en sevdiğim şiirlerden biri de didem madağın "mutsuza kim bakacak?" şiiri.
iki sigaram kaldı bu gece için maviş anne iki muhabbet kuşum. iki kendim varmış maviş anne biri benmişim, biri mutsuz ben ölürsem maviş anne, mutsuza kim bakacak? dünyaya bile bir dünya anne lazım. biri sen ol maviş anne, biri ben. dünyanın bütün sabahlarına iki bilet al da birlikte gidelim maviş anne bana da kendi serüvenimden bir yer ayırt, şefkate söyle o da gelsin. özledim onu, o da gelsin saçlarıma dokunsun bilir misin, büyüler bile ninniyle büyür temiz kokan pazen gecelikler, şehriye çorbası... hepsi, hepsi ninniyle büyür. bilir misin maviş anne? ben çekildiğim her fotoğrafta defolu bir kelebek gibi çıkarım.
mavi kareli gömleğiyle hatırladıkça babamı kırpıp kırpıp fotoğrafları, döküyorum başımdan aşağı sanırım ben assolist oldum maviş anne şimdi mutluyum geçmişini mi yok ettin kızım diye soran bir babadan kurtuluşumu kutluyorum babama söyle, o gelmesin maviş anne birileri mutsuzsa, mutsuzlara nergis yolla, bir kırmızı battaniye, onlara bir mutluluk çadırı yolla sonra belki, ben de gelirim
kuşlarımı da bırakayım gitsinler dışarıda ölürler mi sence postacı mektup bile getirmezse onlardan ben bir anne gibi ağlarım sonra bırakmayayım, gitmesinler bari maviş anne ölürler yazık dışarıda! onlar birer yıldız olursa biri mavi, biri yeşil ben onlara bakarım maviş anne.
kalbimi de büyüttüm sonunda artık bazen gözlerime tırmanıp bakıyor sokağa kirpiklerime tutunuyor, o ince parmaklıklara öyle çok büyüdü yani, görsen şaşarsın. kalbim sanırım büyüyünce sokaklarda ağlayan biri olacak rezillik yani maviş anne! kalbim komik kaçacak kaçmaması için sen en iyisi kalbime de benim serüvenimden bir yer ayırt aman, mutsuz bir yer olmasın!
iki sigaram kaldı bu gece için yüzyıl yetecek çocukluğum, iki muhabbet kuşum, biraz da ateşim var. dua ediyorum ateşe vazgeçsin diye beni yakmaktan bu gece dünyanın bütün sabahları için iki bilet al maviş anne aman umutsuz bir yer olmasın!
iki kendim varmış maviş anne biri benmişim biri mutsuz ben ölürsem maviş anne, mutsuz için dünyanın bütün sabahlarına bir bilet al.
"bay keltoşa hayatımı anlatacaktım emekli bir yanardağ olduğum halde kendime karmen süsü verdiğimi, bütün gün esneyerek pencerede oturup, boing bilmem kaçı ile pike yapıp duran yaşlı pilotla kesiştiğimi gülveren bayanlar cemiyetinden ihraç edildiğimi; elmasoyanlara kabul bile edilmediğimi hepsini, hepsini anlatacaktım."
annem çok sevmelerin kadınıydı ... bildiğim her şeyi severdi. bana da sevmeyi öğretti. öyle az buz değil, 'çok sev derdi. annem gibiyim artık. az sevme bilmiyorum ben. çok sevdiğimdendir bu kadar incinmem. ahlar ağacı
ben yaşlandığımı düşünemiyorum, kesin o çılgın ninelerden biri olurum derken, o günleri göremeden aramızdan lanet olası kanser yüzünden ayrılan şair, bu hayatın dertlerini çok fazla yüklendiği için biraz dinlenmek üzere gitmiştir kanımca ama yokluğu hissedilendir, geç keşfettim ben kendisini, benim ayıbım ama ne zaman bu videoyu izleyecek olsam, o güzelliğin aramızda olmadığını düşünüp boğazsım düğümleniyor.
en sevdiğim şiirlerinden biri:
siz aşk'tan n'anlarsiniz bayim?
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca alt katında uyumayı bir ranzanın üst katında çocukluğum... kâğıttan gemiler yaptım kalbimden ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı. aşk diyorsunuz, limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca havı dökülmüş yerlerine yüzümün büyük bir aşk yamadım hayır yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım... saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı. aşk diyorsunuz ya ben istemenin allahını bilirim bayım!
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca balkona yorgun çamaşırlar asmay ki uçlarından çile damlardı. güneşte nane kurutmayı ben acılarımın başını evcimen telaşlarla okşadım bayım. bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum. insan kaybolmayı ister mi? ben işte istedim bayım. uzaklara gittim uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!
süt içtim acım hafiflesin diye çikolata yedim bir köşeye çekilip zehrimi alsın diye sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz ilahiler öğrendim. siz zehir nedir bilmezsiniz zehir aşkı bilir oysa bayım!
ben işte miraç gecelerinde bir peygamberin kanatlarında teselli aradım, birlikte yere inebileceğim bir dost aradım, uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin bir şiir aradım. geçen üç yıl boyunca yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım. ülkem olmayan ülkemi kayboluşumu aradım. bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm. bir ters bir yüz kazaklar ördüm haroşa bir hayat bırakmak için. bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
kimi gün öylesine yalnızdım derdimi annemin fotoğrafına anlattım. annem ki beyaz bir kadındır. ölüsünü şiirle yıkadım. bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım. çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca acının ortasında acısız olmayı, kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım. kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım. aşk diyorsunuz ya, işte orda durun bayım islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım kendimin ucunda öyle ıslak, öyle kötü kokan, yırtık ve perişan.
siz aşkı ne bilirsiniz bayım aşkı aşk bilir yalnız!
müjde bilir'in aktardığı üzre; sylvia plath'in, annesiyle aynı kaderi paylaşan, oğlu nicholas'ın intihar ettiğini duyduğunda bir şiir yazar adı "nicholas'ın ölümü" olan. bir zaman sonra, birçok şeye kızdığından, bir gece yarısı şiiri yırtıp çöpe atar.
24 temmuz 2011'de sylvia plath ile olan randevusuna geç kalmamak için bu diyarlardan ayrıldığında, didem madak'ın şiiri okuduğu şair arkadaşı zeynep köylü şiirin aklında kalan tek dizesini sayıklar durur: "sylvia uyan! nicholas sütünü içmedi!"
bu kadar yoğun sorumluluk gerektiren hayatında depresyonu hayatının bir parçası yapıp bunu en az kendisin de sevdiği sylvia plath kadar içselleştirmiş yazar. siz aşkı ne bilirsiniz bayım? aşkı didem bilir yalnız