lana del rey

o koca dudaklar akustik etkisimi yaratıyor acaba diye sordurtan kişi. severek dinliyoruz ifindim
kapital düzen, telif hakkı zımbırtısı sebepleri ile artık kendisini çeşitli ücretsiz müzik platformlarında dinleyemediğimiz, o kliplerinde vurguladığı amerikan bayrağı altında bol kazançlı günler dilediğim sanatçımsı
konseri eylüle ertelendi. fakat canlı dinlediğim zaman aynı tadı alamayacağımı düşünüyorum malesef. belki bugüne kadar hep amatör çekim performanslarına denk geldiğim içindir. eğer ürpererek dinlemeyeceksem ne anlamı var lanacığım.
plastik cerrahinin nimetlerini sonuna kadar kullanmış, estetikten sonra şişme ördeklere benzeyenlere nazaran mükemmel bir iş çıkmış ortaya.

son şarkısını da the great gatsby için çekmiştir.
10 kişinin kendisine aynı anda tecavüz etmesinin ardından mahkemede hakim olsam "rızasıyla" diyebileceğim tipli. üzgün ama olsun.
tarzını tipini saçını başını kaşını sevdiğim hanım ablamızdır kendisi ''video games'' ile beni duygular denizinde boğduğunu da göz ardı etmeyelim lütfen.
a.k.a lizzy grant.

vintage tarzı ve ördek dudaklarıyla söylediği depresif şarkılarıyla gönlümde yer etmiştir. ilk dinlediğimde gossip girl'de çalıyordu, video games. video games güzeldir, diet mountain dew'de güzeldir, gods and monsters ve this is what makes us girls'de güzeldir; aslında şu ana kadar dinlediğim hiçbir şarkısında sıkılmadım. iki albüm çıkarmış, lana del rey adında, ikisi de mükemmel. divamızın deyimiyle fevkaladenin de fevkinde!

ama en çokta great gatsby'nin young and beautiful parçasını seslendirmesiyle kazandı. great gatsby en sevdiğim kitapların en başında gelir, leonardo di caprio'ya 6 yaşında kaset oynatıcıdan titanic'i izlediğimden beri hayranım. eh şarkıda mükemmeldi, her şey mükemmeldi.

young and beautiful


gods and monsters


blue jeans
(it was like james dean)

never let me go


hit and run
tahammül sınırlarını 3. sn'de zorlayan ördek dudağı.
'öff kapat şunu içim çekildi' der annem onun için. (bkz: annelerin ünlüler hakkında yaptıkları yorumlar)
haziran ayında piyasa çıkaracağı ultraviolence adlı albümünün lead single'ı west coast ve sonrasında piyasaya sürdüğü shades of cool ile bizi ne kadar güzel bir albümün beklediğinin sinyallerini veren sanatçı.
ben bu albümünden çok güzel remixler çıkar diye düşünüyorum.

west coast

bazı şarkıları çok boğul ayol one öyle arebesk gibi
sanırım kendisini ülkede sevmeyen bir ben varım.
tamamen daddyciginin parasıyla ve pr ile buralara gelip, asırı abartildigini düşündüğüm şarkıcı. surekli bi mizmiz, surekli depresif hani mutlu insanı mutsuz kılar nitelikte biri.

kendisi daha cok, lana seriously needs to get laid...
sesiyle duygudan duyguya surukleyen hatun kişisi. kendi tarzını "gangster nancy sinatra" olarak tanımlar.
yeni albümü honeymoon için stüdyoya girmiştir.
boğmak istediğim kadındır. cool olmak için kasım kasım kasılır.
sugar daddylerin arkasında motosikletlere binmeyle, bön bön etrafa bakmayla, sigara dumanı eşliğinde "we were born to die" diye naralar atmayla melankolik olunmuyor ablacım. melankolinin yüz karasısın.**
estetikten önceki hali çekiliyordu en azından. lizzy grant adında doğal ve samimi bir kadındı. şarkıları bile samimiydi. mesela:
gerçek nedir diye insanları sorgulatan kadın.

şimdi canlı performansı beş para etmez. zira şarkı sözlerini sık sık unutur. hatta bazen avucundan okur.

saçları boyalı, o tatlı ördek dudakları estetiktir.

kıyafetleri için dünya kadar stilist çalışırken, bir ton boya belki de dünyanın en iyi makyözleri tarafından suratına boca edilmektedir. edilmektedir ki bu kadın 1950'leri iyice yansıtabilsin.

ama şu da var, tüketim çılgınlığının içerisinde yaşıyoruz. bu kadını da bu tüketim çılgınlığının parçası olarak görüyorum. bir dönemin ruhunu ama gerçek ama şov bu zamanın insanlarına yansıttı ve insanlar bunu beğendi. onun sesini dinliyorlar. hareketlerini izliyorlar ve hoşlarına gidiyor. gerisi ne kadar önemli ki? sonuçta bu kadının gerçek olup olmadığı sadece yakın çevresini ilgilendirir. ben şahsen şimdilik seviyorum. dinlemek hoşuma gidiyor, izlemek keyif veriyor. gerisi beni ilgilendirmez.

evleneceği adam düşünsün nancy sinatra ile mi evleniyorum yoksa lizzy grant ile mi?

son olarak şunu belirtmek isterim bu kadın elbette şarkılarında anlattığı gibi birisi değil. şarkılarında hep özendiği bir tipi anlatıyor. umursamaz, başına buyruk, canı ne çekerse onu yapan, tutkulu, yalnız bir kadın... ama gerçekte öyle olduğuna zerre inanmıyorum çünkü bu özelliklerde hiçbir kadın dudağına bir ton estetik yaptırıp ünlü olmak için böyle makyajlar yaptırmaz.
ilk zamanlarında güzel bulduğum ancak şimdi yüzündeki estetikten iğrendiğim şarkıcı şeysi.zaten kızlardan bi sen vardın be lana sende gittin.öteki yandan sesi pamuk gibidir.adamı öper.
  • /
  • 4