ot gelip ot gitmek

usagimiz alfonso gibi basit halk kesimlerinin degismez yazgisidir. çünkü protein almiyorlar, eti sadece kurban bayramlarinda tadabiliyorlar ve ben bu fakirlere kuru fasulyede fosfat olmadigini bir türlü ögretemedim. tabi haliyle genleri kilo almiyor. bünyeleri zayif kaliyor...

biliyorsunuz bizim alfonso, bir isviçreli bilim adami degil. hatta belki adam bile degil essegin önde gidenidir. ama iyi bir kobay olabilir diye düsünürken bir gün, istersem çok rahat isvicreli bilimadami da olabilirim, isviçre bankasi da dedim kendi kendime. nitekim alfonso üzerinde yaptigim tibbi deneyler sonucunda az kalsin nobel ödül törenini izlemek için isveç'e gidecektim, sonra sörfü daha çok sevdigim için rotayi havai'ye çevirdim. ama ben bu arada ne buldum?
fakir insanlarin genleriyle ot bitkisi arasindaki sasirtici benzerlikten gözlerim pörtledi. evet bildiginiz ot.
diyeceksiniz ki ya sen insan degil misin? ama benim dikkatli okurlarim, az önce fakir ve ceplerinde havyar alacak parasi bile olmayan insanlari kast ettigimi anlayacaklardir. bunu farketmeyenler bol bol avocado yesin. 3 hafta içinde 3. gözleri açilacaktir. benim kendi genlerimi nasil özenle ve titizlikle koruduguma gelince, ben çok çikolata
yedigim için genlerim daha kasli ve rüzgarda ahenkle dansediyor.

(bkz: bitkisel hayat)