hatasını kabul etmeyen insan modeli

hem suçlu hem güçlü modelidir. her şeyi çok iyi bildikleri için yüksek egolarını bir türlü aşamayıp hatalarının farkında oldukları halde hala "yok ben haklıyım" modunda dolanır dururlar bu modeller.

çevresindekileri kendinden soğutur.
onun söyledikleri doğru,her yaptığı mantıklıdır.
bu insanlarda gereksiz bir özgüven patlaması vardır
hata mı ?ona göre ancak basit insanlar hata yaparlar
çevresindeki insanlara zarar verip sonunda yanlız kalmaya mahkumdurlar.
at gözlüğü en çok yakışan ve belki de bu gözlüğü en çok seven insanlar. (bkz: bencillik)
kendine çok güvenen değil hiç güveni olmayan insandır. eksi puan alıp gözden düşmeme pahasına yanlışını sürdürür.
beyaz atleti ve tek elle kullandığı yüksek aracının verdiği rahatlıkla trafiğe nanik yapan kamyon şoförünün hatalıysam ara repliğini savuracak kadar rahat değildir.
hastasını kabul etmeyen insan modeli ile karıştırılabilirler. cümledeki gizli salak benim.
koç burçları genelde en doğru örnektir...
orhan gencebay'ın hatasız kul olmaz şarkısını hiç dinlemeyen kişidir.
kendiyle barışık olmayan, eleştirilere kapalı insan modelidir.
kızgın insan modelidir,kem kendine hem çevresine
her yerde rahatlıkla bulabileceğiniz insan modeli. kendim de dahil olmak üzere, bir hatayı kabullenmek o kadar kolay değildir ne yazık ki, her insanın kendine göre yargıları vardır ve bunları değiştirmesi de şıp diye olacak şey değildir, bu nedenle hatalarını çoğu zaman fark edemez insanlar, zaten aklıma da şu soru geliyor, "kime, neye göre doğru, genel doğru ne" falan filan.

modern kültür’ün ana tiplerinden biri de hem de daha popüler olanı rousseau’nun devrimlere itilmiş, bütün sosyalist sallantılarda ortaya çıkmış ; tıpkı atina’nın altındaki ihtiyar typhon gibi kımıldayan insanıdır. daha yüksekten bakan kastlardan zorlanmış, amansız zenginlikten ezilmiş, rahipler tarafından ve fena eğitimden bozulmuş, geleneğin gülünç alışkanlıklarından dolayı kendi kendisinden utanan insandır. zavallılığında '’kutsal doğaya sığınır. birden bire bu doğanın epikurus’un herhangi bir tanrısı kadar kendisinden uzak olduğunu duyar. duaları ona ulaşmaz. o doğaya aykırı olanın karmakarışık boşluğuna öylesine derin batmıştır ki… bu iki tip yine aynı yüzyılda marx’ın '’yabancılaşmış insan’’ dediği modern insanın iki tiplemesidir. 19. yüzyılın modern insanı çökmüş insandır. bunun yanında koyu dindar, öte dünyacı bitkin insan yer alır. çökmüş modern insanın özellikleri arasında kayıtsız şartsız söz dinleme, mekanik etkinlik, hemen karar vermeyi ve bir şey yapmayı gerektirebilecek şeylerden ve insanlardan uzak durma pasiflik yer alır. etkinlik gibi görünen herşey ancak tepki göstermedir. bu tepkiyi ise , kendi ahlakının değer yargılarına aykırı düşenlere gösterir ancak. pasif olduğu kadar kurnazdır da. o çarpık ruhludur, düşünmesi saklı köşeleri, dolambaçlı yolları sever… susmakta, unutmamakta, beklemekte, önlem olarak kendini küçültmede , alçaltmada ustadır. kendini koruma konusunda hiç açık vermez. o geçindiği şey olan insandır. sıradan insan şimdi de kendisi için hep başkalarının kanaatini bekler ilk önce; sonra da içgüdüsüyle bu kanaate boyun eğer.
dinin suları kabarıyor ve arkalarında bataklıklar, suyu durgun göller bırakıyor. milletler birbirlerinden düşmanca ayrılıyor ve birbirlerini parçalamak istiyorlar. bilimler her ölçünün dışında, kör bir laisser faire anlayışından dağılıyor. kültürlü sınıflar ve devletler son derece hor görülmeye değer bir sermaye birikimiyle mesafe kat ediyor. dünya daha fazla dünya hiç olmamıştı. bilme ihtiyacı dahası açlığı duymadan, eğitim sırasında kilo kilo bilgiyle doldurulan modern insanda sindirme gücü ve yoğurabilirlik yoktur. sonunda modern insan masaldaki gibi arada sırada düzenli olarak bedeninde boğuk bir ses çıkaran bir sürü sindirilemeyen bilgi taşlarını kendisiyle birlikte dolaştırır. bu boğuk ses çıkarma ana özelliğini ele verir. dışı olmayan bir için, içi olmayan bir dışın garip zıtlığıdır. modern insanın dışı ortadan kaldırıldığında söz gelişi ünvanı alındığında elimiz boşluğa değer. modern insan gibi bizde de sindirme gücü olmadığı gibi yaratıcılığa da yer yoktur…*
haksız olduklarını anladıklarında seslerini yükseltirler hatta daha da ileri giderek bağıp üste çıkmaya çalışırlar. gözlerini na bööööle açarlar genellikle. uzak durun laftan anlamazlar dattebayo.
edit: bi tanesi eksileri.
olgunlaşmamıştır, olmamıştır...
yolu uzun ve çetrefillidir...