otel odaları

bir murathan mungan şiiri. gülden karaböcek ise eşsiz yorumuyla bu şiiri taçlandırmıştır. şiirde/şarkıda geçen, öyle kredi kartına sayısız taksitle yerleşilen, servisin ayağa kadar yapıldığı, sahte gülümsemelerin havalarda uçuştuğu otel odaları konseptinin dışındadır. burada duvar köşelerinde dışarıdaki arayışlardan eli boş dönenlerin hayal kırıklıklarından ağlar örülmüştür. ve yalnızlığın en saf halinden sınırsızca yararlanılabilir. çarşaflar, havlular sık değişir mi bilinmez ama yaşanmışlıkları yıkasan arıtamazsın bu odalardan. yumuşak yataklarda gömülmeyi seçenlerin yerini sert yataklarda acıya gömülmek zorunda kalanlar alır. ve gülden karaböcekin nefis yorumuyla odalar dolusu acı çöker üzerinize. ama iyi gelir.
gülden karaböcek söylüyor:





yalnızlığın mezarları, otel odaları, otel odaları...
o zamanlar (bkz:ankara)'da yaşıyorum ve (bkz:istanbul)'a bi sınava gelmiştim. o ara da instadan her fotomu beğenen, sürekli utanan maymun emojisi atan, tatlı bir ayı dikkatimi çekiyordu. ben de ona mesaj attım instadan. dedim ki "şu şu günler istanbul'da kalacağım, beraber vakit geçirmek ister misin?". olur dedi ve ben de iki geceliğine otelin birinde yer ayırttım. iki yataklı bir oda tutmuştum. neyse, buluştuk ve resepsiyonda kayıt yaptırırken, görevli dedi ki "size daha güzel bir odayı veriyorum". bi geçtik odaya: "çift kişilik tek yatak".

bu da böyle bir anımdır.
eğer bu yazdığımı okuyorsan, güzel bir jestti sayın otel resepsiyon görevlisi.
insanı insanda alan gülden karaböcek şarkısıdır. murathan munganın söz vermiş şarkılar albümünde yer alır.

göçebe ruhların şarkısıdır, yalnızlığı anlatır.

şiiri:
pencerelerine ışıklar düşer
ah otel odaları, otel odaları
sarı, yeşil, kırmızı, mor
hepsi de acının değişik tonları
ah otel odaları, otel odaları
yalnızlığın mezarları
otel odaları ah otel odaları
yalnızlığın mezarları
otel odaları, otel odaları
sürgünlerin, gurbetlerin diyarı

her gece sabaha karşı dönersin
bir bardak su durur masanın üzerinde
sabahtan kalma ekmek peynir kırıntıları
rutubetli duvarlarında hayallerin gezinir
yatağında küflenmiş bir battaniyeyle dertleşirsin
bitmiştir gece şimdi artık kendi kendinlesin
ah otel odaları, otel odaları
yalnızlığın mezarları
otel odaları, otel odaları
sürgünlerin, gurbetlerin diyarı
necip fazıl kısakürekin bir siiri.

otel odaları
bir merhamettir yanan, daracık odaların,
isli lâmbalarında, isli lâmbalarında.

gelip geçen her yüzden gizli bir akis kalmış,
küflü aynalarında, küflü aynalarında.

atılan elbiseler, boğazlanmış bir adam,
kırık masalarında, kırık masalarında.

bir sırrı sürüklüyor, terlikler tıpır tıpır,
izbe sofalarında, izbe sofalarında.

atıyor sızıların, çıplak duvarda nabzı,
çivi yaralarında, çivi yaralarında.

kulak verin ki, zaman, tahtayı kemiriyor,
tavan aralarında, tavan aralarında.

ağlayın, âşinasız, sessiz, can verenlere,
otel odalarında, otel odalarında!...
tek başınayken zindan gibi sıkıcı olabilen;
doğru insanlarla birlikte bir cennet bahçesine dönüşebilen odalardır.