shogun düştü

mahmut sütlaç'ın bir hikayesi. japon kültürüyle yaşayan adalı bir türk halkının devrim mücadelesini anlatır. birçok yerde daha sonra alıntılanır.

"özgürlük için ölmek, zayıfça boyun eğmenin gölgesinde yaşamaktan daha asildir çünkü ölümü elinde gerçeğin kılıcıyla kucaklayan kişi gerçeğin sonsuzluğuyla ebedileşir, çünkü yaşam ölümden zayıftır ve ölüm gerçekten zayıftır."
gibran khalil

adı sanı bilinmeyen bir adada, namı asla unutulmayacak kahramanlar yaşardı. orta yeri sanki devasa eller tarafından sıkıştırılmış gibi dar bir adaydı bu. işte bu orta yere çınar denilirdi. bu yerde shogun'un kudretini simgeleyen ulu bir çınar ağacı vardı. il adını da buradan alıyordu.
çınar'ın berisinde shogun'un sarayının bulunduğu bayramyeri yer almaktaydı. onun kuzeydoğusunda adalet beldesi, kuzeyinde halley, güneydoğusunda da sümer vardı. bu beldeler politikacılar, aristokratlar ve shogun yakınları tarafından mesken bellenmişti.
ulu çınarın ötesinde ise shogunşehitleri, saltak, suluköprü, incilipınar ve pelitlibağ illeri bulunuyordu. pelitlibağ'ın içinde ise çok farklı bir hayatın sürüp gittiği dükkanönü beldesi vardı. buralarda askerler, zanaatkârlar, işçiler yaşamını devam ettirmeye çalışırdı. sefaletin hüküm sürdüğü bu topraklara shogun hiç ilgi göstermez, hatta oralardan ağır vergi talep ederdi.
işte yine bir vergi toplama günü her şey başlamıştı...
7 shogun askeri pelitlibağlı mulayimaro'nun kapısını çaldığında güneş batmak üzereydi. kapı açıldığında askerler karşılarında zırhını kuşanmış, katanasını çekmiş bir adam buldular. mulayimaro tek kelime etmeden katanasını kapının ağzında duran askere sapladı. çevik hamlelerle 6 askeri doğradıktan sonra son askeri meydana doğru kovaladı. bilinçli bir hamleydi. meydanda askeri yakaladıktan sonra kendisini merak ve hayretle izleyen kalabalığa dönüp konuşmaya başladı.
-biz özgür müyüz?
kimseden çıt çıkmamıştı. şiddetlice bağırarak tekrar etti.
-biz özgür müyüz?
niye yaşıyoruz? shogun refah içinde yaşasın diye mi? bize kalacak yer veriyor, karnımızı doyuruyor diye onun mu olduk? kaldı ki bu topraklar bizim, yediğimiz ekmek, içtiğimiz su bizim. hangimizin ne kadar ekmek yiyip su içeceğini, nerede yatacağını söyleyecek diye bir hıyar turşusuna kendimizi heba edecek değiliz! emeğimizi bize dağıtmakla mükellefken, kendisine çalan bir pisliğe karşı susacak değiliz! devir hareket devridir. ya şimdi harekete geçip özgürlük yolunda ölün ya da bir ruh gibi dolanmaya devam edin!
halktan naralar yükseliyordu. bir isyan başlamıştı. yangından tez yayılan bu isyan çınar'a kadar yayıldı. isyancılardan bir ordu yükseliyordu.
shogun fasho-agaku yaklaşan tehlikenin farkındaydı. saray ordusu ve bir avuç isyana katılmamış çınaröteli asker vardı yanında. isyan bastırılmayacak kadar büyümüştü bile. kale duvarlarına çok güvenmekteydi. çapulcu ordusunun çınar'ı bile geçemeyeceğini düşünüyordu. bu düşüncelerle tahtında otururken veziri şogun geldi.
-şogun...
-buyrunko hazretleriko.
-bu isyancılarko senceko biziko alt eder miko?
-bilmemko.
-çekilebilirsinko.
isyancıların ordusu gün geçtikçe çoğalıyordu. ancak ordunun içinde çok az sayıda asker vardı. umursamazlıklarıyla bilindikleri gibi savaş yetenekleriyle de tanınan dükkanönü samurayları savaşa katılmalıydı. isyancı lideri mulayimaro çınar'a hücumu başlatmadan önce dükkanönü'ne geldi. dükkanönü ahalisi isyanın işe yaramaz bir uğraş olduğunu düşünüyordu. limonlu sodayla bile geçebilecek bir gazdı onlara göre bu olup bitenler... vanrosaki, mulayimaro'yu meydanda karşıladı.
-savaş isteseniz de istemeseniz de kapımızda. zırhınızı kuşanıp savaşa katılın!
-shogun'u devirmek, bu düzeni altüst etmek size mi kaldı mulayimaro?
-söylesene bana vanrosaki, bu düzenin değişmesini istiyor musun?
-elbet isterim. ama size mi kaldı bu iş? bir avuç çapulcu...
-bir avuç çapulcuyuz belki ama biz düzeni yıkmak için uğraş gösteriyoruz. çünkü bunu ancak insanlar alt edebilir, bozayılar ya da eşekler değil. sen de bu düzenin yıkılmasını istiyorsun da neden bir şeyler yapmıyorsun? sen insan değil misin?
dükkanönü ahalisine dönüp bir kez daha bağırdı.
-siz insan değil misiniz?
mulayimaro hiddetlenmişti. vanrosaki'ye acırcasına baktıktan sonra atını hızla sürüp uzaklaştı.
mulayimaro'nun önderliğinde isyancıların ordusu çınar önüne varmıştı. fasho-agaku ulu çınarı koruyan kalenin surlarından orduya bakıyor ve gülüyordu. şogun da yanındaydı.
-şogun...
-buyrunko hazretleriko.
-düdüğüko hazırlayınko. bu salakolar hücümko başlattığında düdüğüko çalınko. kuzeydenko süvari birliklerimizko inecekko, bunları tostko yapıpko geçecekko.
-emrinizko olurko hazretleriko.
-çekilebilirsinko.
şafak söktüğünde büyük bir hücum patlak verdi. koçbaşı ile kale kapısına dayanmıştı isyancılar. surlar üzerinden kızgın yağ dökülüyor, kapı korunuyordu. kapıdan umut kesildikten sonra merdivenler surlara dayatıldı. saldırı her türlü geri püskürtülüyordu. isyancılar geri çekilmek zorunda kaldı. düdüğün çalınmasına bile gerek kalmamıştı.
shogun keyiflenmişti. veziriyle ve komutanıyla oturmuş konuşuyorlardı.
-şogun...
-buyrunko hazretleriko.
-yarınko bunlarıko kaledenko çıkıpko kılıçtanko geçiririzko.
-elbetteko haşmetleriko.
komutanko, senko ne dersinko bu işeko?
-emrinizleko alayınıko süpürürüzko hazretleriko.
gülüşüp içkilerini tokuşturdular.
isyancılarda ise durum pek iç acıcı değildi. ertesi gün öğle saatlerinde shogun'un askerleri kaleden çıkıp nizam aldıktan sonra kimileri korkup kaçmaya yeltenmişti. son hücum için atıyla beraber mulayimaro birliklerin önüne geçip bir nara attı.

-kardeşlerim! şu kalenin arkasındaki ulu çınar ağacını görüyor musunuz? onu alaşağı edeceğiz. çünkü biz kimsenin gölgesi altında yaşamayız! indirin şu ağacı, güneş tekrar üzerimize doğsun! ya istiklâl, ya ölüm!
ordu tek bir ağızdan "ya istiklâl, ya ölüm!" diyerek bağırıyordu. shogunluk komutanı hiyaragasü telaşa kapılmıştı. birliklerine savunma pozisyonu almalarını emretti.
isyancılar delirmişcesine koşmaya başladılar. shogunluk askerlerinin üzerlerine atılıp savaştılar, savaştılar, savaştılar...
shogun veziriyle beraber surlarda olup biteni izliyordu. korkmaya başlamıştı.
-şogun...
-buyrunko hazretleriko.
-düdüğü çalınko.
-emredersinizko hazretleriko.
şogun surlardan aşağı kale içine bağırarak düdüğün çalınması emrini verdi. kuzeyden bir şey geliyordu ancak süvari birliği olmadığı kesindi. shogun iyice korkmaya başladı.
-şogun...
-buyrunko hazretleriko.
-düdüko çalmıyokko bokuko yedikko.
kuzeyde bir atlı göründü. atı şaha kalkmıştı. shogun bunu birliğin başı sanıp sevindi ancak öyle olmadığı atlı yaklaşınca anlaşıldı. bu kişi dükkanönü mahallesinin en büyük savaşçısı nidyasechu'ydu. kuvveti efsanelere konu olmuştu onun. cesurluğu başka hiçbir kimsede yoktu. şimdi de tek başına atını kale kapısına doğru sürüyordu.
öylesine hızla gidiyordu ki atın nallarından kıvılcımlar çıkıyordu. kale askerleri yerlerine mıhlanıp kaldılar. kapıya bir metre kala nidyasechu kendisini atından ileri doğru atarak kale kapısına doğru uçtu, kafasıyla kapıyı delip geçti . kapı kırılmış, kahramanın bedeninin tamamı kalenin içine girmişti. silkelenip ayağa kalktı ve savaşmaya başladı. ancak onun için bile çok kalabalıktılar. nidyasechu can vermişti.
onun geldiği yerden binlerce atlı daha göründü. dükkanönü savaşa gelmişti. isyancıların ordusundan sevinç çığlıkları yükseldi. moralleri iyice yükselmişti. vanrosaki önderliğinde atlılar, dışarda kalan shogun askerlerini ezip geçtikten sonra kaleye daldılar. bir askerin hala "düdüğü çalın!" naraları attığını duymuştu vanrosaki.
-süvariler sizin düdüğünüze kulak kabartmışken azrailin osuruğunu duydular, evlat. onlara katılmaya ne dersin?
kale muhafızları kaçıştılar.vanrosaki "nidyasechu için!" diye haykırdı ve muhafızlar kalenin içinden tamamen süpürüldü.
mulayimaro ordusuyla beraber kaleye girdi. ulu çınarın altında durarak kardeşlerine döndükten sonra tekrar ağaca dönüp çınara bir darbe indirdi. ardından vanrosaki vurdu artık pek de ulu görünmeyen çınara. ve ardından o, şu, bu derken ağaç darbelere dayanamayıp kale surlarının üzerine devrildi. mulayimaro'nun yüzüne güneş vurmuştu. kılıcını havaya kaldırıp zafer çığlığı attı. onu onbinler takip etti.
shogun çoktan kaçıp sarayına dönmüştü bile. korku içinde kendisini sarayın büyük salonuna kapattı. veziri hariç kimsenin girmesine izin verilmiyordu. salonun ortasında boylu boyunca uzanmışken içeri şogun girdi. fasho-agaku kafasını ondan yana çevirdi.
-şogun...
-buyrunko hazretleriko.
-neko varko?
-mulayimaru siziko düelloyako davet ediyorko hazretleriko.
shogun birden ayaklandı.
-şimdiko anasınıko laciverte boyadımko.

shogun düello için sarayından dışarı çıktı. onbinler sarayın önünde bekliyordu. en önde yaya bir adam, mulayimaru vardı. ona yaklaştı. mulayimaru konuşmaya başladı.
-şu dünyada pek çok şeye şaşırdım da senin gibi bir hıyar turşusunun shogun olmasına şaşırdığım kadar hiçbir şeye şaşırmadım. haysiyetsiz köpek.
fasho-agaku cevap vermedi. düello başladı. kılıç darbeleriyle geriye itilmişti shogun. mulayimaru zorlanmıyor gibiydi. sanki bir gösteri sergiliyordu. fasho-agaku yerden eliyle toz kaldırıp mulayimaru'nun gözlerine doğru üfledi. isyancı liderin görüşü bozulmuştu. bu boşluktan yararlanarak fasho-agaku kılıcını ona sapladı. mulayimaru geriye doğru sendeledi. shogun kılıcını bir kere daha salladı ancak mulayimaru bu saldırıyı bertaraf etti. son gücüyle kılıcını fasho-agaku'nun kalbine saplayarak onun üzerine devrildi. yerde kulağına fısıldadı.
-şerefinle yaşamasını bilmedin, bari ölmesini bilseydin...
vanrosaki koşarak isyancı liderin yanına gitti ancak o çoktan son nefesini vermişti.
o gün saray fethedilmiş, adalet, halley ve sümer illeri de kendiliğinden teslim olmuştu. direnen aristokratlar hadım edildiler. hanedan üyeleri uzak diyarlara sürüldüler. shogun'un devri bitmişti. devrim başarıya ulaşmıştı.
ertesi gün mulayimaro'yu onurlandırılmak üzere bir tören düzenlendi. cansız bedeni zırhı ve kılıcıyla birlikte odunlar üzerine konulmuştu. eski adetlerde olduğu gibi yakılalarak ebediyete uğurlanacaktı. vanrosaki elinde meşaleyle cenazenin başına geçti. nemli gözlerle liderine son kez baktıktan sonra derin bir nefes çekip topluluğa döndü.
-esir doğdu, sefil yaşadı; şanıyla yürüdü, özgür öldü.
kılıcını çekti ve meşaleyi üzerine yağ dökülmüş odunların üzerine bıraktı. son kez kalabalığa dönüp olabildiğince sesli bir şekilde bağırdı.
-mulayimaro!!!
herkes tek bir ağızdan onun adını haykırıyordu. onun, özgür mulayimaro'nun adını. ve onun ismi sonsuza kadar yankılandı.
2 Entry Daha