muhafazakar eşcinsel

zor bir durumdur. zaten eşcinsel olduğu için toplum tarafından dışlanması kaçınılmazdır . aynı şekilde yukarıdaki yazılardan anlaşıldığı üzre eşcinseller tarafındanda dışlanmıştır. inanç ve fikir özgürlüğü olmayan bir toplumun en yaralı bireyidir.
gay lifeı bir dayatma olarak kabul edip, alıştığı dini, milli değerlerini sürdürerek eşcinselliğini yaşayan kişi. inançla eşcinselliği örtüştürmek zor görünse de bir yandan bocalayan, bir yandan da tercih değil yönelim oluşuyla günahkar olmadığını düşünendir. eğer biraz daha tutucuysa her gece vicdan muhasebesi yapmaktan geri duramaz. dünyadaki cezalandırma çalışmalarına anlam veremez her eşcinsel gibi. kimileri ahlaklı bulmadığı için öldürür eşcinseli, sanki bu hareket daha ahlaklıymış gibi.
muhafazakar demek varolan düzeni, dogmaları ve paradigmaları değiştirmek istemeyen ve mevcut sistemi korumak isteyen kişi demektir. <br> <br>oysa ki varolan sistem eşcinselleri birer ucube, katledilmesi gereken birer toplum düşmanı olarak görürken, bir eşcinselin sırf hakim güçle ters düşmemek adına bu kafa yapısını içselleştirmesinin hiç bir mantıklı açıklaması olamaz. <br> <br>eğer muhafaza edilmek istenen şey gelenek görenekler, büyüklere saygı, küçüklere sevgi gibi eski manevi değerler ise, bu tür erdemlere sahip olup onları muhafaza etmek için muhafazakar olmaya gerek yoktur, sadece insan olmak yeter.
islam ve eşcinsellik üzerine usta bir kalemin yazdığı blog: http://gayislam.blogspot.com/
muhafaza eden koruyan(tutucu) anlamına gelen muhafazakar kelimesinin, sadece dinsel bağlamda değerlendirilmesi büyük yanlış. muhafazakar ateist de olabilir. yaşadığı hayatı değiştirebileceğine dair inancını kaybetmiş yahut değişeceği takdirde sahip olduklarını kaybedeceği korkusuyla yaşayan insanların tutunduğu bir şey olsa gerek. değişmesini istemediği düzenin kuralları sanki bugüne değişerek gelmemiş gibi.
inançlı, mümin - mümine eşcinsel kişi. <br> <br>muhafazakâr ateist olarak; kelimenin toplum içinde anlaşılan manasını değil de salt manasını düşününce tabi ki en muhafazakâr insanlar mevcut sistemi korumak isteyen laik ve cumhuriyetçi anlayışa sahip olan insanlar oluyor. <br> <br>bu arada günümüzde inançlı olanın ikinci sınıf insan muamelesi görüp inançsızlığın yüceltilmesi ve aydın olarak görülmesi ise karanlık ortaçağ avrupasındaki kilise baskısından bir farkı yoktur zannımca. inanç insana değer katar, yaratılmışların en şereflisi olduğu vurgusunu yapar. yaratanın nurundan ruh aldığını, sonu olan, sınırları olan bir evrende ne yaparsa yapsın mutlu olamayacağını söyler.
birbiriyle çelişen iki durumun tek bir noktada buluşması imkansız gibi geliyor aslında bu çelişmenin kaynağı din algısının içindeki çoklu yanlışların yer aldığı kocaman karanlık bir havuz onun dışında eşcinsellerin inançsız olması gerekliliği gibi bir şey kesinlikle söz konusu değil soyut ve tarafsız düşünmek nedir tam olarak bilmeyen beyinlerle yetiştirilen insanlar bazı şeylerin farkında olmasına rağmen gerekli parçaları sorgulayıp yerine oturtamazlar çünkü günah kisvesiyle dogmatikliğin tahtına oturup bilinmezlikleri düşündürüp var olan dünyayı görmeyi engelleyen ve insanlığın acizliklerini bilen karanlık korku en derinde görünmeyen bir yere işlemiştir ve onun esaretinden sıyrılmak hiç kolay değildir.
muhafaza edecek hiç bir şeyimiz olmadığını henüz anlamamış olan eşcinseldir.
ne bu ikiyüzlü seksist düzenin, ne de çürümüş ahlakçılığın elle tutulur, savunulabilir bir yani yoktur. köleliği vaaz eden dinin, bizi daha dogustan asker sayan militarist devletin ve ayni kaliba dökülmüs tekdüze insan yaratma fabrikasına dönüştürülmüş olan ailenin, "değerler" diye yutturdukları, insan aklına edilmiş en büyük küfürlerdir. "escinsel" in bunlarin muhafizligini yapacak olan en son kisi olmasi gerekir.
bırakın ilk taşı, içlerindeki en günahsız olan atsın. biz yeterince "günahkarız" zaten...
zor bir durumdur. zaten eşcinsel olduğu için toplum tarafından dışlanması kaçınılmazdır. yukarıdaki yazılardan anlaşıldığı üzre eşcinseller tarafından da dışlanan, inanç ve fikir özgürlüğün olmayan bir toplumun en savunmasız bireyidir. eşcinselliğini saklayan bir grup eşcinselden inancını saklamak zorundadır.
kafayı sıyırması an meselesi olan eşcinseldir. din mevzularını önemsemeden bile kabullenilmesi ciddi çaba gerektiren bir durumken, üstüne bu konuları da sorgulamak kişiye zarar vermekten başka bir işe yaramayacaktır.
dış baskılar yüzünden muhafazakar değilse muhtemelen kendisinin hastalıklı bir ruhu olduğunu düşünüyordur.bazı tv programlarında soru sorduklarına şahit olmuştum.soruyu cevaplayan hocaların bir anda doktor kesilip reçete verdikleri olmuştu.sonuç itibariyle zor bir durum tabi.
muhafazakar çevrede büyümüş, muhafazakar çevrenin kültürünü benimsemiş, büyüme sürecinde eşcinsel yönelimlerini kabul etmiş aynı zamanda yaşadığı muhafazakar çevreye de adapte olmuş eşcinseldir. normaldir. milliyetçi bir aile de büyüse milliyetçi, sosyalist bir ailede büyüse sosyalist olacaktır. cinsel yönelim insanları aynı kalıp düşüncede olmasını doğurmaz. eşcinsel olup muhafazakar, ateist, milliyetçi, aktivist, kemalist, sosyalist, liberal, kapitalist, vb. olunabilir.
muhafazakarın kelime anlamı tutucudur. yani sahip olduğu değerlere bağlı kişidir. bir ateist, pekala muhafazakar olabilir. türkiye'de sağ çevre tarafından sahiplenildiği için muhafazakar denince akla dindar müslümanlar gelmekte, öyle değil. bugün ister sağcı olsun ister solcu, türk toplumunun büyük çoğunluğu muhafazakardır.

yani muhafazakar eşcinsel ile müslüman eşcinsel ayrı kişilerdir. karıştırmamak lazım.
finansal sebepler, hükümet ihaleleri, aşırı para hırsı, sülale gelenekleri ya da salt inanış bunda etkili sanırım. çünkü ortada çok büyük bir rant dönüyor herkes pastadan pay almak peşinde.
islamiyeti abartarak veya olduğu gibi yaşayan eşcinsel.
muhafazakarlığın "islamcı" olmayan ya da dini boyutundan arınmış hali üzerinden de bahsetmek gerekir. sonuçta türkiye'de seküler bir görünümü olmakla birlikte putinvari bir siyasetin peşinde takılma olasılığı barındıran kitlelerde vardır.

bu biçim bir "muhafazakar eşcinsel" modeli olur mu ve olursa nasıl olur? bal gibi de olur, siyasi skalada sağdadır (bu şartlarda kerhen merkez sol da olabiliyor), yerleşik toplumsal kültürü ve hiyerarşiyi benimser, aslında onun için "eşcinsellik" sadece yatak odasında beliren sonrasında ise çok da umursanmayan cinsel bir yönelimdir, bunun bir kimlik haline getirilmesine dair yakınmalarını da sıkça dinleyebiliriz kendisinden. aslında bir insana salt varoluşundan dolayı değişmez bir öz yüklemek ve harfiyen onun gerekliliklerini özellikle kültürel ve toplumsal yaşamda göstermesini beklemek doğru değil, özellikle bunu en fazla yaşayanlar olarak akılda tutmak lazım, ancak bu durum yine de yukarıda çizdiğim profili eleştirmeyeceğimiz anlamına da gelmez, çünkü bu tutumun bizler için siyasi sonuçları var.

ilkin kimlik kendi başına durduk yere oluşmuş bir şey değildir (tüketim üzerine oluşanları ayrı bir köşede tutalım), bir sisteme ya da topluma içkin hakim bir kimlik oluşturulurken "biz" ve "öteki" kavramları belirleyicidir ki o kimliği diğerlerinden ayırt eden bir şey olsun. işte bu noktada eşcinseller ötekidir, dahası toplumsal yaşam içerisinden bir nevi tecrit edilmişlerdir, yani burada eşcinsellik geniş bir metropol içerisinde bakımsız ve dar sokaklara hapsedilen bir kenar mahalledir, ve bu mahallenin sakini kendi varlığıyla kamusal alana giremez, girecekse de var oluşunu yaşadığı derme çatma evde bırakıp da girmesi gerekir ve tecrit edilmiş her kenar mahalle kendi iç kültürünü kurar, eşcinsel kültür ya da queer kültür her ne diyorsak eleştirilebilir ancak bu eleştirinin samimi olması için bu gerçeğin göz önünde bulundurulması lazım.

tam da bu noktada örnek profilimiz "makbul eşcinsel" görünümünde kalıyor. ve kendi düşünsel geçmişimden biliyorum meselelere bu konumdan bakan birisi türkiye'de lgbti+ meselesi üzerinden konuşacağı vakit eşcinsellerin ve transların gereğinden fazla "marjinal" oldukları ve birazda "toplumun suyundan gitmeleri" minvalinden bir söz söyler, yani heteroların ve daha ötesi patriyarkanın görmek istediği o makbul eşcinsellerden olursak tüm mesele çözülecektir (peki bu durumda biz kendi varlığımızla var olabilecek miyiz gerçekten?). doğrusu çözüme yönelik en reformist söylemler tam da kendi muhafazakarlığını aşamayan eşcinsellerden çıkmıştır.

bu tür bir tavrın çözüm potansiyelini tartışmak için biri benzetme diğeri düz hakikat olan iki meseleyi derinlemesine düşünsek cevabı da bulabiliriz aslında:
1-bugün bir kürt "kürdüm ama abi vallaha billaha kendimi türk gibi hissediyorum, yemin billah vatanına milletine bağlı bir kürdüm" dediği vakit kürt sorununun çözümünde bir aşama kaydedebiliyor mu?
2-tarihin herhangi bir döneminde herhangi bir azınlık ya da ezilen bir kimlik tepedekilere şirin görünerek mi yoksa dişiyle tırnağıyla kavga ederek mi kazanım elde etmiştir?