onur yürüyüşü sırasında güzel gülümsemesi ile bir ara kol kola yürüdüğüm, dizi seyretmediğim için insanların neden imza ve fotoğraf istediğini çözemediğim, güle eğlene, bağıra çağıra yürüdüğüm güzel insan.
yakından görüp, tanışıp, kısacık da olsa sohbet edebilme fırsatı bulduğum dört dörtlük kadın. yanına gidip biblommmm diye tuttum ellerini hemen sarılıp öptü... sanki uzun yıllar görmediğim samimi bir arkadaşımla karşılaşmış gibi bir iki kelime de olsa sohbet ettim kendisiyle. o kadar güzel şeyler söyledi ki o sohbeti esnasında bir kez daha hayran kaldım kendisine.
ayta aslında imkansızı başarmış bir insandır. eşcinsellik olgusu veya lezbiyenlik olgusu bir şekilde kenarından köşesinden "evlere" girmeye başarmıştı. fakat transeksüellik ve/veya travestilik konusu ve bunun sosyolojik iz düşümü evlerden uzaktaydı, bir gün bu konuda bir sohbet başlasa, konuşmaya başlayan da, dinleyen de konunun bir tarafından bülent ersoy'a bağlanıp klişeleşmesinden de bitap düşmüştü. derken bir gün bir dizi başladı, "kayıp şehir", canavar gibi bir kadro, muhteşem bir dizi müziği, bir şekilde can çekişsede, tüm ihtişamıyla istanbul,veee... a! o da ne? orda sarışın bir kadın var, aysel'inde ev arkadaşı mı ne... o nasıl bir oyunculuk yeteneğidir, e üstelik çok ta mantıklı, e tamam senaryoda yazılı olan satırlardan dolayı mantıklı ama bu "duygu'ya cuk oturmuş" tv karşısında bizim halk izliyor, izliyor, dizideki aşkı izliyor, çekişmeleri izliyor, duygu'yu izliyor... ve duygu, yani ayta sözeri artık televizyonun karşısındaki ailenin arasındadır, bu bir ilk! daha önce hiç olmadı, ülkemizde " aha biz televizyondan zeki müren'i görüyoz, zeki müren de bizi görecek mi" devrinden beri olmadı, ayta o rolü nasıl taşıdıysa, artık evlerin salonundaydı, hiç sorgulanmadı, ötekileştirilmedi, bunu anlamak için insanların dizi hakkındaki konuşmalarını dinlerken hep dikkat ettim, duygu'nun hakkında konuşurken sadece duygu diyorlardı, o dizideki duygu'nun önünde başka bir sıfat hiç duymadım, dizinin reytingini hatırlamıyorum, ama duygu'un o dizide aysel karakteriyle sohbet ederken "aşk bu aysel size de çıkabilir" repliği ayta sözeri'nin reytingini tavana vurdurmuştu, günlerce konuşuldu. insanlar duygu'yu sevmişti, duygu'yu sevmek ne demekti; ayta sözeri'nin muhteşem bir aktrist olduğu gerçeğiydi, bunun nedeni açıktı, hem dizi sektörü gibi kıran kırana rekabetin olduğu bir sektörde, hem halk tarafından koşulsuz bir şekilde kabul görmüştü, hemde bunu kalıcı bir şekilde devam ettirmişti. teslimiyet filmini izleme şansını ayı sözlük ve sevgilim tra jedi sayesinde elde ettiğim gün, aynı zamanda ayta sözeri ile tanışma fırsatı bulduğum gündü. ayta sözeri'yi daha çok izleyeceğiz ve dinleyeceğiz. başarının en büyüğünü hak eden sanatçımız olduğuna inanıyorum.
kayıp şehir dizisiyle yarmış geçirmiş mükemmel oyuncu, şarkıcılık kariyeri de varmış, yolunun çok uzun olmasını temenni ettiğim, baktıkça içimi ısıtan ve aslında çok zor bir yaşam içinde kendini kabul ettirmesiyle takdirlerden takdir, alkışlardan alkış, bayılmalardan bayılma beğendiğim sanatçı.
sevgili ayta bunları okuyorsan söylemeliyim, keşke ablam olsaydın! eğlenilecek, dertleşecek, sarılıp gülünecek, ağlanacak birisin. hep mutlu ol!