sinan

Durum: 2325 - 0 - 0 - 0 - 21.03.2016 03:52

Puan: 34442 - Sözlük Kaşarı

9 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Türkiye'yi ailemle birlikte temelli terk ediyorum. - Düzenimi kurunca yurtdışında, uğramaya çalışacağım buraya. - Yıkık fildişi kulemin enkazında 22.yy.´ı arıyorum.
  • /
  • 117

türkiye

tutkuyla sevdiğim, hep seveceğim ve temelli terk etmek üzere olduğum canım vatanım.*

private romeo

askeri akademideki gay aşk... henüz izlemedim nasıl bir film olduğu hakkında pek ahkam kesemeyeceğim.*
"the shakespeare project" filmin diğer adıymış. anlaşılacağı gibi bir tür rome and juliet uyarlaması olmalı.
yönetmeni alan brown'mış. senaryosunda hem yönetmen olan alan brown hem de doğal olarak, william shakespeare adı geçiyor.

imdb: http://www.imdb.com/title/tt1500512/

lgbti temalı filmler

mezi

erkeklerde boşalma olmadan evvel, meni henüz gelmemişken yani meniden önce gelen, meni gibi yoğun olmayan, şeffaf akıntı.

breakfast on pluto

müzikleri de dikkat çekici güzellikteki bir filmdir.

imdb - soundtrack: http://www.imdb.com/title/tt0411195/soun...

benim için 14 şubat

30 şubat neyse, benim için 14 şubat odur!

ayı sözlük 80'ler 90'lar anılar özlemler

- sen kapat ben seni ararım, sana yazmasın. (sabit telefon)
...
- iki kere çaldır telefonu sonra ara ver bir daha çaldır, 15 dakikada parktayım!
...
- airport'a mı gitsek, discorium'a mı? hydromel çok bozdu! - airport çok kalabalık oluyor, discorium iyidir.
...
- swiss pub'ın parfe çikolatalasını özledim! - haftaya gidelim!
...
- beyaz gölge'deki salami ne tatlı di mi? - sus kız! saçlarımı kestiririm bak sonra!

bedri baykam

sanatçı ve aydın bir kişilik. yazarlığı da vardır. "kemik" adlı romanını önerebilirim.
yıllar önce sanırım ist./ortaköy'de işlettiği bir parda yarı çıplak hatunlara çamur güreşi yaptırmaktan, ergenlikte yaptığı bir masturbasyonun kalıntısı olan sperm lekeli peçeteyi saklayıp, yıllar sonra bu kurumuş sperm lekeli peçeteyi sergilemeye ve daha neler neler... inanmayana google bir tık kadar yakın! velhasıl-ı kelam, ilginç bir kişiliktir.

yoğun parfüm sıkan insan

tek kelimeyle ifade etmeye çalışayım: iticidir.

kedili erkek

ılık, yumuşak, satanist, yalnız değilim ve kedim var. erkeğim!***

karbon temelli yaşam yerine silisyum temelli yaşama sahip canlı

potansiyel olarak canlılık oluşturabilecek moleküler yapılarda karbon daha yüksek bir olasılıkla bulunacaktır ve bildiğimiz kadarıyla da öyledir; ancak silisyum ise düşük bir olasılıkla bu yapıların temelinde bulunacaktır.

evren o kadar büyük ki, en düşük olasılık bile yeterince zaman tanınırsa gerçekleşme olasılığına sahip. öyleyse? evet. olası.*

ingilizce kelimeleri telaffuzuyla yazmak

eskiden şehir ve yer adlarında kısmen yapılırdı bu. mesela chicago değil de şikago yazardık. 1980'lerin sonuna doğru yavaşça silinmeye başladı bu şekildeki kullanım tarzları ama halen kimi istisnalar da yok değil; "vaşington portakalı" gibi...

orijinali ingilizce olan şehir ve yer adlarının kendi imlasıyla yazılmasına karşı değilim fakat tam olarak türkçeleşememiş kimi sözcüklerde yapılıyorsa bu, işte ona karşıyım.

gay sözcüğünü de gay olarak yazarım, gey olarak değil. bilmem anlatabildim mi?*

lubunya vs kezban

her ikisini de kategorize etmek anlamsız geliyor bana. karşılaştırma yapmak da anlamsız. üstelik bazı hallerde her ikisi ve hatta daha fazlası da, tek kişide bulunabiliyor.

(bkz: ego sum qui sum)

rock lobster

the b52's şarkısıdır. deli dolu, çılgın bir müziktir...

(bkz:#279165) ´den dinlenebilir.

sözleri şöyle:

we were at a party
his ear lobe fell in the deep
someone reached in and grabbed it
it was a rock lobster

we were at the beach
everybody had matching towels
somebody went under a dock
and there they saw a rock
it wasn't a rock
it was a rock lobster

motion in the ocean
oooo wooo
his air hose broke
oooo wooo
lots of trouble
oooo wooo
lots of bubble
oooo wooo
he was in a jam
s'in a giant clam

down, down

underneath the waves
mermaids wavin'
wavin' to mermen
wavin' sea fans
sea horses sailin'
dolphins wailin'

red snappers snappin'
clam shells clappin'
muscles flexin'
flippers flippin'

down, down

let's rock!

boy's in bikinis
girls in surfboards
everybody's rockin'
everybody's fruggin'

twistin' 'round the fire
havin' fun
bakin' potatoes
bakin' in the sun

put on your noseguard
hit on the lifeguard
pass the tanning butter

here comes a stingray
there goes a manta-ray
in walked a jelly fish
there goes a dog-fish
chased by a cat-fish
in flew a sea robin
watch out for that piranha
there goes a narwhal
here comes a bikini whale!

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

the b52's´den rock lobster (official - uzun - konser):



kısa versiyon (klip):


the b52's

1980'lerin ünlü müzik gruplarındandır... punk, rock, new wave türleri sentezi ilginç bir müzikal anlayışları vardır.
grup adını meşhur bombardıman uçağı b-52'den almıştır. rock lobster isimli şarkılarıysa efsanedir.

(bkz: b-52)

b-52

salvation army

kurtuluş ordusu

bir hristiyan yardım kuruluşu... batı ülkelerinde yaygındır. evsizlere, berduşlara, fakirlere giysi verirler, yiyecek verirler, yardımlarda bulunurlar vb. ...

fransızcası l'armée du salut, ingilizcesi ise salvation army olarak geçer...

aynı adlı bir film de vardır.

(bkz: l'armée du salut)

l'armée du salut

2013 yapımı, yönetmenliğini abdellah taia'nın yaptığı fas - fransa - isviçre ortak yapımı bir film.

imdb:
dslt

filmin adı bir hristiyan yardım kuruluşu olan " kurtuluş ordusu"´ndan geliyor. ingilizcesi " salvation army".

imdb puanı düşük, filmin temposu düşük ama konusu ilginç ve türün meraklıları için izlenesi bir film. filmin dili fransızca ve arapça. yakın zamanda türkçe altyazısı çıkmış...

--- spoiler--- alıntıdır ---
“umarım insanlar izledikleri şeyi öncelikle bir film ve bir hayal olarak algılarlar. filmin ritmini, gizlenmiş sırlarını anlarlar. görüntüler yavaş ve sessiz gibi gözüküyorlar, ama değiller.”

15 yaşındaki abdellah, anne-babası, beş kızkardeşi ve iki ağabeyiyle casablanca’nın yoksul bir mahallesinde oturuyor. abdellah artık çocuk değil, ama erkek de değil; arada kalan o garip dönemi yaşıyor. ev zor; babasına baktığında şiddetle göz göze geliyor. ağabeyi slimane ise ona anlatamayacağı şeyler hissettiriyor.

dışarıdaki sokaklar cinsellikle, kısıtlamalarla ama bir o kadar da arzuyla dolu. filmin ikinci yarısında, on yıl sonra, abdellah’ı batı’da yaşayan arap bir eşcinsel olarak tanıdığımızda, hayatın onu başka hassas dengelerle değiştirdiğini izliyor olacağız. abdellah taïa’nın kendi romanından uyarladığı kurtuluş ordusu, şiirselliğiyle ve korkusuzluğuyla hayat dolu yeni bir yönetmeni tanıştırıyor bizlere. film, her ne kadar sessizliklerle bezeli gibi duruyorsa da, bir an için bile o adı konamayan anların çarpıcı duygusunu kaybettirmiyor. -ifistanbul- | gönderen: sinigami
--- spoiler--- alıntıdır ---

(bkz: lgbti temalı filmler)
  • /
  • 117
  • /
  • 39

amfi


ada


atina


whoami


bağlanmamayı marifet sanan hastalıklı kişi


çingenelerin sitesi


şoför


baby jane


love


nori


justin trudeau


browsec


diyojen


megafon


mezi


müfteri


singapur


brexit


dert


bozacının şahidi şıracı


  • /
  • 39
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 2325

benlik uyuşmazlığı kuramı

carl gustav jung'un " gölge benlik" kavramı ile harmanlanırsa tadından yenmeyecek olan* kuramdır benlik uyuşmazlığı kuramı. kuramın adı, kendini açıklar niteliktedir.
edward tory higgins tarafından geliştirilen sosyal psikoloji kuramıdır*.
kurama göre üç farklı benlik bulunuyormuş:
- gerçek benlik
- ideal benlik
-(bkz:#zorunlu benlik)
bana biraz sigmund freud'un id, ego, süperego'sunu çağrıştırmadı* değil.

mobbing

sydney pollack'ın 1993 yapımı the firm filminde de işlenmiştir mobbing konusu.

düşün ki o bunu okuyor

ölmedik biz. ayrı ayrı uyuyoruz. belki derin komadayız ama ölmedik biz. sen de, ben de hala hayattayız. öküz ölünce ortağını satanlardan değil, yeni bir öküz alanlardan olmak gerek. bu devirde düzgün ortak bulmak çok güç.

hayatlarımız birbirine örüldü bir kez ve bu rastlantıdan fazla bir şeydi. ölmedik biz, hala varız. sen ve ben, ayrı ayrı varız. birlikte fenafillah olmak varken, bunun deneyimlerini yaşamışken ve ötesini de tahayyül edebilirken ve nasılsa günün birinde zaten ölecekken, yaşarken biz'in ölmesi ne kadar da gereksiz ve boşuna.

içinde yaşıyorum; içimde yaşıyorsun. yeniden biz olmak zor değil. anlayış ve kabulleniş, özgürlükten taviz vermek değildir. kavuşmak mümkün. istemek yeter. seni yıkıp geçen hatalarım, beni böyle kabul ettiğinde, yıkıcı değil yapıcı olacaktır. ben seni, her şekilde kabul edebilmişken hele. kalp kırıklıkları, yüce bir sevgiyi kaybetmeyi istemek için yetersiz. ölümcül sanılan hatalar, kahredici, üzücüydü ama ölümcül değildi.

bak, yaşıyorsun. yaşıyorum. yazıyorum. okuyorsun. gel. canım cananım, gel. bir ders alınması gerekiyorsa, ikimiz de aldık aynı dersi. gel. hep gel. gitme daha fazla. gel biriciğim, gel...*

düşün ki o bunu okuyor

günler geçer üstümüzden, geceler doğrar, biçer, ezer ve kavuşuruz sonunda da, nasıl kavuşuruz, ne halde kavuşuruz? muamma. gönülün istediği aşktan ötesidir. aşkın özüsün, öyle birisin. kendi içindeki öteliklerden bana da ver ve alıştır kavuşunca kokunla sarhoş olmaya beni.
gerçekler, hayallerden ve düşlerden yapılmıştır, bilmez misin? benimle oynama daha fazla. böyle ortaya çıkman iyi oldu aslında. gel. özlemlerinle gel.
konuşalım. sussak bile yüreklerimiz, ruhlarımız bizi dinlemeyecek. onlar birbirleriyle hep konuştular; biz tanışmadan önce bile üstelik! beyinlerimizi dinlemeyecek onlar. dinlememeli de. aşk bir beyin işi değildir; yürek işidir. sonsuzluğun parçası olalım. seni boşvermek imkansız. sen mutluyken mutlu, mutsuzken mutsuz olan bana seni boşvermek imkansızdan da öte. sen ezelden gelip ebede gidensin. bu dünyada manevi olarak kendini düşününce varacağın nokta, ötekindeki kendindir. maddi olarak kendimizi düşünmeyi es geçiyorum! burda sönmediğini anladık. burda biten, bitişin sonu olmalı. başlangıca selam olsun! seviyorum. seviyorsun. sadece sarıl. öylece kal. gözyaşlarımız yıkasın kalp kırıklıklarımızın kirini. paklanalım. gel.
hayat, seni doğurandı. "gelsem mi?" deme, gel. hayal kırıklığının büyüğü sen yokken olandı daha fazlası olmaz bana inan. küçüklerini zaten saymıyorum; onları kanıksadım. o'nun ben olduğumu, o'nun sen olduğunu anladığım gibi anla n'olursun. tereddüt etme, göreceksin, göreceğim. birbirimize geç kalmadık. son tren, son uçak, son vapur henüz kalkmadı. birbirimizi beklemeye gerek yok. neden bekleyelim? haydi, şimdi! hayatın verdiklerini, ölüme taşıyacak değilim. yaşayalım.
özlediklerin gerçekleşecek; bunu bil ve iste ve gel. gel. sadece gel ve korkmadan gel. ürkek adımlarla değil, koşarak gel. bekleyeceğim. şimdi, uykumda bekleyeceğim seni. gel, düşüme gel. düşümü gerçek kıl.*

pluviophile

nasıl ki bibliophile / bibliyofil'i "kitapsever" diye türkçeleştirebiliyorsak, "yağmursever" diye türkçeleştirilebilecek bir kavram.
aşırı ve zarar verici yağmurlar, abartılı sağanaklar hariç, sanırım ben de yağmurseverim.

sinan

bu kadar hızlı yazar yapılmasını hazmetmeye* çalışan dünkü çömez.

kırım'dan gelirim, adım da sinan'dır.*
sinan, bazen sinan cemgil'dir; mimar sinan'dır kimi zaman.
sin'dir**. an'dır*. nan'dır**. inan'dır*; sina'dır**... si'dir*.
velhasıl-ı kelam, mızrağın ucundaki lüledir. sivridir.*

teşekkür ederim " sözlük".

seri eksi oy veren ezik

eksilenen bazı girilerime, hatta hepsine baktığımda, aslında eksilenecek bir şey olmadığını, eksileyen tarafın farklı düşünmekten değil de sırf eksilemek için eylemde bulunduğunu ve bana takmış bir psikopatın varlığını duyumsadığımı, dolayısıyla "seri eksi oy veren ibne" gibi seksist bir tanımlama yerine, "seri eksi oy veren psikopat" tanımlamasını yeğlediğim "sözde" yazardır.

edit: bunu da eksileyeceğini düşünüyordum. haklı çıktım. meraklısı profilimden eksilenen girilerimi görebilir ve yazdıklarımın haklılığını da teyid eder.

edit-2: umursamadığım ama ne olduğunun bilinmesini istediğim kişi ve durumdur.

bi

hem latince, hem arapça, hem farsça kökenli* bir önektir ama her dilde ayrı anlamlar yükler başına geldiği sözcüğe. her üç dilden de türkçe'ye girişi olmuştur bu ekin.

şöyle ki:

latince olarak, çift - iki anlamı taşır. biseksüel'deki, bipolar'daki "bi", budur.

farsça olarak, bitaraf örneğindeki gibi , tarafsızlık, taraf olmama, tarafsız yani "sız" eki üzerinden, yoksunluk, olmama durumu (susuz, kayıtsız gibi) belirtir. bihaber* - habersiz vb. ...

arapça üzerinden bir kullanım örneği verecek olursam, ki arapça'da " ile" karşılığı kullanılmaktadır "bi", bi'l - umum yani bilumum, genel ile, hepsi, tümü, "tüm çeşitleri ile" anlamında.

tüm anlamlarıyla bir tümce*de kullanırsam şöyle bir şey olur*: bilumum ayı sözlük yazarları, biseksüelliğe karşı aynı bakış açısının sergilenmesine karşı bitaraf olmalılar mı?*

kedi besleyen sözlük yazarları

şu an kedim yok ve şartlar gereği bir süre daha olmayacak. zaman içinde kedilerim olmuştu. ailemde de kedi besleyen çok insan var. bu kedilerden bazılarının adları şöyleydi: fadiş, mimi, carina*, tırmık, arabişko*, nuri sesigüzel*, pufkin*, nişantaşlı, beşiktaşlı...

düşün ki o bunu okuyor

ölmedik biz. ayrı ayrı uyuyoruz. belki derin komadayız ama ölmedik biz. sen de, ben de hala hayattayız. öküz ölünce ortağını satanlardan değil, yeni bir öküz alanlardan olmak gerek. bu devirde düzgün ortak bulmak çok güç.

hayatlarımız birbirine örüldü bir kez ve bu rastlantıdan fazla bir şeydi. ölmedik biz, hala varız. sen ve ben, ayrı ayrı varız. birlikte fenafillah olmak varken, bunun deneyimlerini yaşamışken ve ötesini de tahayyül edebilirken ve nasılsa günün birinde zaten ölecekken, yaşarken biz'in ölmesi ne kadar da gereksiz ve boşuna.

içinde yaşıyorum; içimde yaşıyorsun. yeniden biz olmak zor değil. anlayış ve kabulleniş, özgürlükten taviz vermek değildir. kavuşmak mümkün. istemek yeter. seni yıkıp geçen hatalarım, beni böyle kabul ettiğinde, yıkıcı değil yapıcı olacaktır. ben seni, her şekilde kabul edebilmişken hele. kalp kırıklıkları, yüce bir sevgiyi kaybetmeyi istemek için yetersiz. ölümcül sanılan hatalar, kahredici, üzücüydü ama ölümcül değildi.

bak, yaşıyorsun. yaşıyorum. yazıyorum. okuyorsun. gel. canım cananım, gel. bir ders alınması gerekiyorsa, ikimiz de aldık aynı dersi. gel. hep gel. gitme daha fazla. gel biriciğim, gel...*

mustafa kemal atatürk

varlıklarını kendisine borçlu olduklarını algılayamayacak derecede olup, ötekileştirildiği halde ötekileştirme yapabilen zevatın dahi çamur atmaya yeltendiği fakat altının çamura düşmesiyle altın olma niteliğini kaybetmeyeceği misali, hala ışıldayan, ebediyen de ışıldayacak insan.

how i met your mother'ın tek cümlelik özeti

dizi izlemeye yönlendirilerek uyuşturulmuş kitlelerin izledikleri amerikan dizilerinden biri.*

ben ayıyım benimle yatağa girme

eğer " ben ayıyım benimle yatağa girme" cümlesini bir teddy bear'den duyduysanız, muhtemelen bir korku filminin içine hapsolmuşsunuzdur.

boy kompleksi

turklish olarak, boy yani delikanlı, genç erkek, erkek çocuk kompleksidir.*

bedri baykam

sanatçı ve aydın bir kişilik. yazarlığı da vardır. "kemik" adlı romanını önerebilirim.
yıllar önce sanırım ist./ortaköy'de işlettiği bir parda yarı çıplak hatunlara çamur güreşi yaptırmaktan, ergenlikte yaptığı bir masturbasyonun kalıntısı olan sperm lekeli peçeteyi saklayıp, yıllar sonra bu kurumuş sperm lekeli peçeteyi sergilemeye ve daha neler neler... inanmayana google bir tık kadar yakın! velhasıl-ı kelam, ilginç bir kişiliktir.