oscar wilde

irlandalı şair ve yazar (yazar olarak tek işi the picture of dorian gray).
eşcinsel ilişkileri ve eril yaşantıyı eleştiren yazıları yüzünden ahlaksızlıkla, topluma kötü örnek olmakla suçlanmış ve aldığı iki yıllık ceza sonrasında hayatı asla eskisi gibi olmamış, serbest kaldıktan üç yıl sonra 46 yaşındayken paris'te yoksulluk içinde ölmüş yazar.
annesi, genç devrimci irlandalilara ilham vermis bir sair olan jane francesca wilde dir. çocuklugunda annesinin cumartesi aksamlari evlerinde verdigi partilere dönemin önemli edebiyatçilari ve taninmis sahsiyetler katilirdi. sanirim bu dönem, wilde in kisiliginin gelisiminde önemli bir yer edinmistir.

siyasi görüs olarak sosyalizme sempati duydu, özgürlükçü yaninida her zaman gösterdi. ayni zamanda bir pasifistti. " özgürlük kanli elleriyle geldigi zaman onunla el sikismak zor olacak" demisti.
hapishanedeyken yazdığı, şu ünlü 'herkes öldürür sevdiğini' şiirinin de yer aldığı 'reading hapishanesi baladı' diye de bir eseri vardır.
dehasını hayatına kattığını, eserlerine ise sadece yeteneğini koyduğunu söyleyerek beni benden almış olan yazardır aynı zamanda.
savunması okunmaya değer.
the picture of dorian gray`in sansürsüzünü okuyabilen şanslıdır. sıkmayan betimlemeler, akıcılık, akılalmaz tahliller.. tadı damağınızda kalır.
"adını söylemeye cesaret edemeyen aşk" ı bahane edilerek reading zindanı'nda hapsedilen büyük oyun yazarı. brian gilbert'in yönettiği stephen fry'ın oscar wilde rolünü, jude law'ın lord alfred douglas rolünü oynadığı filmde de mahvına neden olan şımarık bossie'yle ilişkisinin başlangıcından gurbet ellerde bir otel odasındaki ölümüne kadar geçen zamanı anlatılır.
lord henry (dorian gray'in portresi) kimliğinde alt üst etmiştir kalıpları. utanmazca (utanmak adı korkuyu ezip gecerek), alay ede-ede, sike-sike, insan gerçeğinin gizlisini saklısını serer gözler önüne. şeytan kadar baştan çıkarır dorian'ı. okuyunca şaşarsın; güleyim mi, kızayım mı, utanayım mı... yoksa "oh be" diye bağırayım mı... bilemezsin.

ilk okuduğumda "şeytan bu" demiştim. uzun yıllar emindim. son yıllarda değişti düşüncelerim. şeytan onun kadar eğlenceli de, gerçekçi de, dürüst de değil.

omen adlı 3 bölümlük (sonradan ilikinin modern versiyonunu da çektiler) filmde'de, 666'nı politikadan çıkacağı düşüncesi savunulur, incil'den alıntılarla.

lütfen yukardaki iki cümlemi "karın" (karıştırın) birbiri ile. kim bilir? belki ilginç sonuçlara varırsınız.
"in this world there are two tragedies, one is not getting what one wants and the other is getting it" diyen, estetik akiminin oncusu, sanat sanat icindir olgusunu gelistirmis ve guzellik guzellik icindir'i savunmus, trajik ve mukemmel insan. onu seviyorum.