gizli anların yolcusu

ilk başta önyargılı davranıp " bir kadın üstelik heteroseksüel bir kadın nasıl bir gay romanı yazar" dedim. sonra kitabı okudum. "haklıymışım" dedim. yazamamış.
ayşe kulin'in elinde çıkmış temelinde eşcinsel aşkı anlatan ve yerine göre basit kalan kitabın ismidir.




--------------------------- spoiler--------------------------------------------------------


- kitap heteroseksüel bakış açısı ile yazıldığı için homoseksüel bir aşk çok basit anlatılmış, normalmiş gibi basitleştirilmiştir.

- kitap içindeki karakterlerinden birinin küçük yaşta cemaatte büyümesi ve cemaatte tecavüze uğraması yüzünden eşcinsel olduğu yargısı baskındır. bu yüzden 100.000 baskının yapıldığı bir kitap için yanlış bir yargıdır. bunu okuyan kişi küçük yaşta tecavüze uğrayan insanların eşcinsel olacağını düşüneceklerdir.

- ana karakterlerden biri evli, çocuk sahibi bir yayınevi sahibidir. bu adam çocuğu öldüğü için karısıyla arası açılmış ve iş arkadaşı olan kadınla yasak ilişkisi olan bir adamdır. böyle bir cizgideki adamın bir iki öpücük ve bir erkekle seks yapması ile olağan üstü bir mutluluk yaşadığı düşüncesi can sıksa da, en azından bunu eşcinsellik üstüne bir kitap yazıldı diye insan seviniyor.

- kitabı okurken bir süre anlık mutluluk yaşıyor insan, hoşuna gidiyor. eşcinsel ortamında aşkın olduğunu görmek inanılmaz doyum veriyor ama hetero bir kadının gözünden çok basit anlatılmıştır olaylar. hatta sonu oldu bittiye getirilmiştir. ben yazsam, daha kurgulu olurdu, neden yazmıyorum ki? *

- homofobi tehlikeli bir olgu. ama bu olguyu da besleyen bilgisizliktir. bugün bekaret olgusunun bu kadar göze batmasının sebebi 80-90 yıllarındaki çekilen filmlerde tecavüz/genel ev/ temize çıkmış kızlar olgularının büyük etkisi vardır. bu kitap için de bunlar geçerli. eşcinsel alemine küçük bir adım olmasına rağmen, eminim çok insan yanlış anlayıp ön yargı oluşturacaktır. *

- tek yön ismi geçiyor. *)


----------------------------------- spoiler ---------------------------------------------
gizli amların yolcusu diye okuyanların olduğuna kalıbımı basarım bu kitabın ismini. kandırmayın beni.
(bkz: ben değil bir arkadaşım)
ayşe kulin'in popüler ve merak edilen bir konu olmasından ötürü satacağını düşünerek * yazdığı, sığ, klişelerle dolu, eşcinselliği böyle anlatacaksa varsın hiç elini sürmesin dedirttiği romanı.
okumadığım kitaptır. ancak geçenlerde bir kanalda ayşe kulin'in röportajını gördüm ve bu kitaptan bahsettiğini anlayınca dinledim. eleştiriler genelde yazarın konuya uzak oluşu üzerineymiş. buradaki yorumlardan da bunu çıkarabiliyoruz.

ancak takdir edilmesi gereken bir nokta var ki bu kitabın içeriğinden çok önce geliyor. bu ülkede ayşe kulin gibi yüksek profilli bir yazar eşcinsel temalı bir eser yazıyor. ama iyi ama kötü, bir şekilde insanların ilgisini çekiyor. bu ülkede eşcinsellik bir çok heteroseksüel tarafından görmezden geliniyor. bu algı 3 günde değişebilecek bir algı değil. ancak böyle böyle gündeme geldikçe, görünür oldukça değişebilecek bir şey. hemen hemen herkes kötülemiş. sizi suçlamıyorum, herşeye küçük pencerelerden bakmaya alışmış olan türk milletindeniz sonuçta
uzun zaman direnip okuyacak farklı bir kitap bulamadığım için 3 günümü harcadığım ucuz roman. evet kitabın birkaç bölümü gerçekten vurucuydu ama bora karakterini biraz daha farklı yazabilirdi diye düşünüyorum ayşe kulin. bir de kitabın kapağındaki kelime oyunu hoş olmuş...
pek kitap okumayan birinin bile oldukça basit, düz, duygusuz, sıradan bir anlatımı olduğunu anlayabileceği bir kitaptır. cümleler o kadar boş ve kısadır ki ilkokul günlüklerinden fırlama cümleler oldukça mevcuttur. gittim, geldim, yaptım, ettim. o yüzden, okuyucu da şöyle bir etki bırakması olasıdır; "böyle bir kitap yazıp satabiliyorsa, ben bile yazabilirim!" gerçekten ümit vaadeden bir roman. ayrıca içerisinde oldukça fazla reklam ve sürekli bir mesaj iletme durumu vardır.

ayrıca konu, yazarın üslubu kadar da havada kalmıştır. hiçbir konu derinlemesine işlenmemiştir, yüzeyden anlatılmıştır. konu bir süre sonra eşcinselliğe gelmektedir, önemli bir konu durumuna geçmiştir, ama bunun üzerinde bile durulmaz. arada bir kısa kısa bahsedilmiştir, ama pek irdelenmemiştir. ayrıca,kimsenin duyguları da tam olarak betinlenmemiştir. "mutsuzum. mutluyum. kötü. iyi." tarzı kısa kısa ibareler oldukça mevcuttur. yani aslında kitap oldukça akıcıdır, su gibi bitiverir. ama insana bir şey kazandırmaz, bir duygu uyandırmaz, oturup üzerinde düşünmezsiniz konuların. yani aslında olmasa da olurmuş. ali ile ramazan kitabı bile, o kadar kısa ve konusu dar olmasına rağmen, bu kitaptan daha fazla duygu uyandırmıştır.

--- spoiler ---

handan'la yapılan sevişme o kadar anlatılmış ama hiç bora'yla arasında geçen cinselliğe girilmemiş bile. paragraf atlanmış ve olay bitmiş.

ayrıca nedir öyle sürekli mekan isimleri falan, hatta bazılarını baya baya övmüştür, reklam mı yapmaya çalıştı acaba?

400 sayfayı kafadan silersek, geri kalan son sayfalar belki bir şey ifade etmiş olabilir. gerçi bora ölünce bile ağlamadım, saçmalık. ne biçim bir sonsa artık, telefonda kendisini suçlu gösterecek falan sandım, daha mantıklı olurdu. ayrıca, adam, bora ölünce bi bok hissetmemiş gibiydi. dolanıyordu ortalıkta, şalla oyalanıyordu falan. sanki bir şey olmamış gibi. ölmesine dair sayfalar dolusu duygusal betimlemeler yapılabilirdi ama bir baktım kitap bitmiş.

--- spoiler ---
yanlışı bilmeden doğrunun öğrenilmesinin zor olması gibi, bir kez gözden geçirilmesi gereken kitaptır. *
kaosgl'deki incelemesini okuduktan sonra çok boş kalmadıkça okumamaya karar verdiğim bir kitaptır.
eğer dolaylı yoldan bir insana ben gay'im demek istiyorsanız (erkekler için) kullanabileceğiniz kitaptır.varoş olmayan tanıdığım tüm gaylerin elinde bu kitabı geçtiğimiz yıl gördüm.iyi ki ilk çıktığında okudum da ben de arada kaynamadım.özellikle facebookta okuduğunuz kitaplara ekleyip bir de durumunuza onunla ilgili yorum yaparsanız büyük ihtimalle gerizekalı olmayan her insan sizin homoseksüel yöneliminiz olduğunu anlar.

kim bilir belki yönelimini bilmediğiniz ve platonik takıldığınız bearla bu şekilde sohbeti ilerletirsiniz.