anouar brahem- le voyage... ahhh ahhhhh...

ilk izlediğim zaman popshow 94'te serseri mayın isimli bir şarkı söylemişti. neden o şarkıyı hiçbir albümüne almaz hep merak ederim. kıyafeti çok ilginçti, korsan göz bandı takmıştı saçları kısaydı ve bir tarafından küçük bir örgü uzanıyordu. "bir serseri mayın kalbim başını alır gider, yine aşka boyun eğdim yangınım sürer" diye devam eden sözleri vardı bu şarkının. ilk albümü haktan'ı kardeşi haktan (o da şarkıcı: arbesk fantezi söylüyor) ile arası bozuk olduğu bir dönemde ona ithaf ettiği rivayet edilir. diğer kardeşi nida da bir albüm çıkarmış, okan bayülgenle aşk yaşamış sonra da magazin programlarında akıl hastanesine kapatıldığı haberiyle gündeme gelmişti. niran ünsal inişli çıkışlı bir grafik çizer, stabil bir başarısı yoktur. bu kadar kalifiye bir aileden gelince keşke daha iyi yerlerde olsa diyorsunuz ama bu da onun kendi tercihi sanırım. hiçbir albümü -hit çıkardığı bazı albümler olduysa da- haktan kadar ilgi görmedi. piyasada kara batak gibi bir var bir yok. yeteneğini harcıyor, bi şey eksik niran ünsalda ama nedir o ben keşfedemedim. deliler gibi esrar içtiğini biliyorum, (ki peker açıkalın da bu nedenle boşanmıştır, sahi peker açıkalınla evliydi ya bi ara, korkunç)

bugünkü galibiyeti sayesinde saçlarımı kurtaran takım. *

kumandayı bulmak.

öğretmenimin nerde oturuyorsun sorusuna,sırada diyerek yediğim tokat. aklımdan çıkmaz

kim söylemişse çok doğru söylemiştir hiçbir kusur bulamadığım bir cümledir.

anthony ölünce candy'den çok ağlamıştım. ben anthony için yas tutarken orospu candy hemen terry isimli taş bir çocuk bulmuştu.
ilk bölümünden son bölümüne dek izledim orijinal ismiyle candy candy'i!

dragonlance, raistlin majere:

"hope is the denial of reality. it is the carrot dangled before the draft horse to keep him plodding along in a vain attempt to reach it."

"are you saying we shouldn't hope?"

"i'm saying we should remove the carrot and walk forward with our eyes open!"

soylu olmayan ingiliz prensesi denmiş ve hata edilmiş. belki üst düzey bir soylu değildi ama soyluydu. medya her zamanki gibi halkı manipüle edip efsane yaratabilmek adına sanki halktan biri gibi gösterdi diana spencer'ı.

alıntıdır:

--- spoiler ---

diana frances spencer, 1 temmuz 1961 tarihinde ingiliz aristokrasisi içinde doğdu. edward john spencer'in en küçük kızıydı. annesi frances, babasının ilk eşiydi. ingiltere, norfolk'ta, sandringham park house'da doğdu. percy herbert (kilise rektörü ve norwich ve blackburn eski piskoposu) tarafından st.mary magdalene kilisesinde vaftiz edildi. diana dört kardeşe sahipti:

sarah spencer (19 mayıs 1955 doğumlu)
jane spencer (11 şubat 1957 doğumlu)
john spencer (12 ocak 1960 da doğup öldü)
charles spencer (20 mayıs 1964 doğumlu)

eşinden boşanan frances spencer, diana'yı ve bir kardeşini de alarak londra'da knightsbridge'deki bir apartman dairesine taşındı. aynı yılın noelinde babalarını görmeye giden spencer kardeşleri, edward john spencer annelerinin yanına göndermeme kararı aldı. frances spencer dava açsa da eski eşinin nüfuzu nedeniyle çocukları geri alamadı.

1975 yılında büyük babalarının (albert spencer) ölümünden sonra babaları 8. earl yeni kont olunca, diana da lady ünvanını kazandı.

--- spoiler ---

kayıp seneleri gezide depoladıkları yıllardan kullanarak biraz olsun telafi edebilecek nesildir. çünkü o nesil gezide yaşının o kadar ötesine geçti ki.

beğenmemeyi anlıyorum, nefret etmeyi de... neyi engelliyorsun be mübarek? nasıl bir manyak olduk biz böyle.