kitap okumayıp okuyormuş ayağına yatan insan

etraftakileri kafalamaya çalışan insandır, çevreye ben kültür abidesiyim mesajı verme yöntemidir. aslında bu eylemi gerçekleştirenler bir boktan habersiz, kitaplarla uzaktan yakından alakası olmayan tiplerdirler. gerçekten kitap okuyan bir çok tanıdığım var onlara lafım yok tabiki. takdir ediyorum her birini.
bu tarz kişiler, etrafına bakın ben kitap okuyorum izlenimini bırakmanın peşindedir.
evirirler çevirirler ama ıı ıh okumazlar, onlar kendilerini kandırmaya devam etsin.
özellikle toplu taşıma araçlarında gençlerin yer vermemek için uyumak ve müzik dinlemekten sonra gerçekleştiriyormuş gibi yaptığı eylemlerden bir tanesidir.
"hayır! durun! o suçsuzdur. aradığınız suçlu benim!"
göstermelik işlerde üzerine tanımadığım, kompleksli, vitrin karakterdir. bir şeyler sorsanız iki kelimeyi bir araya getiremeyen ama kulaktan dolma bilgilerle yoktan var etmeye çalışan bireydir. bu kişileri tanımak kolaydır. genellikle insanlarla iletişimden ziyade kompleksleri ve üstünlükleriyle konuşlar ve herkesi öyle algılarlar. ezik bireydir ama söylemeyin asabileşir. *
kafa seksi yapan insandır. beynine boşalmaktan yosun tutulması yaşayabilir.
yurdum çakma entellektüel tipi; adı geçen her kitabı okuduğunu iddiaa ederler...akıllı olanları netten özet ve bir iki eleştiri okuyarak durumu kurtarır
yine bir "yurdum insanı, yine bir ""vurun kahpeye" kurbanıdır. haftanın 6 günü, yaklaşık 4 saati minibüste/otobüste geçiren biri olarak, yukarıda bahsi geçen tarz insanlarla pek karşılaştığımı söyleyemem. kendim dışında kitap okuyan birini gördüğümde sevindiğim, içimin pır pır ettiği bile söylenebilir. cidden. kitap okumaya boş vakit işi olarak bakmıyorum. ayrıca müzik dinlemek gibi, uzun yolda hayat kurtaran bir faaliyet olduğuna inanıyorum. ama bazen, kafa bin bir düşünceye dalınca, 15 dakika boyunca aynı sayfaya bakarken yakalayabiliyorum kendimi. o zaman çevremdekiler benim için "çakma okuyucu" tanımını kullanıyor olabilir. ne de olsa ille birilerini bir kalıba sokmak zorundayız. ama bir de şu var: gerçekten isteyerek, severek, zaman ayırarak kitap okuyan birilerinin başkaları hakkında böyle şeyler düşüneceğini de pek sanmıyorum.
not: kitap okumak bir zorunluluk değil, tercih meselesi. kitap okuduğumu görenlerin, "aman ben kitap okuyunca gözüm ağrıyor, midem bulanıyor" deyip de 25 dakika ışıklı telefonuna aralıksız bakmasından sıkıldım. yine de, dediğim gibi, kitabı kendin için okursun. bu yüzden de "okuyan" insanların benim için her zaman fazladan bir +'sı var. hem de büyük bir "+".
siz onu tabletinde sörf yapıyor zannederken o aslında e-kitap okuyor olabilir. insanlar bazen sandığımızdan daha masum, daha alçakgönüllü.
mecburiyetten bu duruma girmiş insan*. kitapları seven bir insansınız. öyle zamanlar gelir ki on ayrı türden okuduğunuz kitap olur aynı hafta içinde ve muhabbetini çevirirken bir berna moran havasına girip kendinizle gurur duyacak performans gösterebilirsiniz. kitap okumak su içmek kadar önemlidir sizin için. ama bazen insan o gün su dahil hiç bir sıvı tüketmemiştir. belki sulu yemekler. gazete, dergi ama daha fazlası değil. moraliniz yoktur, sorunlarınız vardır, iyi hissetmiyordur, zamanı değildir. ama karşıdaki onun kitap okumuyor olmasını öyle büyütür ve onu suçlamaya kalkışan imalarda bulunur ki insanı çileden çıkartır. onun bir aptal olduğunu kanıtlamak için onun üzerine konuştuğu ve okumadığı kitabı tavaya kırar ve biraz tuz ve pul biberi ile kızartırsınız. ve o salak farkına varmaz. hayranlık duyar ve o salak bu numarayı yapamayacak kadar salaktır. çünkü insan ruhundan haberi yoktur. ha her zaman yumurtayı tavaya tutturamayabilirsiniz, işte o zaman okuyormuş ayağına yatan insan görüntüsü çizebilirsiniz. orası ayrı ve çok da gerek yoktur buna ya şartlar insanı mecbur bırakıyordur. neyse neticede bu tipler otuz bir olsa çekilmez diyorum ve bu mevzuyu kapatıyorum.