copy + paste yapmak gerekirse:
kandemir konduktan
yüreklerinizi ısıtacak, sıcacık veya
monoton ve sıkıcı bir hikaye: mahallenin muhtarları. maltepede kendi halindeki bir mahallenin muhtarı,
muhtarın cazgır kızı ve müstakbel damatları çevresinde geçen bu dizi, 90′larda türk televizyonlarındaki korkunç boşluktan faydalanıp bir şekilde dönemin en akılda kalan yapımlarından biri olmayı başardı.
ana hikaye şudur: mahallenin herkes tarafından sevilen ve saygı duyulan bir muhtarı vardır. muhtarın kızı fadime ise canı sıkılan,
her işe burnunu sokan, sinirli ve
agresif bir genç kızdır. fadimeye aşık olan temel de kahve işleten, maymunuyla kahvede takılan, yine herkes tarafından sevilen, saf bir karadeniz gencidir. işte dizinin konusu kabaca budur. bu konu kısırlığı ise diziye hiçbir bir engel teşkil etmeyecektir
fadime anlaşılması güç,
karmaşık bir karakterdi. karakterinin ipuçları dizinin jeneriğinde açıkça veriliyordu. daha en başta fadimenin temele karşı olan sebepsiz agresif tutumu izleyiciye sunuluyordu. oysa ki temel, fadimenin bu tatlı sert tutumunun tek nesnesi değildi. fadime, babasının muhtarlığıdan aldığı özgüvenle midir bilinmez, herkese karşı
ziyadesiyle sertti. sertti sert olmasına ama herkesin gönlünü bir şekilde, muhtemelen de sevgiyle almasını da bilirdi. jenerikte de babasından daha beter muhtar olmakla suçlanan fadime de tek koluyla tutunduğu ağaç gövdesinin arkasından
"uyy benden şikayetçi misiniz? oysa ben sizi çok seveyrum!"
sarkarak geliyor, uuuyyy benden şikayetçi misuğuz? oysa ben sizi çok seveyrum gibi bir sempatiklik yapıyordu. fakat babası
dünyanın en güzel türkçesini konuşurken fadimenin bundan neden birazcık olsun bir şey kapmadığı yıllarca gizemini koruyacaktı.
aslında fadime ile temelin kavuşamaması için hiçbir sebep yoktu. iki sokak arayla oturuyorlardı, düşmanları yoktu, herkes tarafından sevilip sayılıyorlardı ve isteseler ertesi gün evlenebilirlerdi. temelin aşkı o kadar kabul görmüştü ki muhtara muhtar babacuğum diye hitap edebiliyordu. ancak 1990′lardaki dizilerinde, özellikle de mahallenin muhtarlarında bir eğiticilik, bir halka örnek teşkil etme kaygısı mevcuttu. dizinin bu
didaktik ruhu sonucunda da örnek insan fadime kendisine talip olan gençlere yüz vermiyordu. fadime, temelin bütün iyi niyetiyle kendisine aldığı çiçekleri kafasında parçalıyordu; ancak aslında o da temelden (ula kilçuk!) hoşlanıyordu. fadimenin bu oturmuş karakteri ve kanıksanmış tutumu hiç değişmedi; fazla naz ne aşık, ne de izleyici usandırmadı. ancak şüphesiz fadimenin bu bakireliğini koruyuculuğu abartılmış, neredeyse mezara bekar girse sevinecek bir hal almıştı. fadimenin korkunç bir trajedi olan ölümü de bunu doğrular nitelikteydi: fadime, temel ile olan düğününden bir gün önce
kendi gelinliğini ütülerken çıkardığı yangında yanarak
feci şekilde can verecekti
temel de ziyadesiyle tuhaf bir karakterdi. bütün günlerini kahvesinde evcil maymunu çaydanlık ile geçiriyor, fadimeyi etkilemeye çalışıyor, artan zamanda mahalleliye çay götürüyor, dostu olan mahalle esnafın kendisine sempatik bir şekilde takılmasına izin veriyordu. ancak fadimeyi tavlama çabaları bir türlü nihayete eremiyordu; zaten temel, çok sevdiği fadimesine dünya gözüyle hiç kavuşamayacaktı
temel fadimenin ölümünü atlatınca şirin adlı yeni bir manita yaptı. şirin, fadime'ye kıyasla
normal bir insandı. fadimeye göre daha sevecen, daha anlayışlı ve
daha az cazgır olan şirin ile mutlu bir beraberliği oldu.
dizi fadime ile temelden ibaret değildi tabii ki. ilk bölümündeki oyuncuların neredeyse hiç birinin son bölümünde oynamadığı
böyle mi olacaktı kadar olmasa da mahallenin muhtarları da
bir dizideki karakter sayısı rekorunu zorluyordu. yüzbinlerce yan karakter (iğneci handan, müzevvir müzeyyen, kemikkıran kadriye, ali, behiye, haydar paşa, annem annem, kart zampara emlakçı, mahallenin delisi ve daha niceleri) hikayeye renk katıyor, veya gereksizce uzatıyordu.
ancak mahallenin muhtarlarını mahallenin muhtarları yapan şey, daha önce de değindiğimiz didaktik yapısı ve bunu desteklemek için
seri üretim halinde yazılan şarkılarıydı. bu şarkıların kalitesine yönelik fikri jenerikten edinmek mümkündü: dar gelirli insanlar / bir arada yaşarlar /
/ tartışmalar çıksa da / dönmez asla kavgaya / işi tatlıya bağlar / biri girip araya gibi dizeler, dizinin taşıdığı sosyal mesaj kaygısının sinyallerini veriyordu. dizi içerisinde de en ufak olayda yazılan, toplumsal ders veren şarkılar veya ulan deli diyoruz ama, hepimizden akıllı be gibi replikler babaannelerimize tabi ya, doğru dedirtiyor ve dizi evrenini
sosyal bir ütopya kılıyordu. mahallenin muhtarları,
absürtlükte sınır tanımayan kaygısızlar'ın aksine akıl, mantık, karşılıklı anlayış ve
toplumsal sağduyu üzerine kurulmuştu.
bu dizi, 90′lardaki çoğu dizi gibi sıradan insanları konu alıyordu. yansıtılan olaylar ve kişiler orta sınıfın kendi başına gelenlerdi, veya doğrudan kendisiydi. geçim derdi, aile ve komşu ilişkileri gibi konular işleniyordu.
zengin karakter veya zengin ailenin başına gelen talihsizlikler gibi olaylar dizinin bel kemğini oluşturmak şöyle dursun, çok aşırı bir durumdu. orta sınıftaki türk izleyicisi henüz ekranda kendini görmekten sıkılmamış, zenginlerin, ağaların hayatına merak salmamıştı.
1990′ların hiçbir şey hakkındaki uzuuuun dizilerinin en manasızlarından biriydi mahallenin muhtarları. ancak bunu pek sorgulamıyor, kadın erkek genç yaşlı, kızlar delikanlılar, ve sevimli çocuklar olarak yerimizi alıyor, sanki gerçek hayatta yaşayan bu mahallenin birbirinden sıkıcı maceralarını keyifle izliyorduk.
kaynak:
90larmuzesi.com