karanlık

bazen bildiğimiz rengi, bazen de bilmediğimiz anları hatırlatır.bilip de hatırladığımız anlar vardır ya bir de bilmeden yaşadığımız anlar, işte o anlar korkunç acı verir.çağımızın gerçeği deyimin gereği demek yerinde olur.her gizemli, örtülü kapaklı olayların altında karanlıklar vardır.zordur karanlık olayları atlatmak, işte mühim olan budur.bu gün karanlık bir ortamdayız.bunun üstesinden gelmek karanlığı anlamaktan geçer , formülleri görmeden problemleri çözmenin mümkün olmadığı gibi.ilk önce yaşadığımız toplumda neyin iyi neyin kötü gittiği sorgulanması gerekir ki karanlığı görmeden müdahale edelim.bir gün varız bir gün yokuz, ancak biz bir çok amaç için varız.o zaman amaçlarımızı bir bir sıralayalım ki anlayalım neden var olduğumuzu.bilelim ki o zaman biz varız.anlaşılması zor olan konu karanlık var ya işte o dönem gelmek üzere.yapılabilecekler yapılamayacaklar dan fazla olmasına rağmen bir şey yapılamaması insan oğlunun acizliğidir.
yanına sessizliği eklediğinizde düşünmeye en müsait ortamdır. ışıksızlık her zaman kötü değil ve bazen doğal bir ihtiyaçtır.
bir nevi kendini dinleme ve olan biteni anlama terapisidir. genelde zamanı boşa harcamayıp, hataları katlamamak için tarafsız ve acımasız içe bakışlar gerçekleştirilir *. bazen bu karanlıklar çok can acıtır ama emeklenmeden yürünmeyeceği gibi, sorunları çözmek içinde acıyı çekmek ve sebepleri öğrenmek gerekir. acı çeke çeke dinginliğe ulaşılır bu karanlıklarda. akıldaki kıvılcımlardan bir mum yakmak bile çok zordur ama karanlık içinde o kadarcık ışık yaratmakta var olduğunuzu hatırlatır. bazende bu karanlıklarda acıyı yaşaya yaşaya acıya bağımlı yaparız kendimizi ama çok iyi biliriz ki karanlığın tadı böyle çıkmaz.
insanların tüm algılarını açan boşluk hissi.
her gün güneş doğar
yeter ki açık olsun perdeler

dizesinde de belirtildiği gibi kurtulmanın yolu karanlığa gömülmekten değil, hayata tutunmaktan geçer.
tüm gün gürültülü bir ortamda bulunduysanız karanlığın gece ile birleşimindeki sessizliği insanı cezbeder ve huzur verir.