seyyan hanım

tarihin tozlarına yenilmemiş inci bir anane küpesi gibi arada çıkarıp taktığım en güzel süslerimden biri. dönemdaş olsak kesinlikle arkadaş olurduk. şöyle bir salınırdık taşköprü sokağında. erkeklere bakar bir yandan iç geçirir bir yandan kirpik büzerdik.
"bir gülle bahar olmaz" deyip zamane oğlanlarıyla yatar yüzlerini unutur serserilik yapardık. karar kıldırmazdık gönle.



bir martı gibi talan ederdik ortalığı. bir çalıkuşu narinliğinde tabii, serdeki hanımlığı unutmadan.
çok da gönlü kıskaçlatmadan elbette. "sarışın esmer gelip geçtiler demedim bir gün ah"...



deli sarhoş aşık olup millete "sevme sakın kanarsın" derdik. mehtabın indiği gecelerde oğlanları kolumuza yatırırdık. daldan dala konup bir yandan gizli gizli yanardık.



kendi kendimize kaldığımız soğuk kış gecelerinde tavanı izlerken, karmaşık duyguları tavaf ederken olanları anlamlandırmaya çalışırdık. hüzne içre o gecelerde, ah!



"masum masum dolaşan sürülere kat beni"

gece dansımız yine seyyan hanımcığımdan.

aaah şu hayatta canlı canlı dinlemek istediğim isimlerden sadece birisi. günümüz yüzyılına ayak uyduramazken, belki nefret ederken; seyyan oskay (seyyan hanım), rüçhan çamay, celal ince, cher, cevahir, paloma san, maria dolares gibi isimleri dinledikçe daha çıkılmaz bir hal almaya başlıyorum. hele ki günümüz yüz yılındaki leş seviyedeki müziklere maruz kalmak cidden can sıkıcı. yok olmaya resmen yüz tuttu bu tarz naif eserlerin dinleyicileri.