insanın yaşlandığını anladığı an

pisuvardaki siyah killarınızın beyazladığını farkettiğiniz andır. o an hayatınızın en büyük tra jedisidir artık. olur olmadık zamanlarda suskunlaşmaya başlarsınız.

çocukluğunuzda henüz minicik bir yavru bear olduğunuz, mandalinayesili pantolon giydiğiniz, arkadaşlarınızla bearabeare sabahlara kadar pony slaystation oynadığınız , yaşadığınız küçük ve şirin mahallede, mahallenin bakkalinin kocasinın size elma şekeri verdiği günleri hatırlarsınız.

gençliğinizde bear sikertir tavırlarla ortalarda bir azgın ve aynı zamanda naringergedan özgüveniyle
gezdiğiniz, nickimi sallasam ellisi diyerek kimseyi beğenmediğiniz günleri anımsar, hey gidi hey bir zamanlar ciwan gibi delikanlıydım ama şimdi olmuyorneyapsamolmuyor diyerek iç çekersiniz.

yıllar geçmiş, 1baltayasap olamamışsınızdır. eskiden ahmetonskinin saçları kadar karizmatik olan saçlar dökülmeye, bir kelayi olmaya başlamışsınızdır. gençliginizde aslan yürekli richard gibi dikelen sikiniz, zavallı bir yorgun pipiye dönüşmüştür. teselliyi salaş meyhanelerde, rakı şişesinin dibinde her gece sarosbalık olmakta bulursunuz. performansınızdan memnun olmayıp, aaa niye öyle oldu diye soran ve iktidarsız olduğunuzu
ima eden partnerinize utangaç bir edayla askolsunbenöylebirinsanmiyim
dersiniz.

ve honeybeenim gençliğim anne şarkısını her duyduğunuzda keremce duygulara kapılırsınız, gözleriniz dolar. yaşlanmak böyle birşeydir işte.




elinizi şu resimdeki gibi tutun. 20 yaşındayken aletiniz başparmağınızın istikametinde durur.
30 yaşına gelince işaret parmağının pozisyonuna kadar yükselir.
40 yaşında orta parmak kadar kalkar.
50 yaşında yüzük parmak
ve 60 yaşında hem duruş pozisyonu hem de boyutları itibariyle serç parmakla aynı seviyededir.
uzağa işeyemediğini farkettiğin andır.
geceleri uyuyamamasının sebebini akşam saatlerinde içtiği çaya bağladığı an.
duşta oturarak daha rahat yıkanıldığını keşfettiğiniz an olabilir. tüm o şampuan reklamlarındaki müzik eşliğinde omuzlardan akan aşırı köpük * beklentilerini geride bırakıp hayatınıza daimi bir sırt ovucu bulmanın zamanıdır.
küçüklerin önceden abi derken zamanla amca demeye başlaması *
dün eski işyerinden arkadaşımın 2 yaşındaki çocuklarını sevmeye gittiğimde, hem de 3 kere "tuna amcanız geldi, hani tuna amcanız, bak tuna amcanız ne getirmiş" denmesi!
yuppiiiii daddybear oldum dediğin andır
insanın her yaşta yaş ölçütü başka oluyor. ben mesela 23 yaşındayım babam 54 yaşında. geçenlerde akrabalardan 65 yaşında birisi vefat etti. benim için durum "yaşlı adammış 65 yaşına gelmiş daha ne olacakken" babam için "daha gençti allah rahmet eylesin" di. yaşınız ilerledikçe genç olunma yaşıda sizinle birlikte yukarı çıkıyor sanırım. genç kalınma isteği ya da yaşlanmayı kabullenmek istememe artık hangisini demek isterseniz. ama bence yaşlandığınızı farkettiğiniz an torununuz olduğu andır. geçenlerde amcamın torunu oldu. çok severim amcamı çok şen güleryüzlü bir adamdır. hastanede torunun kucağına aldığı o güne kadar amcamın ağladığını görmemiştim. ve amcamı hiç o kadar yaşlı görmemiştim. artık o bir dedeydi ve yüzüne dede olmuşluğun olgunluğu yansımıştı. ağlıyordu çünkü mutluydu torunu olmuştu ağlıyordu çünkü artık yaşlandığının farkına varmıştı.
vücutta oluşan her hangi bir yaranın-morluğun eskisi gibi bir kaç güne geçmediği farkedilen an.
nikah şekeri koleksiyonunuzun gittikçe büyüdüğünü fark ettiğiniz an.
şebnem ferahın bir şarkısı vardır;gözlerimin etrafındaki çizgiler artık belli oluyor...
aynaya bakarak dinleyin,eğer duygulanıyorsanız yaşlanmışsınızdır.

şuan yazanların, şu an yazanlardan çok olduğunu gördüğüm an.
çocukların amca veya teyze demeye başlamaları,bu en klasiği,reklamlara bile konu oldu.
arkadaşların evlenip çoluk çocuğa karışması,çocuklarının büyümesi.
yaşıtlarına pek fazla denk gelememek
etrafta çok fazla yeniyetme görmek.
aynaya bakarken fonda sezen aksu'nun inanılmaz etkileyen şarkısı kurşuni renkler çalmaya başlar ve dumur olursun. sabah yaşadım efendim bu sahneyi. sözleride şöyledir efendim şarkının;

bir sabah saçlarımı okşayıp da rüzgar
izlerini sürüp de gidecek beyaz beyaz
ve güneş aynaya baktığımda çizgilerden
yeni bir yüz gösterecek üzülerek biraz
yok olmaz erken daha
biraz geç kalın ne olur
hiç hazır değilim henüz
ne olur baharlarımı bırakın bir süre daha
tanıdık değil bana güz
yok olmaz dur
dur gidemezsin
gözlerimin rengi dur
bulutlara dönemezsin
yok alamazsın
beni deli zaman
ömrüme o kurşuni renkleri süremezsin
o gün başka renkte ağaracak biliyorum
ve zorla değil ya o rengi hiç sevmiyorum
ne olur sanki biraz daha zaman verseniz
yıllar öfkenizi hiç mi hiç anlamıyorum

bizim zamanımızda... diye konuşmaya başladığı an
artık içine atlet giymek
kıçının kılları kadayıf olmak.
ilkokul arkadaşının kullandığı arabaya bindiğin an.
bir sohbet sitesinde ilkokuldan sınıf arkadaşımın oğlu ile karşılaştıgım an. kız sen ne zaman evlendin, ne zaman bu oglanı dogurdun, ne zaman büyüdü de erişkinlere yönelik bir sitede karşıma çıktı.tabanları yağlayıp kaçtım tabii sohbet ortamından.
  • /
  • 2