapmaları için istanbul'a getirip eğitiyor. polis de bunu biliyor. bu hırsızlar baktılar, travesitler iyi kazanıyor, 'o halde bizde travesti kılığında işe çıkalım' dediler. bu hırsız travestiler gündüz erkek kılığında dolaşıyor. mesela bu çete iki ay önce bir müşteriyi pangaltı'da öldürdü. travesti bir arkadaşım internet üzerinden çalışıyordu, öldürüldü. hiç internet yoluyla kimseyle çıkmadım. çünkü internete girenlerin çoğu hırsız, çeteden.
transseksüel lezbiyen

eşcinsel olduğu anlaşılınca hastaneye yatırıyorlar altan'ı. 'eşcinsel' olduğu gerekçesiyle askerde tokat üstüne tokat yiyor. zonguldak belediyesi de işine son veriyor. istanbul'a gelince ameliyatla kadın olup otostoplu gecelere adım atıyor, ama bir gazetede çıkan resimli bir haber yüzünden ailesince dışlanıyor. iki yıl önce mesleğine veda eden altan, 45'inden sonra ilk kez bir kadına, film yönetmeni maria'ya âşık...

25/08/2006

şule çizmeci

eşcinsel sivil toplum girişimi lambdaistanbulun başkanı ebru tek kelimeyle nev'i şahsına münhasır biri. önce gay'miş, sonra travesti, derken transseksüel. şimdi de lezbiyen transseksüel... bu çarpıcı değişimin nedenini "insanız, değişebiliriz" diye yanıtladı. onunla transfobinizle yüzleşmeye var mısınız?

aileniz ebru adına alıştı mı?

annem hâlâ 'oğlum altan nasılsın?' diyor.

aileniz istanbul'da mı?

annem zonguldak'ta.

ne zaman ameliyat oldunuz?

15 yıl önce. bir anda, delice bir karar. o zamanlar pürtelaş sokağı'nda çalışıyorduk. zengin bir müşterim bir gelişinde epey bir para verdi. kafama esti, "gidip ameliyat oluyorum" dedim. kolumdaki altın bilezikleri bozdurdum. mecidiyeköy'de 'kasap tuncer' denilen bir doktor vardı, çok sağlıksız koşullarda ameliyat oldum. çünkü param ancak ona yetiyordu.
ameliyat sonrası 'ben kadınım' dedim. sadece nüfus cüzdanında adın değişiyor, ama toplumun gözünde nah kadınsın, ibnesin' ayol.

dana önce ne iş yapıyordunuz?

1985 öncesi, zonguldak belediyesi'nde çalışıyordum. zonguldak ufak yer, bunalımlara giriyordum. intihara kalkıştım. kendime bir sevgili arıyordum. en azgın zamanlarım. ailemin yanındayım. zonguldak endüstri meslek lisesi torna-tesfiye bölümü'nden mezunum.üniversite imtihanını kazanamadım. aslında türk solundan geliyorum, thkp-c mlsp-b'den yargılandım. askerdeyken gözaltına alındım. mahkemeye çıktım, beraat ettim. aslen erzincan tercanlıyız. ablam ve abim mühendis. babam ve annem almanya'da çalıştıkları için bize babaannem baktı. babam ölünce annem zonguldak'a döndü. kadın geldiğine pişman oldu, ben çıktım karşısına bir eşcinsel olarak.

dışladı mı, benimsedi mi?

bir yandan annem baskı yaptı, bir yandan abim. beni hacettepe üniversitesi hastanesi'ne yatırdılar, eşcinsellik tedavisi gördüm.

ne menem bir tedaviymiş bu?

ne bileyim. bir buçuk ayın sonunda doktor 'senin düzeleceğin yok' dedi. zonguldak'a dönünce sorunlar bitmedi tabii... derken askere gittim. bölükte çaycıydım. bir çaycı daha vardı, adam erzurumlu. bana 'dadaşım dadaşım' deyip duruyor. adam sarkıntılık etmeye başladı. karşılık vermediğim için beni bölük komutanına 'o homoseksüel' diye şikâyet etmiş. komutan gelip bir tokat patlattı suratıma. eşcinselim diye beni hakkâri'ye sürgüne gönderdiler. orada başıma gelmedik kalmadı.

o saate kadar sevgiliniz oldu mu?

çookkk. ne aşklar yaşıyordum, hepsi de karşılıklı.
gencim, gençlerle çıkıyordum. meyhanelere gidiyordum. erkek kılığındaydım. saçlarım bülent ersoy'un o zamanki saçları gibi yandan küt kesimliydi. zonguldak yetmedi bana, kabıma sığamıyordum. sonra istanbul'a geldim. burada travestilerle tanıştım. tavestilerle birlikte harbiye'de otostop'a çıktım. adamlar rağbet ettiler bana.

hiç korkmadınız mı?

yok be korkmadım. ilk çıktığım gece yakalandım. karaköy karakolu'na, oradan da gayrette'ye götürüp fişlediler bizi. gazeteciler resmimizi çektiler. sonra da zührevi hastalıklar hastanesi'ne götürüldüm. hiç unutmam, hürriyet gazetesini bir açtım ki en arka sayfada benim resmim var. 'zonguldaklı kız altan istanbul'da yakalandı'. gazeteyi annem okumuş, dayım okumuş... tüm çevreye rezil oldular. çok ağladım o gün. anneme telefon edip yalvardım beni affetsin diye. çok ketumdur, affetmedi. yedi sene önce beşiktaş'taki evime geldi, 10 dakika oturdu. sonra hiç görmedim. abim çocuklarına 'amcanız öldü' demiş. yıllar sonra ablamın oğlu gelip beni buldu, birlikte rakı içtik. 'altan dayı, altan dayı' diyordu. bu haberden sonra zonguldak yüzüme kapandı böylece. 20 yıl sonra arabamla zonguldak'a gittim, ablamın evinde bir bardak çay içtik döndüm. neyse, baktım otelde olmuyor, para biriktirip kazancı yokuşu'nda ev tuttum. sonra da kendime genç bir sevgili buldum. 20 yıldır arkadaşım, hâlâ görüşürüz. 15 yıl pürtelaş'ta yaşadım.

yani polisin şiddetine maruz kaldınız!

aynen öyle. o zamanlar ibrahim eren vardı. biz ilk açlık grevlerini yapanlarız. taksim parkı'na kırmızı karanfiller bırakmıştık. inan üniversite imtihanını kazansaydım şu an transseksüel değil, gay'dim. transseksüel olduğuma pişman değilim, ama gay olarak kalsaydım daha iyiydi. istanbul'da mecburdum transeseksüel olmaya. o zamanlar eşcinsel, lezbiyen, biseksüel ya da travesti olmak çok zordu. ya öyle ya böyle, yani ya heteroseksüel ya da transseksüel olacaksın: çünkü insanlar diğer yönelimleri arada kalmışlık, sapkınlık gibi algılıyor. kim iş verecekti bana? zaten kanunlarda eşcinsellik 'yüz kızartıcı suç' olarak geçiyor. zonguldak belediyesi'nde eşcinsel olduğum için işime son verdiler. türkiye'de travesti olmak kadar zor bir şey yok. yaşıtım travestilerin çoğu öldürüldü. ya otobanlarda araba çarptı ya da müşterileri öldürdüler. ben de bir soru soracağım: bize dair önyargılarınız var mıydı?

hiçbir zaman önyargım olmadı, ama halinize üzülürüm.

neyimize üzülüyorsunuz?

tehlikeli bir hayat, sizlere ucubeymişsiniz gibi davranılıyor.

yani toplumu ikiyüzlü buluyorsunuz. adam gece sana en fazla parayı veriyor, ama gündüz karısı kolundayken 'bak ibne geliyor' diyor. biz hiç yüzlerine vurmayız, efendilik bizde kalsın. bir de o iğrenç kokuları yok mu? ağızları içki kokar. bacak araları leş gibi...

o adamlarla öpüşmem.yüzünüzü ekşitmeyin. mecburiyet nedir bilir misiniz?

evet! gelelim iş-güç durumuna.

iki yıl öncesine kadar otostop'a çıkıyordum. adamları kandırıyordum '.... var' diye. eve getiriyordum, adam durumu anlarsa iş bozuluyor. beni de iri yarı görünce, bunda ne şey vardır diye düşünüyor. oysa benim kadın olduğumu hayal bile edemiyor. iki kez adamlar çok kızdı, beni kilyos yolundan kaçırmaya kalktılar. allahtan polisler çevirdi, kurtuldum. sonra korkumdan bir hafta işe çıkamadım. günlük yaşıyorum. iki yıldır fuhuş yapmıyorum. artık korkuyorum. dedim ya çok arkadaşım öldürüldü. şimdi emekli olmaya çalışıyorum. akşamları küçük bir şişe rakı açıp demleniyorum.

yalnız mı yaşıyorsunuz?

sevgilim var ayol. almanya'da. adı maria. film yönetmeni. birkaç yıl önce film çekimi için istanbul'a gelmişti. polisler tarafından copla tecavüze uğrayan kadınların belgeselini çekti. aramızda bir elektriklenme oldu. hoş hatun (gülüyor). geçen yıl beni almanya'ya çağırdı, 10 gün orada kaldık, oradan avusturya'ya geçtik. 45 yaşından sonra âşık oldum. o da bana
âşık olduğunu itiraf etti. iki kez buraya geldi. geçen yılbaşını burada beraber geçirdik. sonra mayısta tekrar geldi, ölüdeniz'e gittik. eylülde yine gelecek. erkeklerle yatmak artık içimden gelmiyor. ne bileyim, kullandılar beni. ama bu kız almanya'ya dönerken benim için hüngür hüngür ağlıyordu. doğrusu bir kadının benim için ağlaması çok hoşuma gitti. halbuki eve gelince ben de ağladım. maria'yla romantik bir ilişkimiz var. hiç evlenmemiş, erkeklerle hiç cinsel ilişkiye girmemiş. almanya'da beraber olduğu bir kadın var. ama ona benimle beraber olduğunu söylemiş, ama yine de kıskanıyorum. 'istersen aradan çıkabilirim' dediğimde 'hayır. sen, sen, sen' dedi. hoşuma gitti.

siyasete ilginiz devam etti mi?

bir arkadaşım benimle 'hadep'e bir transseksüeli üye yapmazlar' diye iddiaya girmişti. oysa beni hemen üye yaptılar. ama şu var: 'devrimciyim' diye geçinen adamlar bile bize burun kıvırıyor. belki biz onlardan bin kat daha devrimciyiz. onlar ancak teorisyen olurlar. aleviyim, ailem de demokrat. abim dev- yol'cuydu. geçmişte 141-142'nci maddeler için yürüdük. hadep'in yürüyüşlerine katıldım. daha sonra lambdaistanbula üye oldum. politik bir duruş sergileyemezsen yok olursun.

bursa'da 1. türkiye eşcinseller buluşması'nda az kalsın linç ediliyordunuz. orada bir faciayı önlemişsiniz.

o pisliği ben ve deneyimli arkadaşlarım engelledik. bursa'da en doğal olan yürüyüş hakkımızı polis engelledi. otobüsümüzü taşladılar. yöneticilik apayrı bir olay. ben eşcinsellerin örgütlenmesini seviyorum. biz pürtelaş sokak'ta neler çektik, ne dayaklar yedik. travestilerin genelde kültür seviyesi düşük. çoğu erken yaşta cinsel yöneliminden dolayı ailesi ve çevresi tarafından dışlanıyor. bu yüzden çoğu eğitimine devam edemiyor ve hayatlarını sürdürebilmek için tek çare olan seks işçiliğine yöneliyor. çünkü ne kamuda, ne de özel sektorde travesti kimliğine sahip birine iş veriliyor. bu, bir ayrımcılık. kesinlike türkiye'de gay, travesti ve transseksüeller için koruma kapsamlı bir kanun çıkması lazım.

yedinci ve son yazı oğlum benim öğretmenim başlığında.
"gay dünyası çok başkadır. kaybedenlerin buluştuğu bir alan. o da bir kaybedendi. "

kesinlikle öyledir.