anne

yalan söylemek zorunda olduğum en değerli insan. bilsen böyle olmayacak bilme en iyisi.
yirmi gündür görmediğimdir.
adını vücuduma kazıttığımdır.

herkesin annesi kendisi için değerlidir. benimki de öyle. iki tane ciddi hastalığı ardında bırakmış ve kanserin ona verdirdiği kiloları sonunda forma girdim diye güzellikle karşılayanbilendir.
benim annem candır.
benim annem kucağı süt kokandır.
benim annem her kolumu kırdıklarında öperek iyileştirendir.
benim annem sesimi özleyendir.
benim annem sarı saçlarını hala değiştirmeyendir.
benim annem beni özlediği için sesi titreyendir.
benim annem sabahları gülerek, öperek uyandırandır.
benim annem ne olursa olsun benden vazgeçmeyendir. inanandır.
hayatını size adayacak kadar fedakar biridir anne, size kıyamayandır. başka bir yerdeyken arayıp "-yemeğini yedin mi?" diye soran can'dır.
"anne denen varlık böyle mi oluyormuş" dedim okurken kendi kendime.
benim için ise " suçluluk + inkar + duygusal zorbalık = anne " dir. * *
bu akşam anne bak tumblr ekip benim blogumu tanıtmış dediğimde sanki büyük bir iş başarmışım gibi sevinip, gururlanacak kadar saf, temiz, sevgi dolu, ardından sigaralı postları görünce ben yazamıyor muyum şuraya "her şeyi iyi hoş da bir de sigara içmese" diye yorum yapacak kadar da anne olan insan.*
harika bir pink floyd şarkısı (bkz: mother )



hayatımı kardeşin ve sana adadım diyecek kadar, fedakar ve dürüst
kardeşine köfte yapmıştım sana da yaptım diyecek kadar, düşünceli
yılbaşı hediyesi kırmızı boxer * * alacak kadar, muzip ve komik
kapı ağzında sana ilk tokadını attıktan hemen sonra acıdı mı diyecek kadar, merhametli
porter seninkisi gibi çerçevesiz gözlük istiyorum diyecek kadar ve bir melek kadar, saf
işteyken, porter akşam gelirken kendine ve bana ekmek bir de bana sigara alır mısın diyecek kadar, annedir benim annem...

candan erçetin'in annem şarkısında onu düşünürüm ve hep gözlerim dolar. hakkını ödeyemeyeceğim tek kişisin sen. ne yaparsam yapayım.
özlemim, hasretim. sevgi kucağım, rüyalarım.
susadığım ''su'', burnumun aradığı ''koku''.
ellerimin aradığı, gözümün bulamadığı.
o benim kalbimde, o benim beynimde.
aklıma geldiğinde hem göz yaşım hem gülümsemem.
ellerimle uğurladığım, dönüşünü beklemediğim...



69 yaşında, hala elleri şefkat kokan, gözleri sevgiyle bakan kişidir.
özür dilerim anne.

senin benim için yaptıklarının karşılığını veremedim...

sen "ben ne yapıyorsam mutluluğun için" demiştin ya. ben kendi mutluluğum için hiçbir şey yapmadım. yapmaya çalıştıklarım hep mutsuzluk oldu anne..

gelenin verdiği acıyı daha büyükleri ile kapatmaya çalıştım.. olmadı...
oğuz atay ne güzel açıklamış; yemek koyulurken, "bu kadar yeter" dedikten sonra mutlaka bir kaşık daha yemek koyan kişiye "anne" denir.
dünyada aitlik hissettiğim tek şeydir.olanca yanlış yaptım şuana kadar çokta geniş olmayan bir zaman diliminde anneme karşı belki de.yaptığım en büyük hatam sanırım içimdeki sevgiyi büsbütün tüm katışıksızlığı ile ona duyumsatmamak oldu.şehir değişikliği nedeniyle anladım aslında bunu yanındayken çokta farkında değildim.o yüzdendir ki hep iyi ki bunu yapmışım okul için şehir dışına çıkmışım.tabi bunca şey söyledikten sonra şu şiiri dinlememek sabaha karşı sönecek olan son yıldıza bakmadan yatmak gibi bir şey olurdu.

en çok özlediğim; her ayrılıktan, her acıdan, her üzüntüden sonra 5 dakika kucağına yatsam diye dünyaları verebileceğim kişi.
eğer gözle görülebilen,elle tutulabilen,her zaman her yerde olmasa da, her zaman kalpte,akılda var olan bir tanrı varsa bilin ki o kişi annedir ötesi de yoktur.
özlenendir. kokusu, elleri ve sevgisi ve sıcaklığı; her şeyi özlenendir.

uzaktadır kilometrelerce ötede. bir telefon gelir mesela. heyecanla açılır. "annem" denir. huzur ve hüzün verir sesi. başını dizlerine yatırasın ve onun dilinde güzelim ninniler dinleyesin gelir... olmaz. sesin titrer. ama güçlü olmak zorundasın. üzüldüğünü, yorulduğunu ve -belki de- korktuğunu bilsin istemezsin. yeterince üzmüşsün ya zaten... daha ne edesin?

çok uzun sürmez konuşmalar telefonda. uzun sürsün istemezsin. sesini ne kadar duyarsan, o kadar batarsın hüzne. öper sonra kapatmadan telefonu. duyarsın öpüşünü. iki kere: bir sol yanağa, bir tane de sağ göze. sarılırsın kocaman sen de. içine çekersin kokusunu çekebildiğin kadar. saklarsın bir kenara. dizlerinde ninnileriyle uykuya dalarsın sonra.
annem aile grubu toplantısına katıldı. bir sürü lgbt bireyin ailesiyle beraber 2 saat geçirdi orada. genelde ilk gelen aileler konuşamaz, sadece dinlemekle yetinirken, annem bir de söz alıp çatır çatır konuşmuş, ki kendisi über homofobik bir kişi(ydi galiba). "ben oğlumu çok seviyorum, onunla gurur duyuyorum" falan demiş. bana da oradan artık kanka olduğumuz diğer anneler anlattılar. ben tabii şok üstüne şok.

annem toplantıdan çıktıktan sonra yüzü böyle sersemlemiş, dayak yemiş gibiydi. kadına birşey olacak diye korktum. "teşekkür ederim beni buraya getirdiğin için" dedi bana yalnız. ne diyeceğimi bilemedim. iyi mi yaptım kötü mü yaptım hiç bilemedim zaten ama ben sadece öyle bir yerin olduğunu söylemiş, gelsin diye ısrar, ikna çabam olmamıştı, hemen "olur gelirim" diyen kendiydi.

benim kafam karışık, duygularım karma karışık şekilde oradan ayrıldım. annem taksiyle evine gitti. ben arkadaşlarımla yürüdüm, sonra deniz anneye telefon ettim, onla konuştum, nasıl geçtiğini, annemin nasıl davrandığını, ne konuştuğunu falan sordum, sonra da kadına telefonda böhür böhür ağladım bir de.

çok siktiriboktan işler valla. deniz anne "valla burası en kral psikiyatristten bile insana daha iyi gelen birşey, insanın yalnız olmadığını görmesi, kendisiyle benzer şeyleri yaşayan pek çok başka insanın olduğunu görmesi bambaşka birşey, sen çok iyi birşey yaptın annen için, annen iyi olacak" dedi bana. iyi bakalım, inşallah öyle olur dedim ben de.

ertesi gün öğleden sonra annem beni aradı. kendisini oraya götürdüğüm için teşekkür etti. sesi iyi geliyordu. "ne kadar zor durumda olan anne babalar varmış, çocuklarını ameliyat ettireceklermiş, onunla uğraşıyorlarmış" falan dedi. "ben senle ne kadar gurur duyduğumu orada herkese söyledim" de dedi. çok garip birşey anne olmak. madem o kadar gurur duyuyordun, bi zahmet bu işler bu noktalara gelmeden, ben iyice kafayı yemeden birşeyler yapaydın demedim tabii.

bir sonraki ayki toplantının ne zaman olduğunu sordu. böyle bir yerin varlığını hiç bilmediğini söyledi. bir de "kaos diye birşey varmış, neymiş o, kaos mu yaratıyormuş gerçekten, kaos maos birşeyler dediler anlamadım" dedi. şimdi annemin ağzından kaos lafının çıkması çok komik geliyor. kim inanırdı annem gibi birinin kaos maos diyebilen biri haline gelebileceğini...

neyse işte böyle saçma sapan işler. onlar içeride toplantıdalarken ben de arka odada bir trans arkadaşımın omzunda iç çekiyordum. allahım sahnelere gel, aslında şu yaşadıklarımız tam filmlik. o da beni eğlendirmek için kalça estetiği için yapılması gereken squat hareketlerinden falan bahsediyordu, öyle de abuk subuk muhabbetler var, ama eğlendim mi eğlendim o sırada allah için.

neyse bakalım daha neler neler yaşayacağız. allah sonumuzu hayretsin.
geçen hafta psikiyatristime gitti görüştü. bugün telefonla görüştüğümüzde ben sormadan anlattı. psikiyatrist beni çok seviyormuş, benim için çok dengeli biri demiş. oysa ben hayatımın en dengesiz zamanlarını yaşıyorum sanırım şu sıralar. artık gerçekten düşündüklerini mi söyledi yoksa anneme mi gaz vermeye çalıştı, bilemedim.

görüşmesi hakkında pek detaylı birşey konuşmadık. ilaçlar uyku yapıyor, uykumda dengesizlik yaratıyor, onun testi için seni uyku laboratuarına götüreyim dedi. böyle hani asıl mevzu dışında şeylerden konuştuk.

ben de onu bugün akşam olacak lgbt aileleri gurubu toplantısına davet ettim. onu da kabul etti. telefonu kapattığımda ağlamaklı olmuştum.

olan bitenlere inanamıyorum sadece.

bu akşam ne olacak onu da bilmiyorum. umarım herşey iyi gider. aile grubundaki anne babalar çok tatlı, şeker insanlar, beni de seviyorlar, ben de onları seviyorum. benim annemle ilişkileri nasıl olacak acaba? annem orada konuşabilecek mi? gerçi benim annem öyle çekingen biri değildir topluluk içinde, ama yani çok sıradışı durumlar hepimiz için. puff.

bol şans dileyin bana.
en çok sesini özlediğimdir. anımsayamamakta en çok koyandır.
  • /
  • 2