(bkz:
#250258)'de değindiğim
patlıcan bahsine, ilintili ama apayrı bir konu olduğundan,
patlıcan yangınları başlığından devam ediyorum:
patlıcan (badulcan veya badılcan)
sebzesinin
osmanlı imparatorluğu sınırlarına girmesiyle, bir süre sonra kullanımı yaygınlaştı. aslında 9.
yy.'dan itibaren türk ve arap coğrafyasında, hindistan kökenli ve iran üzerinden bölgeye yayılan bu sebze biliniyordu ve yemeklerde kullanılıyordu... yine de osmanlı'da yaygınlaşması 16.-17.
yy.'ları bulmuştur. özellikle yaz aylarında
kızartması sıkça yapılır oldu. patlıcanların
közlenmesiyle uçuşan kıvılcımlardan veya kızartıldığı tavanın ateşte unutulması yüzünden, bilhassa istanbul'da sıkça
yangınlar çıkmaya başladı. zaten
ahşap evlerin çoğunlukta olduğu bir yapılanmaya sahip istanbul'da, bu veya benzeri sebeplerden çıkan yangınlara, halk arasında
patlıcan yangınları dendi. ahşap, bitişik nizamdaki evler, daracık sokaklar nedeniyle, çabucak yangınlar çıkar ve büyüyüp yayılırdı.
hatta zaman zaman patlıcan ve kızartma yapmak şehirde yangına sebebiyet verdiği gerekçesiyle yasak edilmiştir.
böyle yangınlarda,
tulumbacılar tarafından müdahele edilmesine fırsat kalmadan, koca koca mahalleler, semtler kül oluverirdi.
cumhuriyet'in ilk yıllarına, hatta 1950'lere, 1960'lara dek ahşap yapıların yaygınlığı, halkın türettiği patlıcan yangınları kavramının yaşamasına neden oldu. günümüzdeyse, şükür, yitti gitti bu kavram.
ek: kavramın avrupalılar tarafından istanbul'da çıkan yangınları tanımlamak için oryantalist bakış açısıyla uydurulduğuna değinen kaynaklar varsa da, işin aslı halkın bu kavramı kendisinin bulup, türetip kullanmaya başladığıdır. avrupa'dan bize değil, bizden avrupa'ya giden bir isimlendirmedir.