ayı sözlük yazarlarının hikayeleri

hala yazım aşamasında olduğundan sonu belli olmayan hikayemdir, muhtemelen mezar taşında yazacak olan ufak bir spoiler işinizi görür;


-----------spoiler-----------

bok gibi

-----------spoiler-----------
çok mu dertsiz duruyorum ordan bakınca, dedi yaşlı adam.
replik çalma diye karşılık verdi genç adam. gülüştüler bir süre. yaşlı adam öleceğini biliyordu, genç adam da bunun farkındaydı.
bir gün bu gerçek onları yakalayacaktı. zaten yaşlı adamın son zamanlarda daha da fenalaşmıştı. kimi zaman altına dahi kaçırıyordu. kendine bile tahammülü azalıyorken, genç adam o'nun yanı başında bekliyor, bir anne şefkatiyle pisliğini temizliyordu.

o'nu seviyordu ve herşeyi yapabilirdi. pisliğini temizlemek yapacaklarının yanında bir anlam ifade etmiyordu. elini tuttu yaşlı adamın. yumuşak kadifemsi eliyle yaşlı adamın elindeki çizgileri yokladı. derisini hafifçe çekiştirip daha da kırıştırdı.. bu o'na müthiş zevk veriyordu. çocuksu bir heyecan duyuyordu o'nun elini tuttuğunda.
ve bir öpücük kondurdu, hayatının son demlerini yaşayan yaşlı adamın yanağına..

ayrılık çok zor olacaktı genç adam için. her gece 'keşke dünyaya daha erken gelseydim' diye ağlıyordu yanında yatan sevgilisine belli etmeyerek.

ikisi de çok geç bulmuştu birbirini ve çok acı çekmişlerdi. ama bunları artık kimse önemsemiyordu. acı çektirenlerde çekenlerde unutmalıydı her şeyi.

geçmiş küçük bir çocuğun düşüp dirseğini kanattığı andaki çığlık gibiydi. çok kan akmış şefkat ile unutulmuş geriye sadece izleri kalan..
yıllar sonra bile çocuğun dirseğinde izi olacak fakat acı vermeyecekti..

arada bir o çığlığın yankısını duyuyordu genç adam. ama sonra.. karşısında duran adamın kamburlaşmış sırtı, zayıflamış kemikleri, çıkardığı takma dişinin oluşturduğu boşluğu seyrediyor sonra gözlerine bakıyor ve unutuyordu işte.. yaşli adamin gözlerindeki her neyse, adına her ne deniliyorsa unutturuyordu geçmişin çığlığını.. sihir gibi bir şey olmalıydı. ya da aşk..

gece oluyordu..halbuki hep nefret ederdi genç adam karanlıktan..
babası hep geceleri içerdi. annesi hep gece ağlardı.. hem karşı komşu zübeyde teyze de gece uykuda yakalanmamış mıydı ölüme?

gece oluyordu. ve yaşamın kıyısındaki adam hala uyumamış genç adamın gözlerinin içine bakıyordu..
sesindeki gıcıklığı öksürerek attı yaşlı adam.. derin bir nefes aldı:

'gece olup ta ay dost olacaksa bana
sabaha kadar
aydınlatacaksa sana boğulmuş
zifiri karanlık odamı
bir sis halesinin içinde pembeler çalacaksa vicdanıma
ben hazırım seni kendime katmaya,
şehvetime vicdanımı sunmaya.
sabah olduğunda güneşin koynundan uyanmış gibi kalkacaksam
senin yanından
terini kokunu özletmeyeceksen bana
ayın dostluk edeceği zamanlara kadar,
yarınlarımı gömüp sana
ben bu gece ölürüm.
ve her öpüşünde benim bedenim yerden yükselip
konacaksa baykuş kanatlarına
ben ayın hilaline uçurtma olurum
sabaha kadar
seninle.
nasıl olsa her sabah sonlanacak
geceyle
seninle'

çok severdi yaşlı adam şiiri. belki hafızasında binlerce şiir vardı. hepsini, her fırsatta genç adama sunmak isterdi. binlercesinden birkaç şiir paylaşmıştı sadece..

şiiri duyan genç adam gözyaşlarına hakim olamadı.. yaşlı adamsa hiç istemezdi sevdiceğinin gözyaşlarını görmek.. kızmak istedi, bağırmak..tutup kolundan 'kes şu ağlamayı' diye haykırmak istedi belki...

tek yaptığı genç adamın gözyaşlarını silmek oldu..

'nasıl veda edilir bilemiyorum. ikimizde biliyorduk bu anın geleceğini.
ve ben hissediyorum sabaha seni göremeyeceğimi
gecede nasipmiş yüzünün tüm detaylarını hafızama kazamak.. belki bilirsin sen, ölünce unutur mu insan sevdiğini.. ben unutmak istemem.. sen de unutma beni..
belki gökyüzünde bir yerde belki korktuğun karanlığın noktasında belki bir filmin, yazının en can alıcı yerinde.. belki yaşamın tüm ayrıntılarında.. belki benim gibi ölüm döşeğinde.. beni görürsün.. ben seni gideceğim yerde he görüyoum olacağım..
saçmalıyorum çok konuşturma beni.. hem son sözümün bunlar olmasını istemem..' diyerek güzel bir kahkaha patlattı yaşlı adam..

genç adamsa içine atmaya çalıştığı hıçkırıklarda boğulmak üzereydi.. kalbi daralıyor, nefes alamıyor.. sanki karşısındaki değil de o ölecek gibi hisediyordu.. ölüm bu olsa gerek diye geçirdi içinden..yaşlı adamı daha iyi anlıyordu.. her güne bu hissi tatmak..
ölüm belki de acılarını dindirecekti yaşlı adamın..
peki onu kaybetmenin acısını ne dindirecekti?

aklından geçenleri yaşlı adamla paylaşmak istedi.. ama bu gerek yoktu ki.. tecrübe dolu bakışı genç adamın üzerindeydi.. anlıyordu her şeyi. kelimeler anlamsız birer başağrısı..sessizlik ve genç adamın elini istiyordu kalbinde..

elini tuttu genç adamın.. kalbine götürdü.. ritimleri hissetmesini istiyordu belki genç adamın..birazdan sessizliğe bürünecek olan ritimleri.. elini sardı genç adamın.. sıcaklığı hissetmesi için.. belki birazdan buza çevrilen sıcaklığı..

aşk denilen şey ölüyordu işte. genç adamın elinden bir şey gelmiyor, yutkunamıyor, ağlayamıyor hareket dahi edemiyordu.. soğuktanda nefret ederdi zaten..

''..seviyorum seni boşuna
boşuna yaşıyorum
yaşamı bölüşemiyecegiz ki.."
herkesin bir hikayesi vardır ya, sözlükçülerin de mutlaka var.

örneğin,

benim de bir hikayem var, 33 yıllık. önceleri kederli ve yoksun, sonra durgun, bir süre yalnız, bir süre kalabalık, bir süre yorgun, bir süre sarhoş ve telaşlı. sonraları huzuru yakalayan, içime saf ve temiz kokusunu doyasıya çektiğim hikayem. sonlarında can'ıma can katan canlarımla buluştuğum, gözlerinin içine anlamsızca ama mutlulukla baktığım hikayem. minik tonton elleriyle bana sarılan dünyanın en güzel varlıklarıyla devam eden ve bir ömür boyu sürmesini istediğim hikayem. adı keyifle anılacak, mutluluk gözyaşlarıyla yazılan ve hayata umutla ve sevgiyle bakabilecek bir hikayem...
--- spoiler ---

doğdum.

yaşıyorum.

--- spoiler ---

sonunu söylemem. merak edin birass.
selam .

yazdığım bi kaçtane kısa hikayem mevcut.burada paylaşmayı planlıyorum zaman zaman.ilk paylaşımım hikayeden çok duygu durum odaklı bi yazım olsun.


üşürüm yazları


üşürüm yazları ve sıcak basar kış zamanı.

ne sıcağına ne soğuğuna alışığım bu memleketin. bedenim yanarken içim üşür. içim yanarken bedenim üşür.

ve en çokta tepkisizlerin belirsizliği beni korkutur. arkasından çıkacak kıyamet olsa bile bilmek rahatlatır adamı.ama belirsizlik yaşarken öldürür.

bir çift gözün arkasına saklanmış yüzlerce hayal , onlarca düşünce. hepsini kendi zor kaldırıyorken kişi , ben neden bilmek isterim anlayamam !

gözlerime çektiğim kara cam duvarda saklayamıyor beni. kafamı eğiyorum hala onları görüyorum. göğe bakıyorum yine kaçamıyorum. gözümü kapatıncada yürüyemiyorum.

birde beni sessiz haykırışlarım yıpratır. gözlerimle haykırırım , şarkılarımla haykırırım , yazılarımla haykırırım. kör olur gözler , sağır olur kulaklar , okuyamaz insanlar.

isterim ki ne arşa çıksın mutluluk , ne dibe vursun üzüntü. arada boşlukta olsun istemem .

doğru . çok şey istiyorum. devam o halde yaşamaya bir süre daha..
beyaz atlı prensi beklemekle geçen hikayelerdir.
inadım inat,dediğim dedik olduğu için bu yaşına kadar çok şey yaşayan ama hala hiç bişey yaşamamış kanısına varan dışarıya göre sıradan olmayan,kendisine göre çok çok sıradan olan birisi işte.
realist,psikolog,punkcı,allahsızın teki.
amca birşey sorucam

-geçen sene olması lazım , teyzeyle seni yandaki metro istasyonunun orda sarılarak ağlarken görmüştüm.doğru mudur ?
-evet.
-hayırdır ne olmuştu ?
-uzun hikaye yeğenim
-vaktim bol.......................e haydi ?
-kalktık memleketten izmir'e geldik.tutunalım hayata diye.buranın insanı hoşgörülüdür dediler.ona da güvendik tuzu olur dedik.otogardan halkapınara geldik , bura aktarma dediler.kentkart neyim lazımmış alalım dedik.elimi cebe attım cüzdan yok.heryere baktım yok çalmışlar.napalım teyzenle üzül üzül kahrolduk.tanıdık akrabanın yanına gidecektik.

-o yüzden mi ağladınız ?

-hayır.insanlardan yardım isteyelim dedik.bizim yerimize bassınlarda geçelim diye.baktık biraz uygun birinden isteyelim dedik.teyzen kolunu dürttü bundan iste diye.oğlum .... demeye kalmadan yüzüme bakmadan geldi geçti.başka birinden isteyedim '' yok amca kusura bakma '' dedi. başka biri allah versin dedi , dediler.cüzdan gitti ağlamadık ama insanları öyle görünce başladım ağlamaya , teyzende ağlamaya başladı . öyle teyzen koluma girdi.soğukta titreye titreye ağladık.herkes yanımızdan geçip gitti . sormadılar bişey . iyice ağladık.

-biliyorum amca o yanınızdan geçenlerden biride bendim.

-bi şekilde geçtik akrabanın evine . kahrolduğumuz noktaya geri gelip bunları satıyoruz işte. oyuncak , küçük ev malzemesi , nerden ne bulursak getiriyoruz bu isyasyonun önüne koyup satıyoruz.burayı tanıdıkça gördük ki metro girişlerinde yolda kaldım diye yalan atıp para istiyormuş insanlar.bizide onlardan sanmışlar olucak ki . sen bizi ağlerken gördün.

-anladım amca hangi günler burdasın ? ben öğrenciyim ama tanıdığım bir abim var sözü geçer izmir'de.belediyeyle konuşup bişeyler ayarlamak isterim.
-sen bilirsin hergün burdayız.
-bu ne kadar ?
-5 tl.
-ver abi poşete gerek yok.
-buyur paranın üstü.
-kalsın.hadi eyvallah.

-heyyy sen
-?
-daha demin yaptığın çok iyi birşeydi
-iyi mi ? nasıl
-iyi yani tatlı birşeydi
-tatlıyı bilememde , iyilik olmadığı kesin.
-nasıl yani ?
-bugüne kadar gördüğüm iyiliklerin hepsi , cennet sevdası , arşa çıkmış ego tutkusuyla yapıldı.yani buna iyilik diyemezsin.
-ama...
-dur sözümü kesme.derler ya görmediğinede , duymadığınada inanma diye.bak işte ben gördüğümede duyduğumada inanmam.ben yaşadığıma inanırım.onun dışındaki herşey benim için şüphelidir.
amcayla teyzeye gelicek olursak onlara senin tabirinle iyilik yapmadım.kendim gibi gördüm.üşümemelerini istedim.buna birşey demek istiyorsan illa kendi sınıfını kayırıyor diyebilrisin , veya torpil diyebilirsin....üşüdüm , beni meşgul etme çünkü anlattıklarımdan bir sik anlamadın , anlamayacaksın , anlamayacaksınız.şimdi demir kutulara binip , evlerinize siktirip gidin.yarın sabah saat 6 da demir kutular evinizden sizi almak için hazır olacak.


düzenleme : bazı hatalar düzenlendi.