nstrgt

Durum: 806 - 0 - 0 - 0 - 26.01.2024 12:57

Puan: 14568 - Sözlük Kaşarı

8 yıl önce kayıt oldu. 7.Nesil Yazar.

Instagram : cubby_boi
  • /
  • 41

ilginç bir ölüm kalım sorusu

bankalarin müşteri temsilcilerini arardim, artık ulaşılamıyorlar.

nalan

sana yanığım ama bu ateşi harlama nalan
dizinin dibi çok güzel yer ama yaşayamam ben orada
sen bahçesin ben kasırga, çiçeklerin kopar burada, yapma nalan
ben karşının taksisiyim, ömrünün hay aksisiyim,olmaz nalan

bak ben yara gibiyim gönlünde bir yara gibiyim nalan
sal beni gideyim ömründe bir kara meleğim nalan
ben yara gibiyim, gönlündeki yarayı kapat nolur
sal beni gideyim, ömründe bir kara meleğim (lekeyim) nalan

sen kıştasın ben boş soba, ayakların üşür burada, yakma nalan
sessiz konuş ne olursun ayıp olur kahrolursun olma nalan



mezun olduğum lisede aynı dönemde okuduğum kişi olan emir can iğrek'in beni kendine kitleyen şarkısıdır. parçada sevdiği kişiye göre uygun olmadığını acı dolu cümlelerle anlatmaya çalışan bir sevdalının hikayesini görüyoruz.

şarkının sözleri olsun, müziği olsun her şeyiyle oldukça başarılı bulduğum bir çalışmadır. son derecede sade ve mütevazi bir klibi vardır ki çok da sempatik gözüküyor klibinde.

ben karşının taksisiyim, ömrünün hay aksisiyim gibi iki saçma cümle nasıl duygusal geliyor kulağıma bilmiyorum ama müziğin gücünü de sorgulayacak değilim.

hissederek dinlediğim bir parçadır.

inşaatı izleyen adamlar

oralet kokulu amcalarımızdır.

dark

predestination filminin konusunu alıp daha uzun geniş bir şekilde yaya yaya işledikleri dizidir.

trans bir kadını kadınlar tuvaletine almamak

filipinlerde yaşanan hadisedir. filipinlerde bir avm'de trans bir kadın, trans olduğu fark edilip cinsel organı sebebiyle kadınlar tuvaletine girmesine temizlik görevlilerince engel olunuyor, çağrılan polis durumu kabul etmeyen kadını kelepçeleyip bodrum kata götürüyor. (transeksüel travesti ayrımlarına çok iyi derecede hakim değilim, buradaki mağdur özelinde yanlış kullanıyorsam düzeltin lütfen)

kadın ortada sorun yok iken suçlu muamelesi görüyor.o da yetmiyor avm yetkilileri kadına dava açıyor. ne mantıkla, ne gerekçeyle anlamış değişim. şaka gibi. neyse ki dava düşüyor. tuvalete girmesine engel olan görevli daha sonra kendisine özür mektubu yolluyor falan ama ne fayda?! böyle bir eziyetin telafisi bence yok.

şimdi ben şunu merak ediyorum. penisi var diye kadınlar tuvaletine alınmayan bu trans kadını sahip oldukları bu alelade mantık çerçevesinde göğüsleri var diye erkekler tuvaletine de almayacaklardı. en basit ve en doğal hakkı olan bir şeyi tekrar hak etmeye mecbur bırakılacaklarsa, bu insanlar hayatlarına nasıl devam edebilirler?

bu insanları gereği olmayan bir savaşa sokmak bu insanları ölüme sürüklemek değil de nedir? kendisinin daha özel, iyi, üstün olduğunu zannedip yaşamayı daha çok hak ettiğini düşünen bu öldürücü zihniyetin yakalarımızı bırakması için kaçımız daha bu muameleye maruz kalmalı?

rüya görmenin amacı

imkansızların yer almadığı bir dünya deneyimi yaşabilmemiz içindir. gerçek dünyada ne kadar yetersiz ve aciz hissediyorsak rüyalar aleminde bir o kadar sınırsız güce ve imkana sahibiz.

şahsım adına rüyalarımdan kazandığım huzur, özgüven ve mutluluk ile elde ettiğim gücün gerçek hayatta ayakta kalmama yardımcı olduğunu söyleyebilirim.

momo



avatar ang’in hayvanlarından birisidir.

hülya avşar

türkiye'nin en kalitesiz kadını olabilir.

güzelliği ve fiziğiyle kazandığı paraların rahatlığıyla yaşarken,kadının zaten değer görmediğ türkiye gibi bir ülkede, hangi şartlarda yaşadığını dahi bilmediği kadınların yeri hakkında çöp değerinde yorumlarını bir çok kez dile getirmiştir. ayrıca erkeklerin eşlerini aldatmasına müsade edilmesi gerektiği gibi saçma sapan bir konuşmasını hatırlıyorum.

bunları söyleyebilecek kişinin kendisine saygısı ne kadar vardır bilmiyorum açıkçası ama benim görüşümde yok denecek kadar azdır.

senin kendine saygın kalmamışken kim sana niye saygı göstersin?
senin kendine saygın kalmamışken bütün kadınlar hakkında olması gerekiyor dediğin düşüncelerini kim ne yapsın?

zirve düzenleme rehberi

herkes diyemesek de belli bir kitlemiz, bir şekilde bir zirve altında toplanmak, görüşmek ve tanışmak istiyor. ancak çoğu zaman kimsenin elini taşına altına koyduğunu göremiyoruz. bunun aslında ne kadar kolay olduğundan bahsetmek isterim.

zirve nedir, neden düzenlenir, nasıl olmalıdır, kimler düzenleyebilir? ( sözlük kuralları değildir, şahsi yorum içerir)

zirve nedir?
ayı sözlük bazında konuşacak olursak, isteğe bağlı bir tema çerçevesinde ayı sözlük yazarlarıyla bir araya gelmek için düzenlenen etkinliklerdir.

neden düzenlenir?
bir araya gelindiğinde, birbirini tanımayan yazarların tanışmasını, yeni yazarların sözlüğe daha hızlı aidiyet hissini kazanmasını, halihazırda tanışan yazarların birbiriyle daha yakın ve samimi arkadaşlıklar kurabilmesini sağlayacağına inanıyorum. zirvenin teması ve etkinliklerine göre de beraber eğlenebildiğimiz bir fırsat olduğunu düşünüyorum.

nasıl olmalıdır?
buna dair bir kural bence yoktur. beraber yapılmak istenen herhangi bir aktivite altında, birden fazla aktivite içeren bir etkinlik planı oluşturularak istendiği şekilde vakit geçirilebilir. yani kafanıza göre...

kimler düzenleyebilir?
zirve düzenlemek için sözlük sahibi, yöneticisi, editorü, moderatorü olmak gerekmiyor. sözlük yazarı olan herkes istediği şekilde, istediği zaman zirve düzenleyebilir. yapacağınız tek şey yer ve zaman belirleyip, ne için toplanacağınızı belirtmek geriye de konuyla ilgisi olan olmayan farketmez yazarların katılımı kalıyor.

uğraşacağınız şeyler mekana rezervasyon gerekiyorsa onu yapmak ve zirve içeriğine bağlı olarak düzenleyeceğiniz aktivite varsa organize etmek. düzenlenmiş eski zirvelere bakarak fikir edinebilirsiniz.

umarım zirve düzenleme konusunda biraz da olsa cesaret kazandırır bu yazı. sizin de bu sözlüğün bir parçası olan yazarlar olarak görüş ve yorumlarınız önemli olduğundan bu başlıkta paylaşmanızın katkısı olacaktır. beraber nice zirvelerde görüşmek dileğiyle...

uluslararası kedi günü

8 ağustosta ismiyle müstesna olarak dünyaca kutlanan gündür. bize her anlamda iyi gelen minnaklarımızın günü kutlu olsun.

hayvan refahı için uluslararası fon (ınternational fund for animal welfare) tarafından alınan kararla 2002den beri kutlanmaktadır.

benim minnaklarımı şuraya iliştirip hepsinin patilerinden öpüyorum.


fermuarın açık kalması

kilo alımıyla beraber sıkmaya başlayan pantolonların tombik bedenlere karşı grevidir ki bu sayede kendi kendine olmaya başlar. beni artık giyme de git götüne göre pantul al deme biçimidir.

netflix blutv ve puhutv'nin rtük'e bağlanması

her kuşu s*ktiniz de, kalan leyleğe sırayı getirdiniz dedirten karardır.

uluslararası işleyişi geliştirilmiş ve oturmuş her uygulama ve sistem bizde hep yasaklanıyor, kısıtlanıyor. vikipedi, uber, booking.com vs. netflix türevi internet kanallarına da sansür getirdiler en nihayetinde.

sizin geri kalmış beyinlerinizde oluşmuş ahlak kalıplarınıza ve uygun gördüğünüz şeylere indirgenmiş içeriklere kanaat etmek zorunda mıyız?!

dengini veya daha iyisini üretemediğiniz gibi dünya geneli kabul gören ve çalışan sistemleri engelleyecek kadar da despot bir yapıya sahipsiniz.

neyin gerekli neyin gereksiz olduğuna herkes adına karar verme haddini kendinde gören baskıcı bir hükümet anlayışınızdan da gına geldi. insanlar sizin yüzünden ülkesine soğumuş halde kurtulma hayalleriyle yaşıyor. sizin de halk tarafından sansürlendiğiniz günleri bekliyoruz.

sam smith

19 temmuzda yayınladığı how do you sleep? klibinde nakarat kısmındaki danslarıyla, benim için gay icon olmaya bir adım daha yaklaşmış abimizdir.

üstteki yazar

sözlükte birileri hate fuck yapmak isterse sanırım bu yazarın kapısına dayanırlar gibi duruyor.

ekrem imamoğlu'nu gözünde çok büyütenler derneği

erdoğanı götünde büyütenlerden iyidir, ki erdoğan büyüttükleri götlerinden bu kişileri sikmesine rağmen bu kişilerin götünde büyütmeye devam etmeleri, bu kişileri tecavüzden zevk alanlar derneği'ne de otomatik olarak üye yapar.

insanın birinin yanında kendini en çok özel hissettiği an

ilk defa birisine karşı böyle hissettiğini söylediğinde ve bu konuda gerçekten samimi olduğunu anladığınız zamandır.

kırolardan hoşlanmak

farklı fiziksel çekimlerden bir tanesidir.

bunu garipsemek, seveni mal olarak itham etmek, bu kategoridekilere tabiri caiz olarak da olsa bok demek içten içe üstten bakmak, karşındakini küçük, kendini ondan üstün görmekmiş gibi geliyor bana.

yıllarca ayı sevdiğim için beni bilen çevrem "resmen godoman/şişko/çirkin adam/obez/kamyoncu.... seviyorsun" falan dediler. ama beni çeken, gözüme hoş gelen, bana haz veren buydu. lakin bunu onlara anlatabilmek ne mümkün!

hangi cinsiyeti sevdiğimizin yargılanması bitti, şimdi daha spesifik olarak nasıl kişileri sevdiğimizi yargılamaya mi başladık?

23 haziran istanbul yerel seçimi

gayet sıradan bir seçim kazanma durumuna bile (üstelik sadece belediye seçimi olduğu düşünülürse) bizi büyük büyük sevindirerek en temel haliyle var olan bir demokrasiye ne kadar hasret kaldığımızı bana gösteren seçimdir.

gerçi nasıl sevinmeyelim ki? tutkalla yapışmışcasına koltuklarına yapışık tepemize çöküp kalmış kişilerin devrilebileceğini kanıtlayan en azından umut aşılayan küçük bir başlangıç oldu bu seçim.

makamının hakkını verebilecek bir başkan seçmişizdir umarım. zira aynı sahneleri yaşamaktan ziyadesiyle yorgunuz.

ayı sözlük bayramlaşma

herkese iyi bayramlar, karadağ'dan sevgiler.

netta barzilai

eurovision 2019'da nana banana adlı şarkısını da sahnelemiştir. önceden ezberimde olduğu için keyifle söylemişimdir.

ablamızın tarzı kalıp yıkmak üzerinedir.

kilolu ve yapılı olması sebebiyle eurovision kazandığı şarkısı şekilciliğin ve materyalistliğin karşısında duran bir temaya sahipti. bak bana ne kadar güzel bir yaratılışım var/senin oyuncağın değilim oğlum! gibi gibi...

basa sababa adlı şarkısında mental ve fiziksel anlamda gücü yerinde bir kadının erkekler karşısında tehditkar sayılabilecek bir özgüvenle boy gösterişini tema olarak işlemiştir. seni sakız gibi çiğner davul gibi inletirim gibi gibi...

nana banana 'da ise insanların "ben senin iyiliğini düşünüyorum" çatısı altında sürekli yönlendirme ve yorum yapma haddini kendilerinde bulmasına cevaben " canım ne isterse onu yaparım" gibi gibi bir tarz ile karşımıza çıkmaktadır. şarkıdan bir kesit ise şöyle:

don't save me
ıf you see me sleeping, don't wake me
"what you doing lately?" don't ask me
ı know you think ı'm wasting my time.

sanırım hep muhalif asi tarzını koruyacak.
  • /
  • 41

cenazemde çalınmasını istediğim şarkılar

alizade - estafurla

"estağfirullah ne anlama gelir?
bu kelime, bağışlanma dilerim ve allah'ın merhametine sığınırım manasına gelir."

tam bir cenaze marşı.

amına koyayım

cinsiyetçi bir küfürdür.

illa küfretmek istiyorsanız götüne koyayım deyin bari.

kitap okumayan biriyle sevgili olmak

kitap okumak eyleminin sembolik bir şey olduğunu düşünecek olursak, kendisine hiç bir şey katmayacak birisiyle hayatını paylaşma çabası genelde büyük hüsran ile sonuçlanıyor.

biseksüel erkeklerin gayleri seks aracı olarak görüp kadınlara aşık olması

yalnız burda kendi aramızda bile birilerini genelliyor olmak ne kadar üzücü. lezbiyenler maskülen, gayler feminendir stereotypeından farksız bu genelleme.

çirkin gaylere tavsiyeler

çirkin erkek yoktur az efekt vardır.

homojen dergi 14. sayı

yazıları tamamiyle okudum. herkesin eline sağlık.

homojen dergi 14. sayı

iyi oldu okuyacak bir şey arıyordum artık var kaliteli bir. dergi.

homojen dergi 14. sayı

homojen dergi'nin 14. sayısı ile yeniden karşınızdayız. emeği geçen tüm yazar arkadaşlara teşekkür ederim. homojen dergi ekibine katılmak isteyen yeni arkadaşları da bekliyoruz. bir mesaj kadar uzağınızdayız.

14. sayının tüm yazılarını bulabileceğiniz link aşağıda;

https://homojendergi.com/14-sayi/

tek tek yazılara bakacak olursak;

öteki mültecilerin haber yansımaları - lgbti mülteciler ve medya - pufidik
bora öztoprak röportajı - tunca tutkun
klasik arap edebiyatı'nda erkek erkek aşkı - muhammed furkan şahin
ayı sözlük itiraflar 10. bölüm - dark bear
bu hikaye kalbimin tek sahibine - vaveyla93
buzul çağı yeniden geliyor - panda
barış kömürcüoğlu röportajı - tunca tutkun
aslında anal seks gayler arasında sandığımız kadar yaygın değil .-. ürkek
cal ve thom'a karşı bir rüzgar var, ama onlara aşktan esiyorlar - eastsiders - hazineci
erkekler erkeklerden erkekliği öğreniyor - hazineci
fahişeliğin öbür yüzü ve iki film birden - hazineci
ütopyaların homojenliğine karşı foucault’nun heterotopyası .-. çıldırdım
bir zamanlar anadolu'da - imightbewrong
efza röportajı - hprs
küresel ısınma mı? dünyalıların atlattığı çok badireler var - yumuklusucurta
broadway’in dahi çocuğu harvey fierstein - merve gezen
çavdar tarlasında çocuklar ya da sahtekârlar - vaveyla93
son akşam yemeği - hprs
yapraklı deniz ejderi 2. bölüm sevgiliyle aynı evde yaşamak - nstrgt
tunca'nın müzik kutusu - 2019 yılının en'leri - tunca tutkun
alışveriş kültürü edinirken kazanılması gereken hassasiyetler - nstrgt
akne nedir "gençlerin korkulu rüyası acne vulgaris" - drmurti
sedef hastalığı nedir, ne değildir? (psoriasis) - drmurti

mutluluğun çaresinin okul bitirmemek ve evlilik olması

bilgili ve farkındalık sahibi biri olmazsan sorunların da olamaz hayattan isteyeceğin şey sınırlıdır ve bunu bilerek yaşarsın.elindekiyle yetinirsin.aç kalmadığında bile mutlusundur.düşününce gayet mantıklı.belkide olay sadece mutlu olmak değildir.hayata anlam katan tek kriter mutlulukmu.kesinlikle değil.bir tarafta halinden mutlu olmak zorunda olan elindekiyle yetinmek zorunda olan bir insan var bu sadece bir savunma mekanizması bile olabilir.öbür tarafta ise kendisini yetiştirmiş ,geliştirmiş daha fazlasını elde edebileceğini bilen seçenekleri olduğu için mutlu görünmek zorunda hissetmeyen ve bunu özgüvenli bir şekilde söyleyen bir insan var.fark burada bence.

ayı sözlük yazarlarının profilleri

Toplam entry sayısı: 806

pasif bir direnis

yukarıdakilerin tamamına ters düşecek ama ben yazar arkadaşımıza nedense kayıt olduğum günden beri en çok önyargı topladığım kişi diyerek başlayacağım. altını çiziyorum kendisini tanımadan bende oluşan önyargılar yığını var bunlar sadece teorik iddialar olarak sıralanacak. dolu dolu yazdığını düşünmüyorum bu yüzden fırtına öncesi sessizlik savının üzerini çizdim, çok aktif olduğu doğru ama sürekli kendi açtığı başlıklarda yazıyor gibi geliyor, başlıklara bakıyorum devamını getiren kimse yine çoğu zaman yok, getiren üç beş kişi de yine karşılıklı pohpohlaştığına inandığım sabit yazarlar. alternatif yazdığı çok şey göremedim çünkü yazdıkları hep aynı tonda ilerliyor ve çizgi olarak çoktan tekrara düşmüş gibi geliyor. girdisini görünce kesin yine okunacak bir şey yazdı demeyi çok istiyorum ama şimdilik bu sefer önyargılarım yıkılacak mi acaba diye okuyorum ki bu negatif bir yaklaşım dahi olsa sonuç olarak merakla takip ediyorum. bu kesinlikle karalama kampanyası değil dediğim gibi kim olduğuna dair hiçbir fikrim yok. iletişim dahi kurmadık, bu yazdıklarım belki çok eksi tepki alacak bilemiyorum ama dediğim gibi bende istemsiz oluşan önyargıları belirtmek istedim ki içimde kalmasın. nefret etmediğim ama sevmeyi çok istediğim bri yazar. başarılar diler saygılar sunarım.

18 mayıs 2019 ayı sözlük eurovision zirvesi

kızlaaaar yeni bir zirve ile yine karşınızdayım. kesin katılacağını bildirenlerin sayısına göre olur diyorum. kalabalık bir sayıya ulaşırsak bir mekan belirlenir şuan için neresi bilemiyorum ama halledilir. üç beş kişiyle kalırsak da birimizin evinde falan olur en kötü ihtimal. benim kapılar sonuna kadar açık. evin kapıları yani. bence bi düşünün ona göre hareket edelim derim.

(bkz:eurovision 2019)

kesinleşmiş mekan: rosso cafe ve karaoke bar
katip mustafa çelebi mahallesi, ayhan ışık sk. no:8, 34435 beyoğlu/istanbul

saat :19:00'da orada olalım, 20:00 da başlıyor diye biliyorum. netlesince yine guncellerim bakarak olun.

9 şubat istanbul ayı sözlük zirvesi

bir kaç fire dışında herkes geldi hatta yazmayıp gelenler ayrıca sevindirdi. kalp kalp kalp. gelmeyenler kudursun.

aşık olmak

adam game of thrones dizisindeki night king gibi ölüyü diriltti be daha ne yapsın!

sevgi neydi? sevgi emmekti. aman emekti. bütün emeklerim feda olsun sana.

sözlük yazarlarının durum güncellemeleri

bu başlığı ortaya çıkarmak istedim çünkü sözlük içinde en görmeyi sevmediğim şey ; hayatlarındaki ve günlük yaşamlarındaki otu boku başlık halinde durum güncellemesi gibi buraya sıçan yazarlar. değerlendirme yapabilen yazarlardan ricam son zamanlarda girilen başlıklara içeriklerine ve girilen girdi sayısına baksınlar. adeta kişi veya kişilerin can sıkıntısını giderme, içini boşaltmak için kullandığı bir kap görevi gören,çoğunlukla bel altı olup anlam barındırmayan, kalabalık oluşturan adeta çöplük yerine dönmüş bir hali var başlıkların. editör olarak çalıştığım süre boyunca sadece başlıklar ve girdilerdeki yazım hatalarını düzeltmek,benzer başlıklar açıldıysa oraya yönlendirip tekrara düşmemizi önlemeye çalışmak, gelen şikayet mesajlarını kontrol etmek istemedim. sözlüğe ziyarete gelenlerin heteroseksüel ve homoseksüel bireyler olarak bir araya gelerek oluşturduğu bu platformda bel altı zırvaların çoğunlukta olup sadece bir iki girdi ile sayfa dolduran başlıklardan ibaret olduğunu düşünmelerini istemiyorum.bizi sadece cinsellikten ibaret detaylar olarak görmelerini istemedim. başlıkların bir iki girdi ile kalmayarak, herkesin bir şeyler yazmak isteyeceği,paylaşabilecek bir şeyler bulabildiği içerikler üretilsin istiyorum. kimse kimsenin özgürlüğünü kısıtlamak niyetinde değil,olamaz,olmamalı da. ama burası da beynimizin tuvalet alanı olmamalı, akıp başka beyinlerle karıştığı yer olmalı. her şeyin bir usulu vardır.yemenin,içmenin,oturup kalkmanın,gülmenin eğlenmenin hatta ağlamanın. her şeyin.... sözlüğün de sözlükte yazar olmanın da.... bunu bilmiyorsak önce bunu öğrenelim lütfen.

18 mayıs 2019 ayı sözlük eurovision zirvesi

kızlaaaar yeni bir zirve ile yine karşınızdayım. kesin katılacağını bildirenlerin sayısına göre olur diyorum. kalabalık bir sayıya ulaşırsak bir mekan belirlenir şuan için neresi bilemiyorum ama halledilir. üç beş kişiyle kalırsak da birimizin evinde falan olur en kötü ihtimal. benim kapılar sonuna kadar açık. evin kapıları yani. bence bi düşünün ona göre hareket edelim derim.

(bkz:eurovision 2019)

kesinleşmiş mekan: rosso cafe ve karaoke bar
katip mustafa çelebi mahallesi, ayhan ışık sk. no:8, 34435 beyoğlu/istanbul

saat :19:00'da orada olalım, 20:00 da başlıyor diye biliyorum. netlesince yine guncellerim bakarak olun.

pasif bir direnis

yukarıdakilerin tamamına ters düşecek ama ben yazar arkadaşımıza nedense kayıt olduğum günden beri en çok önyargı topladığım kişi diyerek başlayacağım. altını çiziyorum kendisini tanımadan bende oluşan önyargılar yığını var bunlar sadece teorik iddialar olarak sıralanacak. dolu dolu yazdığını düşünmüyorum bu yüzden fırtına öncesi sessizlik savının üzerini çizdim, çok aktif olduğu doğru ama sürekli kendi açtığı başlıklarda yazıyor gibi geliyor, başlıklara bakıyorum devamını getiren kimse yine çoğu zaman yok, getiren üç beş kişi de yine karşılıklı pohpohlaştığına inandığım sabit yazarlar. alternatif yazdığı çok şey göremedim çünkü yazdıkları hep aynı tonda ilerliyor ve çizgi olarak çoktan tekrara düşmüş gibi geliyor. girdisini görünce kesin yine okunacak bir şey yazdı demeyi çok istiyorum ama şimdilik bu sefer önyargılarım yıkılacak mi acaba diye okuyorum ki bu negatif bir yaklaşım dahi olsa sonuç olarak merakla takip ediyorum. bu kesinlikle karalama kampanyası değil dediğim gibi kim olduğuna dair hiçbir fikrim yok. iletişim dahi kurmadık, bu yazdıklarım belki çok eksi tepki alacak bilemiyorum ama dediğim gibi bende istemsiz oluşan önyargıları belirtmek istedim ki içimde kalmasın. nefret etmediğim ama sevmeyi çok istediğim bri yazar. başarılar diler saygılar sunarım.

sözlük yazarlarının çocuklukları

sürekli uğradığı zorbalıklardan dolayı yalnız kalmak için çok çabalayan bir çocuktum. içine kapanık ama yakın çevresine de bir o kadar da neşeli ve sevgi saçan, kibar, efendi, uysal ve azıcık çok bilmiş bir çocuktum. burnumun üzerinde belli olan bir damar vardı(sonrasında kayboldu), ve kaküllü saç kesimim olurdu hep. bu ikisinin birleşimiyle efemine bir görüntüm olmuş olmalı ki bazı oğlanlar sen kız mısın erkek mi diye sorardı. kırılırdım. o yüzden çocuklarla çok konuşmak istemezdim. kızlar böyle şeyleri umursamıyordu. bu yüzden onların yanında daha rahat hissediyor olduğum için daha önce de #398412 nolu entry'mde bahsettiğim sebeplerle belirttiğim gibi kızlarla oynardım. o aileleri tarafından kibarlık ve nezaket öğretilmemiş geleceğin budalalarının itiş kakışları da hiç bitmiyordu ve ben gücümün onlara yetmeyeceğini biliyordum.bir de şimdiki gibi 80 85 kiloluk bir ekmek hamuru değilim o zamanlar. cılız mı cılız bir çocuk. üflesen devrilecek yani. kaba kuvveti sıfırın altında bilmem kaç. bu yüzden daima sevilen kişi olmayı bir şekilde becerdim ve herkesi döven çocuklar bazen bana kızsa bile dokunmazlardı. ben yumruğumu değil aklımı kullanıyordum. bu da beni daha güçlü kılıyordu aslında. neyse onlardan uzak durup kızlarla oynuyorum diye oğlanlar burada da rahat vermeyip bu defa da "kız enes" ,"top enes" diyerek dalga geçip zorbalık ederlerdi. hal böyle olunca kızlarla da oynamayı bırakıp dışarı çıkmamaya başladım. neyse ki küçük olmama rağmen eve bilgisayar almıştık da ben evde sıkılmamı engelleyecek bilgisayar oyunları oynuyor ve dışarı çıkma ihtiyacı hissetmiyordum. en azından bu şekilde kimse benimle hiçbir şekilde dalga geçip canımı sıkamıyordu hiç kimse. canımı sıkan o zevzek ve gerzek çocuklarla okul dışında bir arada olmak ve onları görmek zorunda değildim artık. sonunda istediğim yalnız kalmaya sahiptim. ama içimde birikmiş bir sürü kırgınlık ve üzüntü vardı. bu kadar duyguyla ne yapacağımı bilemediğim için yazarak içimi dökmeye başladım ve yazılar yazma serüvenim. ayrıca iyi kötü bir şeyler de çizmeyi seviyordum. kompozisyonlar, hikayeler yazıyor, resim yapıyordum. yazdıkça, çizdikçe rahatlıyordum. bu konuda kendimi geliştirdim ve yarışmalara katılmaya başladım. katıldığım yarışmalarda hep birinci oldum ve ne ihtiyacım varsa ya da ne istiyorsam kazandığım ödül paralarıyla, altınlarla almaya başladım veyahut istediğim şeyi ödül olarak veren yarışmaları bulup onlara katılmaya başladım. kalemim hem öğretmenlerim hem müdürüm hem de arkadaşlarım tarafından çok beğeniliyordu ve bu başarıların verdiği gazla sinema yazarlığı okumak istiyordum ama ailemin memur kafasıyla düşünen zihniyetleri buna müsaade etmedi. yeteneğimi rafa kaldırmak zorunda kaldım. sonrası ise klasik şekilde gelişen türk gencinin hayat mücadelesi. ama öyle de ya da böyle, ben hep kendimce bazı şeyleri başarırken onlar erkek olmaya devam ettiler. şimdi onların bazısı uyuşturucu bataklığında kendini heba ediyor, bazıları ipsiz sapsız, bazıları hala işe yaramaz. erkeklikleri bir işe yaramadı yani. ben ise onların inandıklarının ve onların aksine erkek olarak gördükleri kişilerin sahip olduğu tüm sorumluluklara sahip mutlu bir hayata sahibim çok şükür. bu yüzden insanlar çocuklarına cinsiyet dayatmalarını erkek dediğin şöyledir kadın dediğin böyledir diye öncelikli göstermek yerine insan olmayı ve iyi kötü insan ayrımına dikkat etmeyi öğütlererse belki daha huzurlu bir geleceğin zemini atılmış olur. saygılar.

edit: cinsel kimliğim ile alakalı olarak her zaman kendimin farkında idim. ilkokulda bile biliyordum. kızlarla iyi anlaşsam da onlardan hoşlanmıyordum. ama etrafımda hiç erkeklerden hoşlanan erkek yoktu bu yüzden söyleyemiyordum kimseye. sonrasında uğradığım hakaretler sebebiyle bu şekilde kimsenin beni sevmeyeceğini, nefret edeceğini ve dışlayacağını anladığım için erkeklerden uzak durdum biraz da aslına bakarsanız. ama hiç itiraz etmedim kendime. kızlardan hoşlanmak için zorlamadım kendimi. hep barışıktım kendimle. sadece dışlanmak kırıcıydı.

13 nisan 2019 ayı sözlük ankara zirvesi

-keşke istanbul'da da yapılsa dediğim zirvedir.
-istanbulda olduğumdan katılamayacağım zirvedir.
-neden hiç istanbul'da zirve düzenlenmiyor?
-ankara'da olsam kesin katılırdım dediğim zirvedir.

(bkz: kullanmak için can atılan replikler)

hep ankaralılar istanbul zirve başlıklarına yazıyordu, özeniyordum. oohhh, rahatladım.

ürkek

ay korkarım ben diye iki adımı gelmeye erinen yazarlara rağmen, urkmezsem gelicem dedi ve taaaa zonguldaklardan kalkıp geldi sağolsun zirveye. başta biraz ürkütüydü ama sohbetimizle biz oksaya oksaya sakinlestirdik. sempatik sessiz sakin yazar.

edit : sabaha karşı dönerken usudum diye verdiği boyunluk bende kaldı. emanetin ben de ürkek, bir sonraki görüşmede teslim edeceğim.

başlıklara ben benimdir o ben oluyorum diye yazıp duran yazar

bir özellik belirten her başlığa, kendi cümlelerini kullanarak özgün anlatımıyla tanım girmek veya konuyu yorumlamak yerine kendini dünyaya tanıtmaya ant içmişçesine o başlıkta bahsi geçen özelliğin onda da olduğunu herkes bilsin isteyen yazardır. üç girdisinden birisi içinde "ben de bu kişilerden biriyim, biliyor muydunuz?" anlamı taşıyan"ben","bkz:ben","ben oluyorum", "bu benim" benzeri bilumum örneklere denk geleceğiniz, dolayısıyla ben merkezli, muhtemelen de ilgi orospusu olan yazardır.

berber dayaması

oldukca hoş olan berberimin, traşı gereğinden fazla uzatarak elimin olduğu yeri hizalayarak alenen bastırarak yaptığı eylemdir. elim koltukla berberin bastırdığı yerinin arasında baya baya sıkıştığı için çekemediğim ama çekmeyi de beğenim doğrultusunda istemediğim için hoşuma giden küçük aksiyondur.

bir bear'la sevişirken altında kalarak can vermek

döl-le-ri-nin akışına ööööölürüm bearım, öööölürüm bearım, öööölürüm bearım oyh.

salaş meyhanedeki yorgo

açtığı başlıkların aşırı spesifik konular olmasının inanilmaz hoşuma gittiği yazardir. her gün yeni bir bilgi sayfaları gibidir adeta. yazdıkları da fena değil. okunur bu okunur.

evli bir erkekle ilişki yaşamak

kalede kaleci var diye gol atmayacak mıyız?