hayatı minimize etmek

sevdiğim bir dostumun fikriydi bu. hayatı olabildiğince minimize etmek. nasıl mı? öncelikle cep telefonununuzdaki tüm gereksiz aramayacağınız numaraları silmek, "ya lazım olursa" kuruntusuna düşmeden. mesaj kutuları boş olmalı. evdeki kullanılmayan tüm eşyalar çöplerdeki yerlerini almalı. kullanmıyorsam niye saklıyorum ya da dolabımda tutuyorum ki. cüzdandaki gereksiz kağıtlar, notlar. bilgisayarlardaki harddiskler de temizlenmeli. fotograflar, müzikler, filmler. yıllardır dinlemediğiniz bir çok mp3 dosyası vardır, hiç bakmadığınız ve bakmayacağınız bir sürü fotograf. adını konusunu bile bilmediğiniz bir çok film. bu eleminasyonları çoğaltabilirsiniz. ben yavaş yavaş başladım, gayet keyifli.
cep telefonu ve bilgisayarı evde bırakıp ve hatta anahtarı da içerde unutup çıkmak... yalandan bir çığlık atıp "hay allah..." dedikten sonra yüzde sinsi bir gülümsemeyle ordan geri dönmemek üzere uzaklaşmak eylemi...
fakir felsefesi.
asgari ücretle berbat bir işte çalışanların gayet güzel yaptıkları eylem.
ay sonunu zor getirdikleri için harcayacak para yoktur. yeterince eşyaları ve aynı sebeple karmaşık bir sosyal hayatları yoktur.
dolayısıyla anasıgiller, babasıgiller ve akrabasıgiller dışında pek bir dost çevresi de yoktur.
her şey basit ve kontrol edilebilir bir ritimde akıp gitmektedir.
hayat onlara güzeldir.
minimize edilmiş bir hayat candır.
bir salyangoz misali kendi kabuğuna çekilmek. yaşam alanınını daraltmaktır. (bkz: depresyon)
yaptım ve gayet güzel oldu... yarabandı kullanacağıma güzel bir huzura dönüş daha iyi geldi.
hayatımıza hiç birşey katmayan insanlar yüzünden sıkıntıya girecek kadar uzun bir ömrümüz yok aslında ! gereklidir, yapabilmek güç gerektirir.