ipek ongun

bir genç kızın gizli defterleri, yas 17 vs. gibi ebidik romanların yazarı. oya bale okuluna giden kızların, belden katlanarak diz üstüne çekilen kareli eteklilerin olmazsa olmazı, lüzumsuz hede. yarattığı karakterler ne emmeye ne gömmeye yarayan mavi lensli, sıvama usul fondotenli ve fon kafa tiki kızlardı. ama anneciğim diyerek konuşan bebek sesli bu kızlar 2010'lu yıllarda yerini attığını vuran, hacker lezbo lisbeth salander'e bıraktılar.
yabancı versiyonu için v.c.andrews
her gey gibi benim de zamanında cilt cilt kitabına sahip olduğum, okuduğum, hatta hatmettiğim, hatta bir imza gününde "siz gençlerin dilinden en iyi anlayan yazarsınız" hödüsünü sarfetmiş bulunduğum, gençlere yol yordam gösterme adı altında sosyeteye insan yetiştirme kursu tadında eblek kitaplar yazan, bir genç kızın gizli günlüğü diye ciltler dolusu saçma bir seriye imza atmış bu seride herkesi birbirine aşna fişna ettirmiş yazar. biz de bunu okuduk yıllarca...
akıllara ziyan genç kız kitapları yazan yazar. ya şu cümleyi okudum kitapta. '' güzel kadın, yağmurlu bir günde otobüs durağında siyah erkek şemsiyesi altında ekonomist dergisi okuyan kadındır.'' bu nasıl bir zeka nasıl bir beyin yarab. ben bu kadını fetullah gülen'e benzetiyorum. ikiside abidik gubidik ütopyalarındaki toplumun mühendisliğini yapıyor. ama yemezler. yaşar kemaller sait faikler varken mümkün değil.
bir bomba daha. buyrun burdan..''kızlar, evinize bir arkadaşınızı davet edin ve ona bir konsept belirleyin. kalacağı odanın perdeleri, nevresimleri, halıları, ona vereceğiniz pijamalar ve herşey sarı olsun. baş ucuna sarı çiçekler koymayı unutmayın''

(bkz: ne mana)
bir genç kızın gizli defteri serisinin ikincisi olan "arkadaşlar arasında" adlı kitabını 99 yılında okumuştum. kitapta da 96 - 97 senesinin atmosferi vardı. istanbul'da gidilecek tek avm akmerkez vs idi o zamanlar, şimdi düşününce ilginç geldi haliyle. yıllar sonra üçüncüsünü de 2007 yılında okumuştum, kitabın adı "kendi ayakları üstünde" idi. serra adlı kızımızın maceraları anlatılıyordu.

çerezlik kitaplar belki ama okuması da kolaydı aslında akıcıydı.

tanım da girelim, mersin doğumlu yazarımız.
bir neslin takıntılarının sahibi bu kitaplar gerçekten okurken derdim işte böyle olması lazim herseyin yastığına birkaç damla lavanta damlatacaksın kitap kaset peşinde kosturacaksın sosyal olacaksın düzenli olacaksın ülke gündemiyle ilgileneceksin falan filan

kim yapabiliyor allah aşkına kim yetişkinler bile yapamıyor neden çocuklara böyle bir misyon yüklendi?karakterlerle kendimi karsilastirinca sanki sumuklerim akmış da kollarıma silmişim kollarım parlıyor herkes de sumuklerimi sildiğimi anladı diye düşünürdüm

gerçi baktığımda bayrağı tüm günlerini süper verimli geçiren influencer ve vloggerlar taşıyor her gücü onlar aşıyor yurdumuza çizdiğimiz aydın yol onların gençlik onların onlar da gençliğin bitmedin bitemezsin bitmedin bitemezsin.

bu kitabı eleştiren bir seriyi de şuraya bırakıyorum