cemaatçi götü

evlenmeden olmaz diyen, abiler izin verdiğinde halka açılacak göttür.

(bkz: şakirt)

taksilerde pos makinesi bulunması

diğer ulaşım türlerine nazaran daha pahalı olduğu ve istanbul gibi her yere ulaşımın çok kolay olduğu* şehirlerde çok fazla kullanılmadıkları için sürekli kendilerini geliştirme çabası içinde bulunduklarını göstermektedir.

(bkz: ankara daki taksicilerin ingilizce öğrenmesi)

asansör

adrenalin sevenler için kısa kaçamaklar yapılabilecek (çok sarsmadan tabi ) mekanlardandır.

bir tutam baharat

2003 yunan-türk ortak yapımı bir film.

(orijinal adı politiki kouzina (Πολίτικη Κουζίνα) uluslararası adı a touch of spice, politiki kouzina kelime anlamı ile "şehrin mutfağı" anlamını taşır. şehir istanbul'dur. diğer bir türkçe isim olarak baharatın tadı da kullanılmıştır.

yunan yönetmen tassos boulmetis’in yönetmenliğinde çekilmiştir.

----spoiler-----

çocukluğu istanbul’da geçmiş yunan astrofizikçi fannis'in, yemeklerden yola çıkarak kendisine hayat dersleri veren dedesi için yıllar sonra bu şehre dönüşünü konu alıyor… türk-yunan mübadelesindeki ayrılıklar ve sonrasında fannisin ruh hali, hissettikleri yoğun bir şekilde işlenmiş. üstelik, ayrılık sonrasında ruh hali karmaşa içerisinde olan fannis, kendini iyi hissetmek için yemek yapmaya başlıyor. filmde ismini burdan alıyor diye düşünüyorum. bu durum ailesi tarafından "çocuğumuz eşcinsel yemek yapıyor" ibaresine dönüşmüş.

---spoiler----



2003 yılında selanik film festivali'nde tam 10 ödül birden almıştır.
10. nürnberg türkiye/almanya film festivali'nde "mahmut tali öngören ödülü" filmin yönetmeni tasos boulmetis 'e verilmiş.

aynı zamanda filmin ko-prodüktörü ve senaristi de olan boulmetis,senaryoyu bizzat kendi yaşadıklarına dayandırdığını belirtmiş.

en inanılmaz basma basılma anektotları

bir de babamın msn konuşmalarımı yakalaması hikayesi vardır ki evlere şenlik!

dear john

google translate'e yazınca karşılık olarak "sevgili ahmet" çıkmaktadır. nedendir bilinmez, sanırım ingilizlerde en çok kullanılan isim john, bizde de ahmet olduğundandır. *

dear 16 years old me

bana da gelecekten böyle bir mesaj gelse çok iyi olur. tam doğum günüm de * * bulsam ve izlesem, kendimi o şekilde yönlendirsem. harika bir hediye olurdu.

çirkinlik

fiziksel gibi görünen ama kesinlikle kişinin enerjisiyle alakalı olandır. çirkinliği 'estetik kaygı' olarak ele alırsak, şusu şöyle busu böyle diye bik bik sabahlara kadar listeler döşeriz aslında ama günün sonunda, en sonunda bırakılan izlenim önemli. malum kültürümüz sağ olsun çok açık sözlü insanlarız, 5 yaşındaki çocuğa +20-30 yıllarca "sen çirkinsin, çirkin kal, giy dedi tu.." demeyi de biliriz, severiz. gel gör ki ne güzellikler var yaklaştıkça rahatsız olursunuz, gerilirsiniz, içiniz adeta yapış yapış soğur.

böyle tatlı ekşi sıfatlara ihtiyacımız olmadığını bi kavrasak ya, belki iyi çocuk olmadan da şirinleri görürüz, öyle yolda sokakta falan.

(bkz: blake lively)

hoşlanılan kişinin sevgilisinin olması

"sevgilisi yoksa da hetero çıkar kesin koduum!" diyebileceğim, hoşlanılan kişi genellemesi.***

türkiye'de işçi ölümleri

bütün gelişmiş ülkelerde var olan sektörel alın yazısıdır bunlar. yakın geçmişten örnek vermek gerekirse 1678'de almanya'da...

sağ olun. kimçi, lahana ağırlıklı, havuç, soğan ve sarımsak gibi sebzeleri biberli harca bulayarak hazırlanan geleneksel bir kore yemeği. bu yemeğin önemli noktası, fermente olması. yani yemeği yaptıktan sonra fermente olmaya bırakıyorsun. bakteriler, içindeki unu ve şekeri yiyorlar falan, geriye de ekşi tat veren maddeler bırakıyorlar(galiba sirke). böylece ekşi ve yoğun bir tadı oluyor. umarım karnımı falan ağrıtmaz. :d

l’esprit de l’escalier

türkçesi "merdiven nüktesi"ymiş. bazen tartışmada birine lafı tam anında söylemeyiz de, tartışma bitince söylenecek laf aklımıza gelir ya. işte o olaya deniyormuş.

onedio'dan alıntı:

--- spoiler---

oğuz atay, tehlikeli oyunlar adlı romanında şöyle demiş:

"karşılığını bulamadığım bütün sözlerin söyleyenleri ölmeden rahat edemem anlıyor musunuz?"

fransızca’dan ingilizce’ye geçmiş bu kavramı türkçe’de 'merdiven nüktesi’ olarak adlandırabiliriz. kendisine söylenmiş kötü bir lafa o sırada karşılık veremeyip de; hoş, zekice bir cevap aklına ancak merdivenlerde gelen adamın anlatıldığı hikaye bu terimi doğurmuştur. kendisine acı bir şekilde laf söylenen ve bunun altında kalan birinin olay geçip gittikten sonra “tüh, keşke şöyle deseydim, nasıl da lafı gediğine koyardım” tarzında düşünmesidir.

evet, bu durum hepimize oluyor...

--- spoiler ---