çocukken hayal edilen tanrı şekli

nedense erkekti, aslında nedeni basit, üstün cinsiyet erkekti. olsa olsa tanrı da erkek olurdu.
böle kocaman beyaz bir sakalı olan uzun saçlı ve yine beyaz elbiseli bir adamdı. büyük ihtimalle televizyondaki çizgi filmlerdeki "zeus" karakterinden dolayı öyle bir resim oluşmuştu bende. teyzelerin "öyle deme allah çarpar" sözü de bana hep kafama şimşek yiyeceğim endişesi verirdi. çok salak bir çocuktum ben
benimki yüzde doksan oranında ak gandalf stilinde bir şeydi. sesinin de hep barış manço gibi olduğunu düşündüm. beyaz uçan karo taşların olduğu büyük bir alanda büyük bir koltukta oturuyordu. etrafımızı çepe çevre bulutlar sarmış şekilde hayal ederdim.
böyle adam. kaslı, pazulu, esmer bir şey. yakışıklı mı yakışıklı, bir de bir mülayim ki öpsen utanıyor yanaklarından. öss'ye* hazırlanırken kucağında uyumuşluğum var. dün gibi hatırlıyorum. özledim.
aynı persepolis?teki gibi
ilkokulda annemin aldığı troya efsanesi'nin kitabında zeus'un temsili resmi vardı. kafamda tanrı şekli ilk öyle oluştu ve uzun yıllar öyle kaldı. üstüne sarındığı kıvrımlı kumaş yığınından kaslı kolları, geniş omuzu görünen, uzun beyaz sakallarına rağmen genç ve güzel bir yüzü olan, yarı uzanmış bir pozisyonda bütün haşmetiyle yeryüzündeki kullarına kısık gözlerle bakan bir tanrı!
mavi bir bulutmuş tanrı , kötülük yapınca gök gürültülü bir şekilde kötülüklerin üzerine şimşek atıyormuş.
kesinlikle cinsiyetini erkek olarak düşündüğüm bir dağ büyüklüğünde bulut gibi ve ciddi bir yüz şekli olan kutsal olgu
yüzüklerin efendisindeki gandalf karakterine benzer eli asalı birisi.
tövbe haşa bulut gibi...
dolunay...o zamanlar * hep dolunay çıkmasını bekler ve yüzünü görüyorum o da beni görüyor diyerek dolunaya bakarak dua ettiğim tanrımdı benim
dolunay...o zamanlar * hep dolunay çıkmasını bekler ve yüzünü görüyorum o da beni görüyor diyerek dolunaya bakarak dua ettiğim tanrımdı benim
dolunay...o zamanlar * hep dolunay çıkmasını bekler ve yüzünü görüyorum o da beni görüyor diyerek dolunaya bakarak dua ettiğim tanrımdı benim
dolunay...o zamanlar * hep dolunay çıkmasını bekler ve yüzünü görüyorum o da beni görüyor diyerek dolunaya bakarak dua ettiğim tanrımdı benim
dolunay...o zamanlar * hep dolunay çıkmasını bekler ve yüzünü görüyorum o da beni görüyor diyerek dolunaya bakarak dua ettiğim tanrımdı benim
black smoke vardı lost'ta onun gibi bir şeydi ama yine insanımsı ama devasa bir büyüklük. hoş hala da öyle!!1!!bir.
inanmayacaksını belki ama penguen.* * sebebine dair hiçbir fikrim olmamakla birlikte aklım erer ermez allahsız olmamı genel hatlarıyla açıklayan çocukluk hayalim.
allah "yukarı" da dedikleri için hep çatıda olduğunu düşünürdüm. laz ustanın yaptığı iki katlı, büyük bir bahçe içerisinde olan evimizin çatısında, biri ön bahçeye, diğeri arka bahçeye bakan birer çıkıntılı, kapısı, kolu olan giriş vardı ve kendi bahçemizde yaramazlık yapmaz uslu uslu oynamaya gayret ederdim. sonra, gerçeği öğrendim ve ipin ucu kaçtı...zaten hayat da, hiçbir şeyin çocukken hayal ettiğim gibi olmadığını öğrenmekle renklenip, şenlendi...şimdi çalışma masamın karşısında, o evin çok eski bir fotoğrafı var ve ne zaman "adalet"le alakalı bir şey düşünsem "o" fotoğrafta görünen çatı "giriş"ine bakarım.
10000 liralık banknotların üzerindeki mimar sinanı allah sandığım için benim için hayal ürününden öteydi gerçeği de lisede öğrendim, hala da dua ederken hep gözümün onüne o mimar sinan gelir
  • /
  • 4