cemal süreya

şöyle söylemiş cemal'im süreya'm:
"sevişmek, çiftleşmek değil tekleşmektir."
ne güzel demiş.
"kim istemez mutlu olmayı
ama mutsuzluğa da var mısın?"
ayarbozandır , karadeliktir , tehlikelidir .
sizin hiç babanız öldü mü?


sizin hiç babanız öldü mü?
benim bir kere öldü kör oldum
yıkadılar aldılar götürdüler
babamdan ummazdım bunu kör oldum
siz hiç hamama gittiniz mi?
ben gittim lambanın biri söndü
gözümün biri söndü kör oldum
tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
şöylelemesine maviydi kör oldum
taşlara gelince hamam taşlarına
taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
taşlarda yüzümün yarısını gördüm
bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
yüzümden ummazdım bunu kör oldum
siz hiç sabunluyken ağladınız mı?

şiirinin sahibi. ne güzelsin sen cemal süreya...
ölüyorum tanrım
bu da oldu işte.

her ölüm erken ölümdür
biliyorum tanrım.

ama, ayrıca, aldığın şu hayat
fena değildir...

üstü kalsın...
en sevdiğim şiirlerden birine sahip şairdir.

1994 eliyle,
samanyolu'na


yaşadım, tanrım,
yarım ve uluorta,
bir dahaki hayatta,
varsa öyle bir hayat,
şiir yazar mıydım,
bilmiyorum.

ama kadınlar, tanrım,
öyle sevdim ki onları,
gelecek sefer
dünyaya
kadın olarak gelirsem,
eşcinsel olurum.


biliyorum sana giden yollar kapalı
üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

uyandım uyandım, hep seni düşündüm
yalnız seni, yalnız senin gözlerini

sen bayan nihayet, sen ölümüm kalımım
ben artık adam olmam bu derde düşeli

şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
bu böyle pek de kolay değil gerçi…

alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
bunun verdiği mutluluk da az değil ki

çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
yalvarırım onu okuma çarşamba günleri
"biliyorsun ben hangi şehirdeysem
yalnızlığın başkenti orası...

bir de yine sevgili çocuk.
biliyorsun kişi tutkularıyla yalnızlığını adlandırıyor o kadar."

(bkz: göçebe)
sabah sabah canım çekti, okudum. paylaşıp çoğaltayım dedim...

"biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
anamız çay demliyor ya güzel günlere
sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
bu, böyle gidecek demek değil bu işler
biz şimdi yan yana geliyor ve çoğalıyoruz
ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
işte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz."
zaman lazım sadece, unutacaksın!
nasıl unuttuysan çocukluğunu,
kırılan oyuncaklarını...
kırılan kalbini de öyle unutacaksın.

cs
hakan gerçek 'in oynadığı üstü kalsın adlı tek perdelik gösteri ckm 'de gösterimdeydi cemal süreyya'nın doğumunun 20. yılı şerefine. mükemmel şiirleri bir de iyi oyunculukla birleştirin, akılda kalan bir performanstı.
"biz kırıldık daha da kırılırız,
kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza..."

(bkz: yarımada)
"hayat kısa,
kuşlar uçuyor."



imzasına yandığım. şu afiye, şu fiyakaya bak hele! hey gidi!
üniversitede mülkiye bölümünde okuduğu dönemde cemal süreya ile sezai karakoç sınıf arkadaşıymışlar. ikisi de onlarla aynı sınıfta olan muazzez akkaya isimli bir kızdan hoşlanırlar. bir iddiaya girerler:

ikisi de muazzez akkayayı tavlamaya çalışacak, iddiayı kaybeden kişi isminden bir harf eksiltecek. daha sonrası hüzünlü bir hikayedir..

sezai sarakoç birçok kez teklif etmesine rağmen muazzez akkaya teklifini kabul etmez. dördüncü sınıfın sonunda mezuniyet töreninde sezai karakoç an bir şiir okuması istenir. o da kendi yazdığı mona rosa isimli şiirini okur (şiir muazzez akkayaya yazılmıştır ve kıtaların ilk harfleri birleştirildiğinde muazzez akkaya ismi çıkar). şiir çok beğenilir ve alkışlarla sahnede arka arkaya 3 kere okutulur sezai karakoça. daha sonra sezai karakoç sahneden inecekken muazzez akkaya sahneye koşar ve "teklifin hala geçerli mi?" diye sorar. sezai karakoç net bir şekilde "hayır" der. ertesi gün muazzez akkaya
ın intihar ettiği öğrenilir. bunun üzerine cemal süreya, "süreyya" olan soyadından bir harf eksiltir.

edit: psk2 uyardı. muazzez akkaya ölmemiş, yurtdışında yaşıyormuş.
sunay akının anlattığı bir anekdottan: <br> <br>1915 yılının 18 martında, çanakkale martıları bir daha hiç unutamayacakları, çocuklarına anlatacakları gürültüleri duyarlar… o gün, işgal güçlerinin zırhlı gemilerinden ve türk bataryalarından yükselen top sesleri tarihin en büyük direnişini haber veriyordu… ingiliz ve fransızlar, türklerin elinde son model iki bine yakın top olduğunu rapor ediyorlardı… oysa elimizde, 82 tanesi savaş gemilerinden sökülmüş sadece 150 top vardı!.. işgalcileri yanıltan, top namlusu görüntüsü verilerek toprağa gömülen, zaman zaman da ateş ediyor havası yaratsın diye ağızlarına konulan toz barutun yakıldığı yüzlerce soba borusuydu!.. çanakkale savaşı’nın yaşanıldığı siperler, bataryalar, bağımsız türkiye cumhuriyetinin kuruluşuna giden ilk adımların atıldığı yerler olarak kabul edilir… sadece türklerin cephesinde değil, anzaklarda da bağımsız bir ülke düşü ilk kez çanakkalede yeşermiştir… her yıl on binlerce insan ziyaret eder çanakkaleyi… eder de duygulanıp gözyaşı dökenler arasında, direnişimizin sembolü haline gelen topların bir şair tarafından korunduğunu bilen nerdeyse hiç yoktur!.. 1915 yılından tam elli yıl sonra bir savaş daha yaşanılır çanakkalede… bu kez tarih 1965’tir… maliye müfettişi cemalettin seber, teftiş amacıyla iki ay çanakkalede görevlidir… müfettiş seber, demir tüccarlarının savaştan kalma topları hurda olarak satın almak üzere olduklarını görür… bir rapor hazırlayarak satışı durdurur… 1965 yılında yaşanılan bu savaşın bir cephesinde hurdacılar, öbür cephesinde ise bir şair vardır!.. cumhuriyet döneminde yaşanılan bu çanakkale direnişinin kahramanı olan şairin asıl adı cemalletin seber olsa da şiir kitaplarında adını “cemal süreya” olarak okuruz!.. şair cemal süreya yalnızca birbirinden güzel şiirleriyle değil, çanakkale savaşı’ndan kalan topların hurdacılara satılmasını önlemesiyle de kalplerimizde iz bırakmayı fazlasıyla hak etmektedir.
en son sezen aksunun son albümündeki sayım adlı şarkının sözlerinin cemal süreyyanın olduğunu öğrendim.benim kadar şiirden nefret eden bi adama şiir sevdirmeye başladı cemal süreyya
"yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem
ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı"

[cemal süreya]
ben senin;
sevgilin,
eşin,
baban,
ağabeyin,
arkadaşınım.
biri bitse biri kalır.
seni hiç bırakmayacağım.

bu satırları okurken bir ahh çektiren şair...
meğer ne çok yanarmış canı insanın baktığı yerde göremeyince görmek istediğini …
hele bu en çok sevdiğimdir .
9 ocak 1990 tarihinde aramızdan ayrılmış, benim yaşar sayesinde tanıdığım, hayatını inceledikçe ne kadar derin olduğunu görme şansına eriştiğim, erotizmi bile ustalıkla, ucuzlaştırmadan şiirine katan, aynı zamanda zamanında mali müşavirlik yapmış şair edebiyatçı, favori mekanı edebiyatçıların buluşma yeri olan bostancı hatay restoranında hatay meyhanesi defterlerini geleneğini başlatmış, hayatı dolu dolu yaşamış, varlığı da yokluğu da görmüş, hem kendi ruhunu hem şiir severlerin hem de sşiir sevmezlerin ruhunu zenginleştirmiş şair. şimdi bizi sevgilinin saçlarının kumral göklerinden seyrediyor.

san

kırmızı bir kuştur soluğum
kumral göklerinde saçlarının
seni kucağıma alıyorum
tarifsiz uzuyor bacakların

kırmızı bir at oluyor soluğum
yüzümün yanmasından anlıyorum
yoksuluz gecelerimiz uzun
dört nala sevişmek lazım.
  • /
  • 2