çehov'un son derece kısa ama bir o kadar sarsıcı, etkileyici, derinlikli öyküsü. zaten usta edebiyatçılar roman yazmaktansa iyi öyküler yazmayı daha zor, daha ustalık ve yetenek gerektiren bir iş olarak görmüşlerdir hep. daha az sözcükle daha fazla şey anlatmak herkesin harcı değildir. zamanla, piştikçe hem sade hem de bir o kadar derin olabilir insan. öyküde yazı işlerinde memur olan ivan dimirtiç çerviakov'un tiyatroda oyun izlerken hapşırır.
hapşırdıktan sonra kimseyi rahatsız edip etmediğini anlamak için etrafına bakar ve ulaştırma bakanlığında görevli general brizjalov'un hapşırarak üstünü kirlettiğini farkeder ve "benim amirim değil ama ne farkeder?" diyerek generalden özür diler. ancak çerviakov'un ruhunun derinliklerine işleyen memur zihniyeti yakasını bırakmaz. hangi ruh haliyle olduğunu pek çok memurun anlayabileceği bir şekilde generali kızdırdığını ve kendisini affettirmesi gerektiğine saplantılı bir şekilde inanır. en sonunda da bu dertten ölüverir. bu öykü sadece memur amir ilişkisi değil, ana-baba ve çocuk ilişkisi, hoca-öğrenci ilişkisi, patron- çalışan ilişkisi gibi pek çok yerde karşımıza çıkan bir durumu ortaya koyuyor.