sizden daha alt veya üst sosyoekonomik durumda biri ile kolileşmek

uzundur sıkıcı önermelerimi yazmayınca özlemişsinizidir deyip ortaya şöyle bulamaçlı bir önerme atayım dedim.

öncelikle iki koşulda inceleyelim bu önermeyi,
1 - sizden daha aşağıda sosyo - ekonomik bir durumdaki ile
2 - sizden daha üst bir sınıf/sosyo - ekonomik bir durumdaki ile

sınıflı bir toplumda yaşadığımız için yukarıdaki terimleri az çok anlaşılır olması aşikar. (sınıflı toplumu, sol jargon üzerinden değil de, kapitalizm akışı üzerinden yazdım, zira solcu - kürtçü dersiniz, lince maruz kalırız mazaallah)

aslında bu önermelerin açığa çıkışı, iki olaydan mütevellit:

bu haftasonu oldukça sarhoş bir halde iken ayının birine iş attım, gerçekten sarhoştum neyse adamı öpmeye filan başladım ki, adamın aslında türkçe bilmediğini ve benimle gitmek istediğini fark ettim. ben de arapça ile " bize gidelim" dedim. bir iki gitti geldi, baktım adamın arkadaşları var yanında. türkçe biliyor biri. durumu anlattım. onlar da "ücretli misin," filan dediler. sonra biraz daha konuştuktan sonra, onlara geçmemi istediler. arabada her zamanki güvenlik zırhımı takınarak "ücret istemiyorum, şu an oldukça sarhoşum, ve iş bitince beni lütfen taksi ile evime bırakılacak," dedim.

ankara'nın şimdi ismini söylersem ifşa olabilir, mültecilerin yaşadığı gecekondu bölgesine gittiğimizi fark ettim. oldukça dar bir pantolon, parlak vücut ile hoppala dedim.

ev desen , sosyal inceleme yapılacak cinsten, lavaş alıkacağım, gaz yok su soğukmuş, 3 kişiler, 2 kişi ile grup yapabileceğimi diğer 3. kusura bakmasın yapamayacağımı zaten barın ilk çıkışında anlatmıştım. kabul etmişlerdi. bir tanesi gerçekten hayatta bazı insanlar hak ettiği yerde değil dedirten cinstendi.

anasını bellediğin dünyanın, kimin çıkarttığı belli olmayan savaşında , 3. dünya ülkesine sığınmaya yeltenecek ve burada da her türlü ayrımcılığa uğrayacak , bu arap ekmeği kokulu mahalleye gettolaştıracak bir hayat.

iş bitince, ben hak ettiği yerde olmayan kişi sanıyorum ki gelip benle uyuyacak, "oh ne kadar safsın durup dururken, vesikalı yarim mi sandın"? dediğinizi duyar gibiyim. ... arkası yarın bu hikayenin.

çıkışta saat sabaha yüz tutmuştu, gecekondu mahallesinden yalnız çıktığımda bir duvara çöküp ağlamaya başlayıp, kafamı toparlayınca bu yazıyı yazmaya söz verdim.

ama 2. meseleyi anlatayım.

2 - oldukça zengin bir hayatı olan akademisyenin evine gitmiştim. hayatımda bu kadar, güzel bir hayata sahip kişi görmemiştim, şansli bir piçti. neyse, tez, doktora, jüri , akademi gibi bir sürü zırvadan sonra, adamın hafiften beni aşağıladığını filan hissettim. çok kırılmıştım aslında. ama belli etmedim. sadece harika ankara manzaralı evine bakıp , benim yaptığım kahveyi yudumlayarak " masanda bilge karasu kitabı var, zor bir yazardır ama keşke anlayarak okusaydın o zaman bu manzaranın tadını çıkartabilirdin" deyip evinden ayrıldım.

(bunu diğer yazıda anlatacağım)

aslında ben genelde 1. gruptakileri daha çok seviyorum. yoksulluğu yüceltme değil bilemiyorum belki de fazlaca aşağılık kompleksliyim.

yapılmaması gerekenler:

1 - borç para vermeyin.
2 - sizin maddi varlığınızla ilgili sorularınızı es geçin, ya da kibarca pas geçin.
3 - asla karşınızdakini küçümsemeyin, giyimi, kokusu, teri, neyi olursa olsun. duş almasını talep edebilir ya da olmayacaksa kibarca red edin.
4 - evinizi dolaştırın. sahip olamayacağı hayatınızdan bir duble verin ona. evinizi keşfetsin, sorular sormasına izin verin.
5 - "hmm caravaggio tablosunu, özel bir yerden aldım, " gibi salak muhabbetlere girmeyin, o sorarsa kısa ve net cevap verin, "rolex saat salt pırlanta, yes" gibi görgüsüzlük yapmayın.
6 - aç mı bir şey içer mi diye sorun. ama garson lakaytı ile değil, "orada rahat hissettireceği nbir tarzda sorun."
7 - onu sevin. o sizin yaşayamadığınız hayattan birazdan çıkıp kağıt toplayacak, "siktirin gidin bu ülkeden soktuğumun mültecileri bize iş verilmedi sizin yüzünüzden" denilecek, tır kullanacak, "ikea'dan sırf şişman diye en ağır şeyler ona taşırttılacak," ondan dolayı şefkatinizi gösterin.
8 - acımayın. o onun hayatı belki de öyle mutlu. akvaryumun pis suyunda belki de temiz suyu bilmiyor. asla acıyarak bakmayın.
9 - hiç alanınız değilse bile ona sorular sorun ; "aaa geçen ben musluğu takamadım , nasıl oluyor, bilemiyorum, hmm evet öyle mi" belki sizin sikinizde bile değil ama ilgilenin. çok sevindirici bir şey.
"kasiyerlikte para saydırma olayı nasıl oluyor? " yüzlerindeki o ilgilendiğiniz bakışa yeterli.
10 - vaatler vermeyin, gel ben de yaşa, gel ben de kal, .. vb. gibi sözler değil de çok hoşlandıysanız, zaten ilginizden bir dahaki sefere görüşeceğinizi anlar.
11- onun ekonomik sıkıntılar anlatmasına bir yere kadar izin verin.
"100 bin borcum, bankalar peşimde, icra, hapis yatacağım, help help" gibi derin konulara girmesine izin vermeyin. yoksulluğu siz başlatmadınız ve siz de sonlandıramayacaksınız. bunu bilin.

çok uzun yazı oldu. üst sosyo - ekonomik için bir sonraki yazıya kalsın. talep üzerine yazayım.

o sabah, ağlarken , durduğum duvar kapalı bir fırın önü idi. ekmek kokusunu az da olsa duydum. benimle sevişen ayılar o harika kokulu ekmeklerden yiyeceklerdi. ve şunu düşündüm:

"sen havyar ile beslensen bile, peynir ile aynı renk."
8 Entry Daha