gönlün hep ota değil de boka konması

aslında bi çok kişinin yaşadığı bir sorundur. yanlış kişiler olduğu ancak tanışınca anlaşılır, öncesinde o boklar aslında kafada hep ottur. gerçekte ise o ot sanılanlar aslında hep boktur.
deneme-yanılma ilişkisi bir nevi,karşı taraf bi bokta peki kendimiz neyiz hiç bu soruyu soruyormuyuz? tabi ki hayır çünkü biz sütten çıkmış ak kaşığız!
iletişim eksikliğini yüzde yüz etkili olmasından, hatanın başkasından ziyadekendimizde olduğuna inanmamamızdan kaynaklanabilmektedir. bir nebze dürüst olmak gerekir ama öncelikle kendimize. sonra gerisi kendiliğinden gelir zaten. sırf bu sebepten aseksüel olduğumu artık biliyorum. ama adıma en hayırlısı bu ise zorlamıyorum.

(bkz: lafla peynir gemisi yürümez)
(bkz: zaman sadece birazcık zaman)
bok sayısının ot sayısına nazaran çok çok çok fazla olması gönlümüzün de boka konma nedenidir.
aseksüel olmayı gerektirmez. elbet bir gün ota da konacaktır. merak etmeyin.
"öldükte haberimiz mi yok?" sorunsalı.
asıl bok olanın kendisi olduğunu kabullenmemiş birinin yaklaşımı da olabilir.
çoğularının yaşamayı düşlediği bir ilişkinin hazin sonundan sonra illa ki bir ot olsun hayatımda istedim. içimdeki gediği kapatayım istedim. oysa bugüne kadar ot bilip de gönlümde yeşerttiğim bokmuş, bokun önde gideniymiş! vay bana ki bu denli körüm!
"bazı aşklar kör kütük yaşanır. sen kör o kütük"
küçük iskender
ne ota konsun diye ekstra bir çabam ne de boktan uzak olsun diye ekstra bir çabam var, belki biraz kaderciyim bu konuda.
ilgimi çeken insana kendimce doğru çerçevede ilgimi belli ediyorum, benim kıstaslarıma göre değil ama kendince doğru yolu bulur, o da önemser ve belli ederse ne ala, aksi taktirde anlarsa ekime, anlamazsa s..ime kadar.
bu arada benim de kimisi için ot, kimisi için bok olduğum gerçeğini hiç bir zaman unutmuyorum.