so just hang on, beautiful one

"ölümden korkmuyorum. doğmadan önce de milyarlarca yıl ölüydüm ve buna rağmen en ufak bir sıkıntısını bile çekmedim." mark twain.

bu cümle mark twain için geçerli olabilir, ancak burada hikayemizdeki genç adam için durum oldukça farklı.

çocukken çok sıkı bir inanca sahip bu genç, artık hayatının öyle bir noktasına gelmiştir ki bu el üstünde tuttuğu inancını yitirmeye başlamıştır. cennetin ve yaşam sonrası olacaklara olan inancını kaybetmiştir, ve artık öldükten sonra hiç bir şeyin olmadığını düşünmektedir.

bu varoluşsal umutsuzluğun bir anında cehennemin bile bu "hiçlikten" daha çekici olduğuna karar vermiştir. tamam, cehennem hayal edilemez bir acı demek ancak en azından orada varsın, diye düşünmeye başlamıştır. bir hiç olmaktan iyidir, diye düşünür.

bir gün rüyasında genç adam cehennemin koca kapılarından gizlice geçmeye çalışır. tabi buraya herhangi bir giriş izni olmadığı için sınırı koruyan şeytanlardan saklanmak durumundadır. tam da başardım diye düşünürken omzunda muhafızların birinin soğuk ve sert kemikli elini hisseder. genç adama, cennetin varlığına inanmadan buraya da giremeyeceği açıklanır, çünkü cehennem de aynı kurallarla çalışmaktadır. yani inanmıyorsan kalamazsın.

son bir çırpınışla genç adam muhafızları geçmeye çalışır ancak başaramaz. burnundan oluk oluk kan akmasına rağmen şeytanlara son bir kez girmesine izin vermeleri için yalvarır. ancak muhafızlar onu dışarı atıp kapıyı da arkasından kilitlerler.

yıkılmış adam artık kalan günlerini evinde yaşamak için geri dönerken, ılık bir ses duyar. ses ona canını sıkmamasını; o doğmadan nasıl yaşam devam ediyor idi ise, o öldükten sonra da hayatın aynen devam edeceğini söyler.

not: kendi sitelerinden alıntıdır.



grubun son çıkan albümünü kendi sitelerinden ücretsiz olarak indirebilirsiniz.