homofobiye karşı sokakta soyunan çift

brezilya'da yaşayan çifttir. homofobiyi protesto etmişlerdir. onur yürüyüşünde soyunan kadınlar için (evet bende hoş bulmadım ama biz direk gömdük, daha sakin karşılayabilirdik)ahlak bekçiliği yapan tayfa bakalım bu habere ne diyecek. merak içerisindeyim.

http://www.chicos.cc/los-chicos/felippe-e-marlon/
gecenin bir vakti kimsecikler ortada yokken yapılan bir protestodur*; homofobik olmadığımı biliyorsunuz ama verilen bağlantıya bakınca, ilk saptamam, ilk izlenimim bu oldu.
brezilya için belki güzel bir eylemdir ama sadece eylemdir... neyi değiştirir ki bu eylem? verilere göre hala brezilya'da her dakika bir lgbti bireyi nefretle öldürülüyor ve birisi çıkıp bunu malzeme yaparak resimler çekmiş kış ortası soğuk işlek bir caddede. vurucu ve etkili bir haber ama brezilya bu küçük eylemle kendi gerçeklerini keşfedip ne kadar ilerler orası belli. bunu istiklal'deki 2015 pride' daki rezillikle nasıl bağdaştırılır bilemedim hani tam da hürriyet.com.tr vari alakasız bir haber alakasız bir üslupla sunulmuş. net olarak belirtmek istediğim şey şu : genel olarak kabul görmek ve yasal bir kazanım elde etmek için soyunarak savaşacaksak bunun sonucu sadece daha fazla nefret uyandırıp daha çok ölüme sebep olmak olur. nitekim bu yılki pride sonrası hepimiz bunu gördük yaşıyoruz. brezilya farklı bir ülke, şartları ve sonuçları da farklı elbette. ne de olsa daha ileri bir demokrasidir bizden. ama türkiye olarak resme bakıldığında ve benzeri bir kaç demokraside de olduğu gibi haklar savaşarak değil siyasetçilerin o yasal hakkı veya özgürlüğü vermesinden doğacak rantı ve oylara yansıması ile gerçeklik buluyor. örnek olarak kürt siyasi hareketinin filizlenmesi ilerlemesi ve nihayetinde iktidarın bundan bir şekilde faydalanmayı bilmesi diyebilirim. ortada bir savaşın zaferi değil siyasilerin ayak oyunları var. lgbti de türkiye'de büyük olasılıkla bu şekilde haklar kazanacaktır yani akademik ilerleme şemaları bunu öngörüyor ve bu bağlamda kıyımlar olmadan yaşayabilmek için akılcı davranmamız lazım herkesin de bu konu da sorumluluğu var... dahası öngörüleri değil de sonuçlarına bakalım lgbti hakları cumhuriyet tarihinde hiç gündeme gelmedi ve gelemiyor olmasının bir nedeni de lgbti üstünden para veya imtiyaz kazanan kesimdir, nihayetinde sonuca giden değil muhalif olan bir yapı var. konuyu dağıtmadan türkiye gerçeklerine muhafazakar yapıya eğilmeden girişimler ancak daha çok nefretle sonuçlanır. doktrini bilmek adına kabul görmek için sevilmek yani uslu çocuk rolünü oynamak değil akılcı hamleler yapmak lazım diyorum. gerçek aktivizm olsa olsa kopyala yapıştır ithal mantıkla değil kendi toplum gerçeklerine uygun alternatif akılcı çözüm getirici tavırlarla olur.
wagaman'ın yazdıklarını okuduktan sonra tekrar düşündüm.

başlıktaki ilk girimde, gece vakti kimsecikler etrafta yokken eylemin yapılmasından dem vurmuştum. gündüz vakti, cadde işlekken, insanla dolup taşarken yapılsa ne olacaktı? belki birileri linç etmeye kalkacaktı; belki birileri üstlerine örtünebilecekleri bir şeyler vermeye kalkacaktı; nihayetinde muhtemelen polis gelecekti.

bu tür protestolarla bir yere varılmıyor. lgbti akımına, hareketine sempatiyle bakan kimi heteroseksüelleri bile bakışlarından soğutabilir ve antipati duyar hale getirebilirsiniz bu tür eylemlerle. peta'nın hayvan hakları için yaptıklarına veya femen tarzı eylemlere benzemez sonuçları. benzemiyor da... istiklal'deki eylem, kesinlikle hareketin o anki tüm büyüsünü bozdu. benzer bir başka eylem de "recep ile şaban'ın aşkına ramazan karışamaz" olandı. belki bu sonuncusu söylem olarak doğruydu ama hangi topluma ne sunuldu? sonuç: harekete yarar değil, zarar verdi.

lgbti hareketi, bana göre toplumda kendine sıkı bir destek istiyorsa, daha çok kariyer sahibi insan dolaptan çıkmak eylemini yapmalı. daha kuvvetli örgütlenmeler ile politik destek alınmalı ve verilmeli. heteroseksüel kesimden de daha çok dost edinebilmeli ki toplumdan ayrı düşmesin, entegrasyon olsun. şimdilik düşüncelerim bu yönde.
her protesto bir yere varacak, bir sonuç çıkaracak, bir hak kazanacak diye bir şey yok. hiç bir hak zaten tek bir çaba ve protestoyla kazanılamaz. şuanki en özgür ülkelerde bile o haklar için kaç kişinin hayatını kaybettiğini bir düşünün. bu protesto da öyle, sadece bir damla. illa ki bir gün aşk kazanacak deme biçimi belki de bu çift için. belki de yakın zamanda homofobiye yenik düşmüş, öldürülmüş bir arkadaşları için yaptılar bunu. gündüz olmuş, gece olmuş, ne zaman yapıldığının da bir önemi yok. burada anlamamız gereken şey damlaların bir araya geldikten sonra bir gölü, denizi oluşturacak olmasıdır. ses çıkartmış olmasıdır. duyulmuş olmasıdır. tokat atacağımız yer, bir kadının açıkta olan vajinası, göğüsleri veya bir erkeğin açıkta olan penisi, poposu değildir. önemli olan mesajı verebilmek veya o mesajı alabilmektir. ahlak kriterleriniz veya tabularınız bu mesajları almanızı engeller sadece.
bu tavır, tarafların iyice keskinleşmesine neden olur. lgbti'ye sempatiyle yaklaşan kesimden kopmalara ve muhafazakar kesimdeyse kılıçların çekilmesine yol açar. damlalar birike birike göl olur elbet ama suyun içine asit damlaları düşünce de göl zehirli olur.

tanım: benzeri türkiye'de de yapılabilecek hatta belki de yapılmış olan ama kendi kendini tatminin ötesinde ve yukarıda yazdıklarımın ışığında, faydası değil, zararı olan eylem.
görünür olmak için beş giri yukarıda yazdığım gibi kariyer sahibi eşcinsellerin dolaptan çıkmak eylemini yapması lazım öncelikle ki, toplumda ciddi anlamda bir ses getirebilsin. bir düşünün çok önemli bir şirketin, holdingin patronunun eşcinsel olduğunu açıklamasını veya bir siyasetçinin; bir de bunun topluca yapıldığını düşünün!

homofobi yok edilmeye çalışılırken sakın daha da artırılıyor olmasın ve heterofobi geliştiriyor olmasın bazıları diye de sormak gerek.

toplumdan iyice ayrışmak mı, toplumla entegre olmak mı? işte bütün mesele bu!

tanım: kendi tabu veya ahlak kriterlerime göre değil, toplumun yapısını düşünerek eleştirdiğim eylem.