blog'u kaldırılmış ya da kendi kaldırmış... ihanete uğramış hissediyorum, ne okurdum ama... beni büyüten insanlardan biri, şimdiki fikirlerimin oluşmasında, kendimi kabullenmemde önemli bir yeri vardı cânım ktog'umun. keşke yazılarını bir yerde toplasaymışım. gerçekten çok özleyeceğim.
bu arada bir yerlerde bir şeyler yazdığına, paylaştığına eminim ktog'cum, sen yazmadan duramazsın, öyleyse eğer ulaş bana :*
uzun süredir piyasada olsa da çok ön plana çıkmamış, son birkaç yıldır kendini general public'e tanıtmış lubun sanatçı. sözleri ciğer deler, sesi alır götürür, depresiftir. başlığını sözlüğe kazandırmış olayım. şu harika şarkıyı ve klibi de bırakayım, klipte nicole disson ve elisabeth moss var, lezbiyen bir çifti canlandırmışlar. buyurunuz:
biriyle tutkuyla sevişmeyeli 1 yıl olmuş, bu 1 yıllık süreç içinde olanlar hep günü kurtarmak içindi. aşırı arzuladığım kişiler oldu, onlar da beni arzuladılar ama gerisini getiremedim, bu zinciri kırmam lazım, yolun sonu iyi değil.
yozgat... ilginç şekilde yozgat'ın otuz yaş altı erkeklerinde garip bir çekicilik var, giden bilir, aldanma lubunya. her şey ağızlarını açana kadar tabii, sonrası puff.
"nasıldı sence on üzerinden puanlasana" "karım onda birin kadar olsa keşke" "kadın olsan nikahı basardım hemen bugün" "günaha girdik ama değdi" "valla kadından daha zevkli"
just like that şarkısıyla beni hüngür hüngür ağlatmıştır, şarkıda ölen oğlunun organıyla hayata dönmüş oğluyla yaşıt bir çocuğun evini ziyaret edip teşekkür ettiği bir anneyi anlatmış, böyle bir hikaye sanatçının kaleminden 5 dakikalık bir şarkıya nasıl bu kadar müthiş dökülebilir, hayatının bir bölümünde bu konuda masterclass versen keşke canım bonnie raitt.
ps: şarkı geçen sene grammy'de yılın şarkısı ödülünü almış, bu ödül şarkının global başarısından çok söz yazarlığına veriliyor, mis.
yazıcıoğlu tutar, özellikle karagül dizisi zamanları ıslak rüyalarıma meze olmuştu kendileri, ramazan demir'i bilemedim ya, çok hoş bi tip değil bence, kızların bu denli yürümesi yalı çapkınındaki -izlediğim 3 4 kesitten çıkardığım kadarıyla- azgın halleri.
çok vardır ama aklıma gelenler: lorde - melodrama bon iver - bon iver bonny light horseman - bonny light horseman bowerbirds - becalmyounglovers khruangbin - con todo el mundo the staves - if i was angel olsen - big time lucy dacus - home video japanese breakfast - jubilee first aid kit - palomino frank ocean - blonde anais mitchell - young man ın america
dünyaya nimet olarak gönderildiğine inandığım ingilizlerden biri; ısabella sophie tweddle. sesi alıp götürür, muadillerinden birkaç gömlek üstündür, pek bilinmez. drop cherries 2023'ün en iyi işlerinden, hatta belki en iyisi. tanışmak isteyenlere:
scott street gibi bir şahesere sahip 94 doğumlu los angeles kökenli sanatçı. hakkında bir ton olumlu yorum olsa da sevmeyeni de bir hayli fazla. çok büyük isimler ardı ardına albümlerine kabul etti. [bkz: taylor swift, the national, sza] müzik piyasasında ikili ilişkilerin network'ün ne kadar önemli olduğunun canlı kanlı örneği. bir de boygenius * adında tatlış bir grubu var. ha bir de paul mescal'ın nişanlısı :(
türkiyeli gayler arasında neden meşhur olamadılar merak ettiğim grup, son albümleri "the record"la epey dikkat çektiler, ilk entry'lerini sözlüğe kazandıralım, yavaştan dolmaya başlar umarım. bir de şarkı bırakayım tanışmak isteyenler için:
hiç onun yerinde olmak istemedim, ben bu şekilde boynuzlanmak istemezdim çünkü. ne asil kadın ama... onun gibi olamayacağımı biliyorum, büyük göğüsleri, kapı gibi ünvanı, koridoru inleten koca topukluları ve herkesi büyüleyen bir cazibesi var. bazen onun kocasıyla değil de onunla birlikteymişim gibi gelir. ona hizmet ediyormuşum gibi. kocasının hayvani duygularını dindiren bir köle, içindeki şiddeti akıtacağı bir gider, toksikliğini berraklaştıracak bir antidot... kocasıyla her seviştiğimde zafer kazanan o oluyor biliyorum, kocası her bana vurduğunda her kavgamızda evi o denli huzur doluyor. kıskanmıyorum ama deli gibi "o" olmak istiyorum, kendimi sevebilmek istiyorum, kocasını kapıya koyabilmek, bana hissettirdiğinin aksine bok gibi olanın kendi olduğunu benim ondan daha iyi olduğumu kocasının suratına bağırabilmek... bir kere olsun güçlü olabilmek. bunların hepsini yapabiliyor o.
ilk girimi 2011 yılında ağustos ayının 14'ünde akşam 5'te yazmışım ayı sözlük'e. o günün üzerinden 5 yıldan fazla vakit geçmiş.
zaman, pekâlâ, hiç de acımadan patır patır ilerliyor işte.
ben, yeri geldiğinde, gayet duygusal bir insan olabiliyorum sanırım. gerçi, bazı zamanlar oluyor, dünyanın bütün dertleri omuzlarıma birikmiş gibi hissediyorum sonra bazı zamanlar oluyor, dünyanın en huzurlu insanı benmişim gibi hissediyorum.
biz insanlar, bu girift ruh hâllerinden uzaklaşamıyoruz içinde yaşıyor olduğumuz dünya, dünyaya geldiğimiz zaman, zamanı harcadığımız olaylar hasebiyle.
son dönemde hem sözlük içre, hem de içinde yaşıyor olduğumuz ülke içinde olan bitenler beni ziyadesiyle etkilemiş durumda. bu yüzdendir ki uzunca bir süre kendimi soyutlamak niyetindeyim bazı mecralardan. sözlük de bu mecralardan bir tanesi.
ülkenin içinde bulunduğu ahval dahilinde akıl sağlığımı korumanın en iyi yolu olarak bunu görüyorum: kendimi müziklere, kitaplara ve filmlere hibe edeceğim. "insanlardan buz gibi soğudum." diyor cahit külebi, vardır bi' bildiği.
şu 5 yıl boyunca güzel insanlarla konuştum, güzel insanlarla tanıştım, çirkin insanların yazdıklarını okudum, çirkin insanlardan uzak durdum. hali hazırda peyderpey konuşuyor/mesajlaşıyor olduğum iki-üç kişi var.
hayatım boyunca, franz kafka ile akıl ve ağız birliği etmişçesine, çevremde hep birkaç insan oldu zaten. ne demiş: "huzur mu istiyorsun? az eşya, az insan." şu iki-üç kişi benim için 5 yıl 3 ayın getirisidir; yüreğime basmış, özümsemişim. kâfidir benim için.
"insan ne için yaşar?" peki, "insan ne için yazar?"
ilk sorunun cevabı nezdimde değişmekle beraber, ikinci sorunun cevabı benim için bellidir: hayat gailelerimden bir tanesi dünyaya bir iz bırakabilmektir.
o yüzden girilerimi silmiyorum. burada kalsınlar, okunsunlar.
ingeborg bachmann şöyle yazar pek güzel bir şiirinde*: "hiçbir şey gelmeyecek bundan böyle."
kapanışı güzel bir müzikle yapayım.
"like little puffs of smoke we're here and then we're gone"
ayı sözlük'e yolunda başarılar dilerim. güzel günler görmek dileğiyle.
*bu arada, olur a iletişime geçmek isteyen yazar ya da okurlar olabilir. mail adresi şudur: _________________ [email protected] _________________ istediğiniz herhangi bir şey hakkında yazabilirsiniz. okumaktan keyif alırım.
eğer mikrobiyolji çalışıyor ve numunelerinizn bozulmadan analizlerini gerçekleştirmek istiyorsanız soft yok kristal yapıları inceleyecekseniz hard olabilir
(bkz:#436300 ) bir önceki yazısında artık bu konulara girmeyeceğim diye ağladıktan sonra ilgi çekme merasimine devam etmesi. hadi yallah çıktığın mağaraya geri dön. senin gibilere zaman harcamaya değmez. kimsenin umurunda bile değilsin.
benimde sahip olduğum arzu. kan bağımız olmasada olur ama birbirimize içten bağlı olalım ve evlatlık alırsam eğer, bunu ona söylerim asla saklamam. (br)birlikte oyun oynayalım mesela. oyunda ben bilerek yenili3lm, onun g0tü kalkınca ben hırs yapıp yendiğimde ağlasın, sonra ben şebeklik yapıp ortamı yumuşatıyım, evcilik oynarız, top oynarız, anime izleriz, çok şeker ve çikolata yemesine izin vereyim, hastalandığında başından ayrılmayayım, ateşini düşüreyim, birlikte okula gidip gelelim, diğer çocukların velileriyle tartışıyım, öğretmeniyle tartışayım, istediği telefon bilgisayar çok pahalı olunca kavga edelim, birlikte yemek yapalım, temizlik yapalım, spor yapalı, gezintiye çıkalı, ona dövüş sporu öğreteyim, alışverişe çıkalı, omzumda ağlasın, okuldan geldiğinde önüne sıcak çorbasını koyayım, "yine mi bulgur çorbası baba yaha" desin bende "çemkirme babana onu bulamayanlar var" diyim, ona baktıkça kendi çocukuğumu, ergenliğimi, gençliğimi hatırlayım gittikçe annem ve babam gibi olduğumu ve aslında onların benim için yaptıklarını anlamaya başlayayım. birlikte tiyatroya gidll0, ona ders çalıştırıyım, son güne bıraktığı proje ödevini beraber söylene söylene yapalım, dersten yüksek not alınca evin içinde halay çekelim, düşük not alınca evin içinde halay çekelim, bana ergen ergen tripler atsın, sevgililerini benden gizleye çalışsın ben öğreneyim ona nasihatlar vereyim, okuldan kaçınca kulağını çekeyim, gizli gizli günlüğünü okuyum, sigara yada alkol kullanıp kullanmadığını takip edeyim, kötü olduğuna kanaat getirdiğim arkadaşlarıyla arasını açayım, onun için uykusuz kalayım, benden piercingini saklasın, sonra onun için tüm dünyayı karşıma alayım falan filan. çok mu şey istiyorum sözlük-chan?
sağda solda orhan veli ye ait olduğu söylenen bir şiir. bu bilginin de muallakta olduğunu belirtmek isterim.
"beni güzel hatırla! bunlar son satırlar... farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından ya da bir yağmur sel oldum sokağında sonra toprak çekti suyu... kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için. uyandın ve ben bittim...
beni güzel hatırla! çünkü; sevdim seni ben, herşeyini... sana sırdaş oldum, dost oldum, koynumda ağladın. yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini, beni üzdün, kınamadım. alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım...
beni güzel hatırla! sayfalarca mektup bıraktım sana. şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım. sakladım günahını, sevabını içimde sessizce gittim... senden öncekiler gibi sen de anlamadın.
beni güzel hatırla! sana unutulmaz geceler bıraktım sana en yorgun sabahlar... gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım. en güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka, söylenmemiş "merhaba"lar sakladım her köşeye vedalar bıraktım duraklarda. ne ararsan bir sevdanın içinde fazlasıyla bıraktım ardımda.
beni güzel hatırla! dizlerimde uyuduğunu düşün, saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı, mutlu olduğun anları getir gözünün önüne. alnından öptüğüm dakikaları... birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün şaşırtmayı severim biliyorsun. bu da sana son sürprizim olsun. şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum beni güzel hatırla. gidiyorum..."
nefret suçuyla ifade özgürlüğünün ayrımını 2024 yılında yapamamak... bu neyin ahrazlığı böyle ya, yani orangutan bile öğrenirdi şimdiye kadar herhalde. zaten sana laf anlatmaya çalışmak beyhude bir çaba, "homofobik eşcinselim" ne demek ya ahahah sen homofobik değilsin, sen eşcinsellerden değil bizzat kendinden nefret ediyorsun. çünkü zihninin nasıl bir lağım çukuru olduğunu biliyorsun. kendine olan nefretin o kadar boğmuş ki seni başkasına yansıtarak nefes almaya çalışıyorsun. üstüne insanları idraksızlıkla suçluyorsun. o beğenmediğin lgbt dernekleri sayesinde kaç trans intihardan vazgeçti, kaç ailesinden ölümden kaçan lgbt çocuk yuva bulabildi, kaç öğrenci burs bulup dezavantajlı olduğu illerde okullarda okuyabiliyor farkında mısın? lgbt ortamından dışlanmış olmanı garip karşılaman asıl garip olan şey. çünkü sen içgörüsü sıfır olan bir herifsin. senin birini sevebilme ihtimalin yok, birinin seni sevebilme ihtimali yok, bir ortama dahil olabilme bir çarklının dişlisi olabilme ihtimalin yok. ve bu senin karakterinle, yalnızlığı sevmenle ya da seçmenle değil, bizzat karaktersizliğinle alakalı. insanlardan saygı görememiş olman senin zaten zerre saygı hak etmemendendir. "heteroseksüeller bas bas bağırıyor mu" demen bile seni ele veriveriyor hemen. bugüne kadar saklanarak, kendini sevmeyerek ve hatta nefret ederek yaşamış olabilirsin. ama sana kötü bi haber, herkes senin gibi ezik ve sinmiş halde yaşamayı seçmiyor artık. insanlar kendilerini sevebiliyor ve kendilerini affedip tanıyabiliyorlar. umarım bu seviyeye ulaşırsın bir gün diyeceğim ama dediğim gibi içgörüsü sıfır bir herifsin, bir şempanzeye emek vermek daha net sonuçlar verir sendense. ama işte senin gibiler için de mücadele edeceğiz. allah kahretsin ki sen ve senin gibileri de kapsamak zorundayız. ama birilerinin artık sizin yüzünüze yüzünüze çarpması gerekiyor gerçekleri. ve bunu yapmaktan hicap duymuyorum hiç. öğreneceksiniz, sike sike öğreneceksiniz.
bir de oy bölüyorsunuz diye zırlayan ibneler vardı. chp'liler sever zaten islamcılarla el ele vermeyi. hala islamcı önüne domalıp "bakın biz de sizdeniz" ayağı çekiyorlar, hem de bizim üzerimizden. benim varlığıma alenen savaş açan bir zihniyet batarsa batsın. bu ülkenin düzelebilmesi için önce bu chp tarzı oluşumların yıkılması gerekiyor. bu yüzden iyi ki dem parti var, iyi ki başak demirtaş var! ekrem'den de sokak köpeklerinin katli için islamcılarla kol kola giren mansur'dan da kurtuluyoruz bu seçimde. artık kendinize çekidüzeni de siz veriverin. hadi bir daha zırlayın akp kazanacak diye.
sağcılarla ortak noktada buluşulabileceğine inanan daha göçmenle mültecinin farkını bile bilmeyen kafatasçı faşist bir yazar daha, şaşırdık mı? siz nasıl yüzsüz, nasıl korkunç insanlarsınız ya, oğlum siz kimsiniz ya? hangi sağcıyla yan yana duracaksın sen, sen toplumun bir parçasısın da evinin damında o yalandığın sağcıların füzeler patlattığı insanlar değil mi? sen daha iyi bir hayat hak ediyorsun da onlar hak etmiyor mu, sen kimsin ki bu insanlardan farkın olduğuna inanıyorsun?
ümit özdağ yeşil ışık yakmışmış, ulan özdağ tabanında sen ibne halinle nasıl bir karşılık bulacaksın? birlik olacakmışız da mülteci karşıtlığı yapacakmışız. özdağ'ın tohumlarının türk aile yapımızı bozamazlar diye açtığı pankartları da mı görmedi faşist gözlerin. toplum mülteciler ve lgbt arasında bir seçim yapacakmış, peki şeyin bundan haberin var mi mesela toplumun? oğlum toplum zaten o seçimi yaptı geçen seçimde, sen teröristsin toplumun gözünde, seçmedi yani seni hani bunun cevabını merak ediyorsan. çık bakalım pride bayrağı baskılı tshirtle fatih'e. sevgilinle el ele gez bakalım memuriyetin nasıl düşürülüyor sağcılar tarafından. akp iyice homofobik hale geldi kurtuluş özdağ'da öyle mi? şu sıçtığımın hayatını satranç oynar gibi yaşayıp piyon olmaya bu kadar hevesli olmayın.
edit: ırkçı yazar türkmenbeyi girdisini silince havaya yazmışım gibi oldu. eğer kendisini açıklasaydı veya özür girdisi yazsaydı kendi görece agresif girdimi de silerdim ancak kendisi silip kaçmayı seçti. bakan görsün bunu, kendisi hazır "fırsat" yakalamışken özdağcılarla beraber olup mülteci karşıtlığı yapmamız gerektiğini böylece toplum tarafından sevileceğimizi söylüyordu girdisinde. faşist.
edit: şimdi de seri eksilemeye başlamış, zavallı faşist herif, senin gibilerin yüzüne yüzüne faşist diye bağıracağım sizden korkan çekinen umursamayan sizin gibi olsun
eylülün sonlarına doğru rus orta yaşlarda gayet hoş bir adam gelmişti istanbul'a. instagramda bir süredir like'laşıyorduk. açıkçası ilgimi de epey çekmişti. istanbul'a geldiğini haber verdiğinde çok heyecanlanmıştım, bildiğin rus ayısı bi tip, sarı uzun sakalları, kırışık göz çevresi ve kıllı bir vücut... tabii hemen bilet bakıyorum hızlıca yanına uçabilmek için. kendisi otel tutmuş. istanbul'a indi, otelde dinlenecek ben de sözde ankaradan yanına geleceğim. telefonda konuşuyoruz, bir anda benimle seksini kaydetmek istediğini ve ileride izlemek için bunu yapmak istediğini söyledi. ben tabii has anadolu çocuğu, yer mi bunları. biraz ağzını aradım ve onlyfans'e başladığını öğrendim. daha öncesinde de lafı geçmiş ve benim onlyfans'la hiç ilgilenmediğimi takip etmediğimi öğrenmişti. yani hiç haberim olmadan pornom yayılabilirdi. tabii ağzına sıçtım bunun, biletimi de yaktım. yalvardı, yüzünü buzlayacaktım dedi ama nafile. en son para teklifi yapınca iyice uyuz oldum. içimde ne varsa ingilizce bildiğim ne kadar küfür varsa ettim herife. o defter kapanmıştı. dün twitter'da dolaşırken bir türk porno hesabı gördüm, bir onlyfans içerik üreticisi. biraz bakayım diye tıklar tıklamaz kabak gibi bizimkiyle olan pornosunun trailer'ını gördüm. o reddettiğim sarışın rus ayısı bizim onlyfans'çıyı delmiş resmen. gerçekten güzel bir seksi kaçırmış oldum. tabii buzlanmış bile olsa seksimin bir yerlere yayılmasını istemem ama adamın penisi o kadar güzel ki... uncut, damarlı ve gayet kalın. dişimi doldururdu yani. işte o an onlyfans'tan etimle kemiğimle nefret ettim. tek içimi ferahlatan şey bizim türkün de gayet iyi hakkını verniş olmasıydı, o yarrak öyle sürülmeliydi, gerekeni yapmış. ama o rus ayısı benimdi, benim olabilirdi. orada, bi rus ayısı var uzakta, o rus ayısı bizim ayımızdır diyemedim. neyse sağlık olsun, allah belanı versin onlyfans.
ilk defa veya uzun aradan sonra pasif oluyorsa eğer penetrasyon anındaki yüzleri... aşırı tatlı bir ifade oluyor izlemeye bayılıyorum. gerçi penetrasyona kadar çoktan parmaklamış oluyorum ben tabii ama penisin giriyor olması daha farklı hissettiriyor olmalı. prostatına ilk değdiğimde zevkten dönen yalvarırmış gibi bakan gözleri, ben üstünde acımasızca devinirken onun aldığı tüm hazzı yüz hatlarında izleyebilmem, bir yandan altımda kıvranıp kaçmak isterken bir yandan da daha fazlası için sürtünmesi... erkeklerin her duygusunu vücudunun her santimiyle yaşamasına ve bu duygu selinin yüzde zuhur etmesine bayılıyorum, çok seviyorum, canım erkekler!
nefret suçuyla ifade özgürlüğünün ayrımını 2024 yılında yapamamak... bu neyin ahrazlığı böyle ya, yani orangutan bile öğrenirdi şimdiye kadar herhalde. zaten sana laf anlatmaya çalışmak beyhude bir çaba, "homofobik eşcinselim" ne demek ya ahahah sen homofobik değilsin, sen eşcinsellerden değil bizzat kendinden nefret ediyorsun. çünkü zihninin nasıl bir lağım çukuru olduğunu biliyorsun. kendine olan nefretin o kadar boğmuş ki seni başkasına yansıtarak nefes almaya çalışıyorsun. üstüne insanları idraksızlıkla suçluyorsun. o beğenmediğin lgbt dernekleri sayesinde kaç trans intihardan vazgeçti, kaç ailesinden ölümden kaçan lgbt çocuk yuva bulabildi, kaç öğrenci burs bulup dezavantajlı olduğu illerde okullarda okuyabiliyor farkında mısın? lgbt ortamından dışlanmış olmanı garip karşılaman asıl garip olan şey. çünkü sen içgörüsü sıfır olan bir herifsin. senin birini sevebilme ihtimalin yok, birinin seni sevebilme ihtimali yok, bir ortama dahil olabilme bir çarklının dişlisi olabilme ihtimalin yok. ve bu senin karakterinle, yalnızlığı sevmenle ya da seçmenle değil, bizzat karaktersizliğinle alakalı. insanlardan saygı görememiş olman senin zaten zerre saygı hak etmemendendir. "heteroseksüeller bas bas bağırıyor mu" demen bile seni ele veriveriyor hemen. bugüne kadar saklanarak, kendini sevmeyerek ve hatta nefret ederek yaşamış olabilirsin. ama sana kötü bi haber, herkes senin gibi ezik ve sinmiş halde yaşamayı seçmiyor artık. insanlar kendilerini sevebiliyor ve kendilerini affedip tanıyabiliyorlar. umarım bu seviyeye ulaşırsın bir gün diyeceğim ama dediğim gibi içgörüsü sıfır bir herifsin, bir şempanzeye emek vermek daha net sonuçlar verir sendense. ama işte senin gibiler için de mücadele edeceğiz. allah kahretsin ki sen ve senin gibileri de kapsamak zorundayız. ama birilerinin artık sizin yüzünüze yüzünüze çarpması gerekiyor gerçekleri. ve bunu yapmaktan hicap duymuyorum hiç. öğreneceksiniz, sike sike öğreneceksiniz.
sağcılarla ortak noktada buluşulabileceğine inanan daha göçmenle mültecinin farkını bile bilmeyen kafatasçı faşist bir yazar daha, şaşırdık mı? siz nasıl yüzsüz, nasıl korkunç insanlarsınız ya, oğlum siz kimsiniz ya? hangi sağcıyla yan yana duracaksın sen, sen toplumun bir parçasısın da evinin damında o yalandığın sağcıların füzeler patlattığı insanlar değil mi? sen daha iyi bir hayat hak ediyorsun da onlar hak etmiyor mu, sen kimsin ki bu insanlardan farkın olduğuna inanıyorsun?
ümit özdağ yeşil ışık yakmışmış, ulan özdağ tabanında sen ibne halinle nasıl bir karşılık bulacaksın? birlik olacakmışız da mülteci karşıtlığı yapacakmışız. özdağ'ın tohumlarının türk aile yapımızı bozamazlar diye açtığı pankartları da mı görmedi faşist gözlerin. toplum mülteciler ve lgbt arasında bir seçim yapacakmış, peki şeyin bundan haberin var mi mesela toplumun? oğlum toplum zaten o seçimi yaptı geçen seçimde, sen teröristsin toplumun gözünde, seçmedi yani seni hani bunun cevabını merak ediyorsan. çık bakalım pride bayrağı baskılı tshirtle fatih'e. sevgilinle el ele gez bakalım memuriyetin nasıl düşürülüyor sağcılar tarafından. akp iyice homofobik hale geldi kurtuluş özdağ'da öyle mi? şu sıçtığımın hayatını satranç oynar gibi yaşayıp piyon olmaya bu kadar hevesli olmayın.
edit: ırkçı yazar türkmenbeyi girdisini silince havaya yazmışım gibi oldu. eğer kendisini açıklasaydı veya özür girdisi yazsaydı kendi görece agresif girdimi de silerdim ancak kendisi silip kaçmayı seçti. bakan görsün bunu, kendisi hazır "fırsat" yakalamışken özdağcılarla beraber olup mülteci karşıtlığı yapmamız gerektiğini böylece toplum tarafından sevileceğimizi söylüyordu girdisinde. faşist.
edit: şimdi de seri eksilemeye başlamış, zavallı faşist herif, senin gibilerin yüzüne yüzüne faşist diye bağıracağım sizden korkan çekinen umursamayan sizin gibi olsun
bir erkeğin ya da prostatı olan bir bireyin hayatı boyunca alacağı en maksimal zevktir, heteroseksüel erkeklerin bile rektal tuşe muayenesinde prostatlarını muayene ederken birkaç saniye süren muayenede sertleştiklerini gördüm. tr'de evli çiftler openminded olabilse hetero erkekler lavaj nedir bilse ve kadınlar haftada bir gün erkeklerini oyuncakla ya da parmakla sikse çok ciddi söylüyorum mutluluk kat sayısı arşa çıkar ülkede. zaten yattığım tüm evli erkeklerin aktif bile olsa o prostatlarını parmağımla mıncıklarım, bezlerini parmağımla sikerken hepsinin yüzünde salak bi "lan noluyoo oha" ifadesi oluyor, kilitleniyorlar, bunu izlemeye bayılıyorum ve zaten seks bir anda altıma geçmeleriyle devam ediyor, bir de bu evli erkeklerin bazısı sikilmeye "prostat masajı" adını takıp iç rahatlatıyor buna aşırı gülüyorum, tabii ben işime bakıyorum. avrupalı hetero erkekler buna daha çok açık ama maalesef pisler, ben her ne kadar ortadoğu insanını sevmesem de en azından temizlik konusunda daha öndeyiz, çoğu yatmadan önce benim karıları gibi olmadığımı biliyor ve özen göstermek zorunda olduklarından karılarına vermedikleri titizliği bana veriyorlar, vermek zorundalar. her neyse hayırlı forumlar, "prostat masajı" isteyen karısından gizli yorgan altında misafir odası koltuğunda el sikte sözlük gezen evli erkekler varsa yazın canlarım, tabii gayler de aynı şekilde, öpüldünüzzz.
anal seks abartılıyor. iki erkeğin birbirine en yakın olduğu, türlü duyguların eşlik etmesi gereken seksin aşamalarından biridir. heteronormatif dayatmanın getirdiği anlayış üzerine yanlış yorumlanıp yanlış beklentilere sokabilir insanı. ilk seksinize gerdekmiş gibi davranmayın. biri sizin içinize girecek, derinlerinizde bir parçasını gezdirecek. size zevk verecek, onun beyninin kimyasal dengesiyle oynuyor olacaksınız. siz de ona zevk vereceksiniz. bu sevdiğiniz bir erkekle oluyorsa cennetvari bir deneyim olacak. aksiyonlarla değil duygularla düşüncelerle ilgilenmeye bakın. sevgilinizi içinize alıyorsunuz, vücutlarınız birleşiyor, ayaklarınızı vücuduna sarıyorsunuz. gözleriniz birbirine kenetlenmiş. tüm bunlar olurken tabii ki acı da olacak, zorlanacaksınız da. ama tüm bunlar seksin bir parçası zaten. kimi günler penetrasyona bile gerek duymadan birbirinizi boşaltıyor olacaksınız. her şeyin ilki zordur, bunu bu kadar önemseyip bundan korkup yıllarca kendini seksten uzak tutan insanlar var. arkadaşlar seks penetrasyonun çok ötesinde beyninizin içinde olan bir şey. öyle olmasaydı mastürbasyon da yapamazdık. mastürbasyondan farklı olarak, artık yanınızda biri daha var. ve artık bu zevki iki kişi yaşıyorsunuz, bunu yaşarken de birbirinize yardımcı oluyorsunuz. bu kadar basit... kendinizi germenize korkmanıza gerek yok. iyi temizlenin, iyi yağlanın yeter. gerisi beyninizde ve beyinizde. bir de şu "sevdiğiniz insanla olmalı" kafasından çıkın, sevdiğiniz değil istediğiniz insanla olmalı.
kemalist hükümet akp tarafından çarmıha gerilen platform, tüm muhalifler nasıl oluyor da chp'nin susup akp'nin bu kadar ses çıkardığını soruyor hatta içten içe akp'yi tebrik ediyor. yerel seçimlerde büyük hezimetin ayak sesleri şimdiden duyuluyor, tece'nin yeni yüzyılının ilk çeyreği biterken akp'nin elini güçlendiren şey mustafa kemal mi olacaktı, oldu valla.
senelik üyeliğimi yeniledim, neredeyse hiçbir şey izlemiyorum, helal-i hoş olsun. zengin bir içeriği var ve arşivinin orada bir yerde duruyor olması içimi rahatlatıyor. umarım akp'lilerin ve kemalistlerin elinde lağvedilmez.
islamcılar ve kemalistler en son lgbt konuşulurken el ele vermişti, şimdi de kemal için aynı saftalar, yürrüyün be bozkurtlar kim tutar sizi
kimi yazarlarca overrated bulunan dönemin en büyük sanatçısı. ne overrated ama senelerdir bitiremedik abarta abarta... taylor'a olan sevgi değil de belki de ingilizce seviyeniz incelenmeli. zira "lordeyi" yazan birinin fikri ne kadar değerli olabilir? ne yaptın yazıldığı gibi mi okudun, klasik taylor hater'ı ahahaha
spotify'ın daily mix'lerinden sonra en sevdiğim seçkisi. bir zamanlar bir iki şarkı da olsa dinlediğin sanatçılar yeni şarkı çıkardığında önüme düşmüş oluyor ve "aa evet böyle bir grup vardı" diyorsun. kişiye özel olması çok iyi olay. bu haftaki listemden sevdiklerim:
bilinçli ilk aşkıma söylemek istediğim her şeyi taylor öyle güzel söylemiş ki peter'da... ilk aşkım büyüdü, bambaşka bir ülkede bambaşka değerler edindi, bambaşka bir dine inandı ve bambaşka bir denizde kendi teknesi, eşi ve çocuklarıyla dalgalarla savaşıyor.
" i've heard great things peter but life was always easier on you than it was on me and sometimes it gets me when crossing your jet stream we both did the best we could do underneath the same moon in different galaxies"
and i won't confess that i waited but i let the lamp burn as the men masqueraded i hoped you'd return with your feet on the ground tell me all that you'd learned cause love's never lost when perspective is earned and you said you'd come and get me but you were 25 and the shelf life of those fantasies has expired lost to the lost boys chapter of your life forgive me peter, please know that i tried"
"kim ne yaparsa yapsın bana ne" diyerek savunulmaması gereken kişidir, çünkü yanlamaya çalıştığı insanlar sana böyle yaklaşmazlar. aksine, "sen ne yapıyorsan benim haberim olacak ve istediğim şekilde yapacaksın" derler. ha bunun pratikte bir karşılığı yok, biz gayler -o müslüman gay de dahil- çoktan kaybettik. pek yakında yerel seçimler de kazanılır kazanılmaz bizim için gelecekler. bunun için düğmeye basıldı, çalışmalar dahi yapılıyor, doktorlara "lgbt hastalıktır" makaleleri yazdırılıyor, yakın bir zamanda başımıza çökülecek, cinsiyet değiştirme ameliyatının yasaklanmasıyla başlayıp yaşadığımız ilişkilere evlere dahi girilecek. bunun müsebbibi de o ılımlı müslüman gay olacak, bakalım uyduruk allahı onu koruyabilecek mi?