sevgiliden ayrılma

yanlışlar ve kısa bir ayrılık devresi ve bir yanlı ve sonra yengeç-aslan çatışması. ilk ilişkimden sonra evlenelim demiştim. o da kabul etmişti galiba. tahkiye etme arzusu içinde neler yapılabiliri ölçerken bir baktım ki soğuk davranıyorum. ilgilenmiyorum. aşık değilim ama seviyorum keratayı. bir arkadaşımdan kıskandı. hatırlıyorum ramazan ayında. iftar için taksim kfc ye gittik. tanrının bu iftarını kabul edip etmeyeceğini düşünürken kimden mesaj dedi. arkadaşım dedim. abuzzittin. görüşmeyeceksin. kimseye sormam. kişiliksizleşmektir bir başkası istedi diye akadaşlıkları bitirmek dedim. ondan üç dört ay sonra. pat diye değil, bildiğin sündüre sündüre bitirdim. ses çıkarmadı. kontörümüz yoktu. o ankarada ben istanbulda. sonra üç gün önce bir mektup yazayım dedim. seviyorum oğlum, nasıl özlüyorum bir bilsen dedim. bu son iki cümleyi açıklamak bir buçuk sayfamı aldı. daha titreyecektim üstüne ama adamı ağlatırsın dedi arkadaşım. ağlamasına kıyamam dedim. bıraktım. ve o da ne desin bana, değil tiwitinde. ben lafımı ortaya atarım alan alır, adresini tanır der gibi. liseli bir ergen gibi. tanrım. "senin içinde fırtına kopsa da bende yaprak kımıldamaz". mektubum tahkiye açısından onda estetik hazzı uyandırmış sorun yok. ağlatabilirmişim de... ama nasıl düşman olmuş, beni nasıl yönetmek arzusuyla tutuşmuş. o mektubu biri bana yazsa gözümü kırpmadan verirdim şerefsizim. yaşadığımız aşk mıydı? söyle bana sözlük! ben özledim yalan yok, düşünüyorum da. neticede ilk uzun ilişkim. o tivitini yamulmuyorsam sevgililik adlı ilişkimizin birinci yılında attı. kesintisiz yedi ay kadar günde üç beş saat telefonda görüşmeler. ve sonra heyecanlı tatil kaçamakları. iki kere. istanbulda görüşmeler. heyecan mı bitti. bana yazdığı mektupta --evet yengeçlik yaptım ve mektup yazdım ve aslanlık yaptı iade-i cevapçasına mektup yazdı-- bir aşkın biyolojik ömrü on yedi ay demişti. anlamalıydım. biyolojik aşk ergenlerin tek isteğidir. aslında biliyorum böyle olacak. üstelik aslanla çıkılmayacağını. biliyorum bir yanlış yaparsam aman vermez. neticede ben terk ettim ve dönmeyi istediğimde kapıyı suratıma çarpttı. hakettim. üniversiteye gidiyor olmak çocukluğu aşmak demek değilmiş. ders olsun bana. yaşıt olmak da akıllılıkla, ne istediğini bilmekle paralel değilmiş. anladım işte sözlük. ama kabul ediyorum suç bende. ama hiç mi hukukumuzun kıymeti yoktu! bunu sorarım, bir cevap. ha cevaplamıştım doğru: ergenlik yolları.

(bkz: entry yazacağım diye kusmak)