kaos

1 Entry Daha
kaos kısaca bir çok değişkenin iç içe geçtiği, sonuçların sebep, sebeplerin sonuç olarak birbirlerini tetiklediği, bir sonraki aşamada ne olacağını kestirmenin imkansıza yakın olduğu kontrolsüz durumlara verilen ad.

temel olarak kaos bir düzen biçimi değil, aslında herhangi bir düzenin var olmadığı andaki tahmin ve kontrol edilemez rastgele hareketler dizisidir. çok büyük ölçekte, evren tam anlamıyla kaotiktir denemez, yıldız sistemleri, gezegenler vb. belli bir düzen içinde hareket ederler, oldukça tahmin edilebilir, ölçülebilir ve öngörülebilir davranışlar gösterirler. ölçek küçüldükçe, örneğin insan ölçeğine yaklaştıkça her şey kaotik bir hal almaya başlar. daha küçük ölçeklere, atom altı seviyeye, yani kuantum dünyasına indiğimiz zaman tek karşılaştığımız şey ise kaostur.

memeli psikolojisinde (bana anlatıldığı kadarıyla, detaylısını bilemiyorum) bir canlının karar verme sürecinde, tüm girdilerden bağımsız bir rastgelelik mevcuttur. şu anki kuramlar, örneğin bir deney kapsamında, tamamen aynı şekilde doğmuş, aynı şeyleri görmüş, aynı yemeği yemiş, en küçük esintiye kadar aynı girdileri almış iki kişinin ani bir soruya, kırmızı mı mavi mi, gibi bir soruya farklı cevap verebileceklerini söylüyor.

insanın kaos düşüncesinden hoşlanmamasının bir sebebi de, kaotik bir dünyada her hangi bir şekilde güvenliğin sağlanamayacağı düşüncesidir. hiç bir kontrolün olmadığı, ya da hadi anarşinin olduğu diyelim, bir yaşantıda, yan masadaki adam kalkıp benim beynimi dağıtabilir, ve öylece de yürüyüp gider. kaos ile şiddet, acı, ve korku bağdaştırılır.

inanç açısından da, kaos kabul edilebilir değildir. inanç arzusunun temelindeki her şeyin bilindiği, görüldüğü, aciz insandan daha büyük bir güç olduğu, bu gücün koruyucu olduğu, ölümden sonra adalet dağıtacağı, suçların cezasız, iyiliklerin ödülsüz kalmayacağı, kalamayacağı hissi, kaosun tam zıddına, insanın dışında her şeyi kontrol eden/edebilen/edebilecek olan bir gücün varlığını aramaktır. birey dünyanın kaotik yüzü karşısındaki aciziyetini bu şekilde yatıştırır.

oysa dünyanın gerçek bir kaos olması, hiç bir şeyin bir ilahi güç tarafından bilinmemesi, kişinin kendi hayatı boyunca yaptıklarının sadece kendisi tarafından bilinmesine, ismin nesilden nesile aktarılmasının bile sadece belli bir kaç fikri, ve belki bir fotoğraf ile de simayı iletmekle sınırlı kalacağını kabul etmek demektir. aciz insansandan daha büyük ilahi bir güç olmadığını, ama insanın asıl acziyetinin birey olarak toplumun altında ezilmekten, insan gruplarının keyiflerine kalmış olmaktan geldiğini düşünmeye sebep olur. koruyucu bir güç olmadığı için de, bu keyfin herhangi bir şiddet şeklinde tezahür etmesi durumunda, kişinin yok olmaya mahkum olması anlamına gelir. hiç bir süper gücün adalet sağlamıyor olması, gerçekten de, yaşanılan acıların çekenlere, zevklerin keyif sürenlere kar kalacağı anlamına gelir, ve açıkçası inançsızlığın temel ağırlık noktası, bu kaostur. inancın huzurunu kör bulur, inancı bir kendini kandırma olarak görür ve kaosla her gün yüzleşir, acı çeker.

sırf semavi inançların yapıları gereği, kaos ile dinin bir arada algılanabilmesi (bireyin hem kaosu hem de yaratıcıyı) algılayabilmesi mümkün değildir. birisinin özünde kaçınılmaz, elinden kurtulunmaz bir kontrol altında olmak hissi, diğerinin özünde ise, tam bir kontrolsüzlük, bilinmezlik çorbasında yüzüyor olma hissi vardır. ying yang gibi değildir yani bunlar, bir bütün oluşturabilecek kavramlar değildirler, birisi gözünüzün önündeyken diğerini görebilmek için yüz seksen derece tornistan yapıp arkanıza bakmanız gerekiyor.

bana kalırsa, bugünün dünyasının kaosunu algılamak iyi bir şey değil. nasıl olsa sadece bir ömür var, hiç bir sorun yok, ölünce öleceksiniz. eğer yapabiliyorsanız inancınızın örtüsünü başınıza kadar çekin ve mutlu olun, o eşiği geçtiyseniz de geçmiş olsun şimdiden.

4 Entry Daha