sokaktaki adam

okuduğum tek attila ilhan romanı...
gerçi yakın zamanda aldığım zenciler birbirine benzemez'i de okumamla tek olarak kalmayacak, biliyorum. şimdilik öyle diyorum sadece.
okuyalı o kadar zaman geçti üzerinden. hala aynı duyguları besliyorum kitaba. asıl olayla ilgilenmiyor, romanın içindeki, bir şaire ait olduğu belli olan güzel cümleleri unutmamak için debeleniyorum. bu başlığa da onları ekleyeceğim sadece. hasan'ın hayal kırıklıklarından bahsetmeyeceğim mesela.

"biz, mutlu olmak için yalan söylemek zorundayız. oysa yalan söylediğimiz vakit gerçek mutluluğu duymaktan çok, işlerini yoluna koymuş bir esnafın aşağılık keyfini hissederiz. ama hislerimiz de bizleri durmadan yalanlar yaşamaya ve uydurmaya iterler. iş nihayet o hale gelir ki yalanlar sahteleşir, bütün romantizmlerini kaybedip orospulaşırlar."

"yere ait olmaktan çok sonsuzluğa ve göğe ait olmak istiyorum."

"acıyan bir tarafımı biliyorum ve bunu azarlanmaktan korkan bir çocuğun yarasını sakladığı gibi saklıyorum."

ai
sevdiceğim olacak kişiyi seçerken ya da en basitinden bir partner arayışımda öncelikle aradığım makul olma çizgisi.

mesela çok kibar olmak yerine birini üzerine döke döke yemek türünde bir adam, pub'a gitmek yerine kahvehanede beraber 51 oynayabileceğim bir adam; o da olmadı mangala şuraya buraya gidebileceğim ortalama seviyede normal olabilen; haniyse "taşmayan" bir adam beni alabilir, istemesi yeterli. bunun dışında kalan sokağa çıkamamış bünyelerle olmaz, böyle hunharca haykırarak olamaz; olabilemez hetta.