android

"android" kelime anlamı olarak insansı makinelere verilen addır. son yıllarda en çok akıllı telefonlarda (pda) ve tablet pclerde kullanılan "android işletim sistemi" ile çok duyulan bir kelime olmuştur. googleın önderliğinde kurulan android market adlı platformda artık birçok marka ve model telefonla uyumlu binlerce değişik uygulama, kolay bir şekilde android uygulamaları destekleyen cihazlara yüklenip kullanılabilmektedir. bu sayede cep telefonlarında artık navigasyon, radar, tv, gay arkadaş bulucu, 3d oyunlar, barkod okuyucu, bankacılık uygulamaları, facebook, twitter vb. gibi binlerce uygulama çok kolay bir şekilde kullanılabilir olmuştur. en çok sevdiklerimden biri de, team viewerın android uygulaması ile cep telefonunuzdan istediğiniz bir bilgisayara uzak masaüstü bağlantısı kurabilirsiniz. henüz türkiyede yavaş yavaş yaygınlaşmasına karşın u4bear adlı uygulama ile yakınınızdaki ayıları, resimlerini özelliklerini size olan uzaklıklarını görebilir onlarla iletişim kurabilirsiniz.

oğlum bak git

trt haber bile bununla ilgili bir skeç yayınladı ya, öeh artık ...

sabah erken kalkacağını bildiği halde yatmayan insan

boş zamanların vazgeçilmezidir sabahlamak. yapılacak şey bir şekilde bulunur. o anlarda yatmak insanın aklına gelmez bile. onun dışında ise yalnız kaldığın zamanlarda filmle, internetle uykuya geçme evresi uzatılır. iş, okul vs. olduğu zamanlarda ise uzatılmamalıdır, abartılmamalıdır. yoksa işe/okula gittiğinizde 2 saatlik uykuyla japon gözlere, anştayn saçlara sahip olursunuz. bu da günün iyi geçmemesi için basit bir nedendir. "işten/okuldan gelince bunun acısını çıkaracam" diyenlerin, sabahları alarmlı saatten hıncını çıkaranların, "sadece biraz daha uyku" diye ağlamaklı gözlerle servislere binip işe gidenlerin gerçekleştirmekten bir türlü kurtulamadığı ayrı bir mazoşist zevk. tespitini yaptım diye, ben muzdarip değilim sanmayın. çok severim bu çeşit derbederlikleri. sınav öncesi sıkça yaptığım hadisedir. genelde derste çalışmam, alışkanlık işte. özellikle erken uyumaya dikkat eden kimseler varsa onların büyük ilgisini ve tepkisini çekersiniz. çok merak ederler ve devamlı olarak sorarlar "aklınla zorun mu var", "böyle geç yatıyosun sabah nasıl kalkıyosun?", "bütün gün şapşal gibi olmuyo musun sen", "başında mı ağrımıyo?" gibi.. ama işte insanın kendine eziyet etmesinin türlü türlü yolu vardır bir şeklide bu olsa gerek...

22 yaşında olup hiç bamya yememiş olan insan

25 yaşına kadar pırasa yememiş bir insan olarak çok da şaşırılmaması gereken bir durum. askerlik insana her şeyi yaptırıyor derlerdi işte tam da o hesaptır pırasa ile tanışmam.

unutkanlık

b12 vitaminin eksikliğinden kaynaklanabilecek sık sık yaşanan unutma hali. bu vitaminin eksikliğini engellemek için bol bol hayvansal gıda tüketilmelidir. vejetaryenler unutkanlık konusunda en ciddi risk grubundadırlar.

aşırı parfüm sıkan insan

sokakta yürürken bile daha 20 metre önceden kokusu gelir. ter koksan daha iyiydi dedirtir.

ajda pekkan

ölme yaşı gelen nadir ünlülerimizdendir.

musallat

yapılmış en başarılı türk korku filmi.

yazar nicklerinden isimini tahmin etmek

kuma= yaşlı bir adama ikinci karı olarak giden selvinaz hatun.

seri eksi oy veren ibne başlığının homofobik olması

ne zamandır aklımda olan ancak bir türlü yazmaya fırsat bulamadığım konu. seri eksi oy veren ibne, ekşi sözlükte seri eksi oy verenleri aşağılamak için kullanılıyor. ibne kelimesi orada bütün hainliği, puştluğu, kötülüğü biz "ibnelere" mal eden heteroseksist düşüncenin bir ürünü. güzel bir anlamı yok. ne kadar yazık ki biz ibnelerde bu başlığı aynen alıp kopyalamışız.

seri eksi oy veren ibne başlığındaki ibne kelimesinin başka bir kelimeyle değiştirilmesini talep ediyorum.

(bkz: let's talk about that)

newton neden türk değildi

celal şengör'ün yeni kitabı.

--- spoiler---

ben de ülkemdeki pek çok aklı başında, görgülü ve bilgili insan gibi, tayyip bey ve partisinin türkiye'yi artık geri dönülmesi bence pek mümkün olmayan feci bir akıbete mahkum etmiş oldukları kanaatindeyim. bu akıbetin, türkiye'nin artık bugünkü sınırlarına sahip olmayan bir ülkeler topluluğu şeklinde tecelli edeceği kanaati bende her geçen gün kuvvetleniyor.

bu fikrimin temelinde de ülkemizin başındaki büyük sorunun ne akp ne de tayyip bey olduğu inancı yatıyor. tayyip bey de, akp de, türkiye'nin yakasına bin yıldan fazladır yapışmış bir illettin günümüzdeki ürünlerinden, yani türkiye sınırları içinde yaşayan insanların çok eski bir hastalığının arazından başka bir şey değillerdir. bu hastalık en basit ifadesiyle cehalettir.

peki bu gidişat durdurulamaz mı? ne yapılmalıdır? kısa vadede pek yapılabilecek bir şey kaldığı kanısında değilim. ne yazık ki, insan yaşamında bazan çok uzun bir zaman olabilen 12 sene içinde olan olmuştur. türkiye halkı maalesef pek feci bir imtihan verecektir ve bu imtihandan alnının akıyla çıkacağını sanmak için pek de sebep bulunmamaktadır. ama ileride kendini toparlamak isterse o zaman kendine tek bir kılavuz alabilir: bilim. bilim sırf bilim insanlarının yaptığı bir şey değildir. halkın her seviyesi kendine göre bilimsel düşünebilir ve yaşam kalitesini arttırabilir. işte bu kitabın tek amacı yurttaşlarıma ileride kendilerine lazım olabilecek bilimsel düşünce türünden örnekler vermektir.

--- spoiler ---

florence welch

son albümün zincirleme bir kurguyla birbirine bağlanmış konsept örgülü kliplerinde başrollerde kendini arayan kadını en doğal, en çıplak ve en kaygısız biçimde oynayan kendine has üslubuna bayıldığım kadın. bu albümde müzik tarzlarını aniden değiştirmeleri, gittikçe popüler kaygılardan uzak tavırları ve elbette ki florence welchin allanıp pullanmamış tarzı; yani sadece ses ve yorumunun fazlasıyla yeterli olduğu vurgusu paha biçilemez.