inanç özgürlüğü

ülkemizde sürekli baltalanan özgürlüklerin başında gelir. aslında şöyle açıklanır;

" din ve vicdan özgürlüğünün temel boyutu inanç özgürlüğüdür. buna göre bir insan istediği bir dine inanmak ya da hiçbir dine inanmamak özgürlüğüne sahiptir. inanç özgürlüğünde, devlet veya birey kimseye inanmak veya inanmamak konusunda baskı yapamaz. inancından dolayı kınamaya veya ayırıma tabi tutulamaz. anayasamızın 24. maddesine göre: “herkes, vicdan, dini inanç ve kanaatler ini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatler inden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz. kimse her ne surette olursa olsun dini veya din duygularını, yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.” lâiklik, tüm bu sayılan hususların ve inanç özgürlüğünün teminatı olarak kabul edilmiş ve anayasaya devletin temel nitelikleri bölümüne konulmuştur."
diye bir şey yoktur çünkü bütün dinlerin amacı toprak almak ve yönetmektir. * zaten bir kişi büyürken araştırıp kendisi karar verecek ise bütün bu senaryoların amacının aynı olduğunu görecek ve çıkarı için desteklese bile inan-a-mayacaktır.

diye bir şey vardır eğer din harici düşünürsek.
bu konuya toplumun büyük çoğunluğu nesnel yaklaşamamakta maalesef kategorize etmek gibi anlaşılmasını istemem fakat bazı örneklerle daha net anlaşılacağını düşünüyorum.

mesela bir tesettürlü vatandaşa inanç özgürlüğü ilk olarak kamuda türban serbestisi vb. şeyleri çağrıştırıyor (genellikle). bir ateist için mesela bu din dersini veya ateist vatandaşlara yapılan toplum baskısını çağrıştırmakta (genellikle). yani çoğu insanımızın aklına kendi sorunları gelmekte. bu da kaçınılmaz olarak güçlü olanın özgürlüğüne dönüşüyor ve ilerleyemiyoruz.

bu özgürlük gerçek anlamda nasıl sağlanacak? bana kalırsa inanç özgürlüğünü savunurken mesela bir tesettürlü vatandaşın aklına kamu kurumlarında türban sorunun yanında kamu kurumlarında neden açık eşcinsel bir hakimin olmadığı da gelmeli veya aynı zamanda devlet kurumlarının ciddiyetini de düşünmeli. (tabii ki de eşcinselliğin türbanla veya inanç özgürlüğüyle alakası yok burada 'samimiyeti' kastediyorum. bir eşcinsel türbanlı da olabilir elbette.)

ayrıca inanç özgürlüğünün bencilce savunulması pek çok sorunu daha beraberinde getiriyor. mesela kamuda 'inanç özgürlüğüne göre' türban serbest ise bu demektir ki bir yahudi de kipasını kafasına takabilir, bir hristiyan haçıyla gelebilir, veya atıyorum dini çıplaklığa önem veren vatandaş göbeği açık işine gidebilir. bu özgürlüğe tek taraflı bakmanın bu gibi sorunları da beraberinde getireceğini unutmamak gerekli.

sonuç olarak inanç özgürlüğü deyince aklımıza sadece kendi mağduriyetimiz gelmemeli dostlar, güç bizde olunca hiçbir canımızı ayırt etmeden özgürlüğü herkes için düşünelim. yoksa bencil dugularımızla bu özgürlüğü hiçbir zaman sağlayamayacağız. müslüman, hristiyan yahudi, ateist... hiçbir vatandaşımızın bizden daha az önemli olmadığını unutmayalım.
teoride vardır türkiye'de inanç özgürlüğü; pratikte ise varlığı tartışılır. aile ve mahalle baskısı, toplumsal baskılar sonucu inanç özgürlüğü bir yere kadardır.

teoride vardır, çünkü türkiye cumhuriyeti laik bir devlettir. bu da beğenelim-beğenmeyelim, anayasa'nın değiştirilemez ilk dört maddesinde, ikinci maddede belirtilmiştir.

--- spoiler ---
i. devletin şekli

madde 1. – türkiye devleti bir cumhuriyettir.

ii. cumhuriyetin nitelikleri

madde 2. – türkiye cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.

iii. devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti

madde 3. – türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. dili türkçedir.

bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

millî marşı “istiklal marşı”dır.

başkenti ankara’dır.

iv. değiştirilemeyecek hükümler

madde 4. – anayasanın 1 inci maddesindeki devletin şeklinin cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
--- spoiler ---
inanç özgürlüğü kadar inancını açıklamama ve inanmama özgürlüğü de olmalıdır. kimse bir başkasının inancını veya inançsızlığını açıklaması için ona baskı yapamamalıdır. kişi, inancını veya inançsızlığını özgürce seçebildiği gibi, bunu açıklamak veya açıklamamak da kişinin keyfine kalmalıdır.
inanç gerekliliği yüzünden oluşturulmuş, ülkemizde olmayan, sözde özgürlük.
düşünce özgürlüğü ya da özgür düşünce felsefesinin doğal bileşeni.
inanç özgürlüğünün, benim inancımın özgürlüğü, olarak benimsenmesinden dolayı insanı hayatından bezdiren durumdur. benim inancıma saygı göster, benim inancım bunu söylüyor haberin olsun, benim inancım en güzeli, benim inancım bunu söylüyorsa sen böyle yaşayamazsın, ben ben ben ben ben. bir kere olsun karşı taraf düşünülmez, çoğunluk olduklarını öğrendikleri an kümülatif bir oluşum haline gelir ve klanlar halinde gezinirler, kendinden olmayanlara karşı kötü gözle bakarlar. bunun örneği türkiyede müslümanlık, elin amerikasında hristiyanlık veya başka bir yerde başka bir oluşum olabilir. iç huzuru bulmak değil karşısındakini tehdit etmek, davranışlarını kendi istediği boyuta sokmak, kendi istediğini yaptırmak için kullanırlar. bu tehlikelidir, bu inanç özgürlüğü değildir. inanç özgürlüğü her insanın ruhani huzurunu bulabilmesi için elzem iken, benim inancımın özgürlüğü her insanın ruh sağlığını bozmak için idealdir.
devleti aile şirketi gibi görenler,vatandaşı kulluk statüsüne getirenler oldukça bu topraklarda devran değişmez.
kendi aileme inanmak konusunda söylediklerim aklıma geliyor.
-anne ben uzun zamandır sorguluyordum ya artık inanmıyorum(ki namaz kılıp,dinin gereklerine uygun yaşayan biriydim)
-sus yalan söyleme ,beni kızdırmak için yapma böyle şeyler çok günah.çok düşünme artık.
zamanla anladı ne kadar ciddi olduğumu.en azından bizim yanımızda eskisi gibi ol diyorlar.devlet de bu şekilde hareket ediyor; önemli olan nitelik değil nicelik sayılar çok önemli,politika çok önemli, sayıların politikası en önemlisi.

ama ısrarla ne diyoruz:
-allaah biiar ben tekim.
günümüzde şeytanlaştırılan ispanyol kaşifler amerikada karşılaştıkları yerlileri öldürmek istememişlerdi. aynı şekilde daha önce kolonileştirdiği birçok yeri de ılımlı bir şekilde yöneten portekiz, brezilya sahiline çıktığında gördüğü manzara ile şoka uğramıştı.

günümüzde meksika / orta amerika bölgesini kapsayan alanda kurulan aztek ve maya imparatorlukları, avrupalıları dehşete düşüren uygulamalara sahipti.

tanrılarının her gün doğabilmesi için insan kurban ediyorlardı. bu kurban ritüeli, canlı bir insanın kalbinin obsidyen bir bıçakla çıkarılmasıydı. bu ritüeller bazen 80.000 kişiye kadar çıkabilen toplu katliamlara yol açıyordu. brezilyada ise kabileler din adına başka kabilelerden insanları öldürüyor ve yiyordu.

farzımisal, aztekler gününüzde kalsaydı, insan kesmenin onların dinin bir parçası olduğunu söyleyerek bunu inanç özgürlüğüne sayabilecek miydik? ya da bir insan kendisini tanrılara kurban etmek istese kalbinin sökülmesine izin verecek miydik cevap hayır. ispanyollar da böyle düşündüğünden gereksiz pelinsu davranışlarına girmeden bu dini devam ettiren herkesi öldürdüler.

din, yapısı gereği insanlığın kanseridir. “ama o bana bişi yapmaz yha” tarzı triplere girerseniz her yere yayılır ve ölürsünüz.

bundan 90 yıl önce “din ve vicdan özgürlüğü” denilerek dokunulmayan insanların gününüzdeki şeyhlere, tarikatlara dönüşmesi, bütün devleti sarması dinin asla vicdanda kalabilecek bir şey olmadığının göstergesidir.

bunun çözümü olarak; (bkz: devlet ateizmi)