dersimin kayıp kızları

yönetmen nezahat gündogan ve yapimci kazim gündogan'in yazdiklari, iletisim yayinlarindan çikan kitap. kitapta, 1937-1938 dersim katliami esnasinda, asimilasyon amaciyla ailelerinden zorla koparilarak rütbeli askerlere, bürokratlara ve esrafa pay edilen 150 dersimli kizin hikayelerinin izini sürülüyor.
orjinal adı iki tutam saç: dersimin kayıp kızları olan belgesel. izlediğimde ilk aklıma gelen ve beni düşündüren nokta bu insanların ne acısı yaşadıklarının bile belli olmayışıydı; ne bir ölü var ortada ne de devlet tarafından aranan bir kayıp; şimdi ölen yakınlarının mı yasını tutuyor bunlar yoksa kayıp çocuklarının silüetlerini mi bulmaya çalışıyorlar. konuyu derinlemesine araştırmaya kalktığınızda, ben insanım diyen birinin içini harbiden yakacak olan korkunç hikayeler var.

ilk aklıma gelenlerden biri; filmin ardından tbmm de yapılan toplantıya katılan erdal karakoç'un hikayesi. yıllardır ablası sakine ve amcasının kızı şemsi'nin izini sürüyor. ancak olaydaki hüznün boyutunu belirleyen bu değil; bu arama, iz sürme görevini ölne babasından bir miras gibi devralıyor ve devam ettiriyor.
ve daha nice trajik, ilginç, anlatılması zor hikayeleri barındırıyor bünyesinde bu olay.

merak edenler için;

olay hakkıında her türlü görsel ve yazınsal bilgi: http://www.dersiminkayipkizlari.com/?hom...

belgesel hakkında bilgi: http://www.sinemalar.com/film/125824/iki...

kitabını okumak isteyenler için: http://www.iletisim.com.tr/kitap/dersimi...
nihayet birisi youtube'a yüklemiş.

nezahat-kâzım gündoğan çiftinin "kayıp kızları" bulma, hikayelerini araştırma projesidir. bu proje bir kitap, iki belgesele dönüşmüştür. üçüncü belgeselin çekimleri devam etmektedir. dersimin kayıp kızları belgeselinin ilki iki tutam saç, ikincisi hay way zamandır. üçüncü projeyi bekliyoruz efenim.
sözlükte iki başlıkta ele alınmıştı. diğeri "dersim in kayıp kızları" olarak girilmişti. editör olduktan sonra o başlıktaki bütün entryleri buraya taşıdım.* belgeselin devamı olan hay way zaman ile birlikte internetten izlenebilmektedir.

bu tip belgesellerden nefret eden heteroseksüel erkekler ve çoğunlukla kendini inkar eden lgbtiler gördüm. ama asıl ilginç olan bu belgeseli izledikten sonra bile buradaki yaşlı kadınlara küfreden, onlarla alay eden ve işlerine gelmediği ortamlarda kadınlara ayrımcılık yapılıyor, kadın hakları falan diyen ve kendilerini üstün gören bir kısım kemalist, çağdaş, özgürlükçü vs. olan ve şahsen tanıdığım kadınların varlığı. bunlar genel olarak "alevileri kürtleri falan severiz ama..." veya "alevi - kürt yoktur, olsa da ...dır" diyen kitledir. (bu "..." yerine her türlü hedef olan etnik kimlik, inanç, cinsel yönelim sözcükleri kullanılmaktadır, o nedenle üç nokta koydum)

yaşanmışlıklar korkunç olmakla birlikte, bu tip gizlenmiş, saklanmış, yasaklanmış, tabu olarak gösterilen konuların konuşulması çevrenizdeki insanların gerçek yüzlerini ortaya çıkarması açısından da faydalı olmaktadır.