osmanlıca

şiirlerine kurban;

bezm-i hamam edelim
sürtüştürem sana ben
kese ile sabunu
rahat etsin cism-i can
lal-ı şarap içirem
ıslatarak geçirem
parmağına yüzüğü
hatem-i zer dirahşân

eğil de bir sokayım
iki tutam az mıdır
lale ile sümbülü
saçına ey nevcivan

diz çökerek önüne
ılık ılık akıtam
bir gümüş ibrik ile
destine ab-ı revan

sen salınıp giderken
ben ardından sokayım
eteğini beline
olmasın çamur aman

kulaklarından tutam
dibine kadar sokam
sahtiyandan çizmeyi
olasın yola revan

öyle bir sokayım ki
dışarda hiç kalmasın
düşmanının bağrına
hançerimi na-gehan

herkese vermektesin
bir de bana versene
avuç avuç altını
olsun kulun şadüman

sen elinle tutmadan
ben ağzına vereyim
yeter ki sen kulundan
lokum iste her zaman

sen her sabah gelesin
ben vehbi’ye veresin
esselamünaleyküm
ve aleykümselam (4)
beni altı numara astigmata gark eden arap harfleriyle yazılan türkçe, osmanlıca türkçesi. ayrı bir dil değil, türkçenin arap alfabesi ile yazılmış halidir. farsça ve arapça'dan etkilenmiş olmasıyla birlikte istanbul türkçesine oranla daha ağırdır.

akademik bir dille ifadesi muharrem ergin hoca'ya göre şöyledir:

klasik devirde "osmanlı türkçesi" ayrı bir dil olarak algılanmamış, üç dilden (elsine-i selase) oluşan bir karışım olarak görülmüştü. "türkçe" ise, evde, sokakta ve köyde konuşulan basit dile verilen addı.[2] ancak 19. yüzyılda standart bir yazı dili ihtiyacının belirmesiyle birlikte osmanlı dili tartışmaları yoğunlaştı. bu dilin belkemiğini oluşturan türkçenin güçlendirilmesi ve yazı dilinin türkçe konuşma diline yaklaştırılmasına ilişkin talepler şinasi, ali suavi, ahmet vefik paşa gibi yazarlarca dile getirildi. 19. yüzyıl sonlarında doğan türkçülük akımı, osmanlı yazı dilinin esasen türkçe olduğu ve "türkçe" diye adlandırılması gerektiğini vurguladı.

cumhuriyet döneminde ise "osmanlı türkçesi" deyimi genellikle olumsuz bir anlam kazandı. dil devrimi'ni izleyen kültürel ortamda, "osmanlı türkçesi", türkçeden ayrı ve yoz bir dil olarak görüldü. türk dil kurumu'nda 1983'e dek bu görüş egemendi. buna karşılık osmanlı kültürüne yakınlık duyan muhafazakâr kesim, osmanlı yazı dilinin de türkçenin bir lehçesi olduğunu vurgulamak amacıyla "osmanlı türkçesi" deyimini tercih etti (örneğin faruk kadri timurtaş, mustafa özkan vb.)

öte yandan, osmanlı yazı diline "osmanlı türkçesi" adı verildiği zaman, bundan çok farklı bir dil olan osmanlı dönemi konuşma türkçesine ne ad verileceği konusu, çözülmemiş bir problem olarak kalmaktadır.
daha önce yapılsaydı keşke dediğim güzel uygulama. gerçi yeni gelen nesil bırakın osmanlıcayı 20 yıl önceki türkçe'yi bile doğru dürüst kullanmadığından işlevi sınırlı kalacaktır.
liselerde seçmeli olarak okutulmaya başlanacak olan derstir. * tabi kafalarda şöyle bir soru oluşabilir "osmanlıca öğretecek öğretmen yeterli sayıda mı?"

ilgili haber: http://haber.stargazete.com/guncel/osman...