kalabalık caddede düşmek

çok fenadır. etrafa çaktırmadan bir bakış atılıp, hiç birşey olmamışçasına yola devam edilir. bazende abartı şekilde acı ifadesi gösterildiği görülmüştür.


(bkz: düşene gülmek)
1 ay boyunca o caddeden bir daha geçmemek demektir.
beğendiği ayının önüne atlayıp yere kapaklanmaktır *. gerisi size kalmış
hazır yere kapaklanmışken 70 yıldır sürgün hayatı bitip memlekete dönmüş gibi yeri öpüp biraz edebiyat parçalar alkışlar arasında ayağa kalkarım
biriyle buluşmaya giderken yağmurlu havada çamurun içine düşmek kadar iğrenci yoktur. amk spor ayakkabı gibi senin! dersin. ne geri dönebilirsin ne gönül rahatlığıyla buluşmaya gidebilirsin. karşındaki anlayışlı biriyse sorun değil tabiki ama yine de huzur kaçırıyor.
havalı bir final eklenebilirse ya da mağdur rolüne bürünülebilirse puan toplanabilir. mesela düştükten sonra çevreden hoş adamların geçtiği an yatak odası sesiyle ah çekilip bacak ovulursa çakma masörler işe koyulur. ve olaylar gelişir. bu da kalabalıkta olmasının avantajı; kurban seçme özgürlüğü. ya ıssız adada düşseniz; allah muhafaza.
işte o benim. dümdüz, yayla gibi yolda yola düşmüş o tek ağaç dalına basıp düşen, gene o dümdüz yayla gibi yoldaki gevremiş tek karonun üzerine basıp düşen ve/veya altındaki suyu olduğu gibi paçasına yiyen gene benim...
kuzenle beraber yürürken "şimdi beraber düşüp, düğüm oluyormuşuz " deyip devamlı senaryosunu yazdığımız sit-com sahnesi,bir gün düşüceğiz o olacak.
(bkz: bir şeyi kırk kere söylersen olur)
bir de şöyle bir şey vardır: senin böyle gayet cool, şarkı mırıldana mırıldana ve adeta bir brad pitt edasıyla yürürken, takılıp yere kapaklanman ve ardından "ay bakan var mı" korkusuyla çevreyi kolaçan etmen ve bu rezaleti gören olmuşsa da kimse görmemiş gibi davranman ve yürümeye devam etmen şeklinde bir döngüsü olan eylemlerdir, tabi sonrasında bir müddet şarkı mırıldanmayı kesersin...
spor salonunda düşmekten kötü değildir. merdivenin önünde duran üç kız yüzünden düştüm sözlük. neyseki düşmeyi biliyordum da direk ayağımı yerden kestim.