dünyası dünyam varlığı bir şenlik benim için...sanırım sanatının suyunu hayatım boyunca yudum yudum içeceğim. nazim'dan bir alıntı olunca o günüm başka bir şey oluyor. en çok ümidini seviyorum. doğrularına olan inancı veya siyasi değeri hiç ön planda olmadı benim için...
ömrünün son yıllarını geçirdiği hindistan'da yazdığı siyasi anal kitabı bölgenin geleceğine şekil verdiğini hocamdan duyunca içimden bir daha doğan kadın... çok önemlidir hem de çok. son yıllarındaki zihninin dinginliği dehasının kanıtıdır. ındia kitabını okumak çok sağlam altyapı ister. sonraları ghandi hindistan'ın annesi demiştir.
bak şimdi bu aşağıdaki ödül sahipleri ödüllendirilirken tiye alınıyorlar timam mo
just a spoiler
2015 ödülleri ve sahipleri şöyle;
eğitim - ihsan karaman
yayıncılık - "kızları kız erkekleri erkek gibi yetiştirmek" psk. banu yaşar, zafer yayınları (domatesleri bende)
sansür - zorlu center
kurum - tdk
spor - fenerbahçe
medya - engin ardıç
siyaset - recep tayyip erdoğan
eğlence - niran ünsal
beynelmilel - isviçre
asıl komik olan kaos gl ve queer fest de katkıda bulunan birinin hormonlu domates sahiplerinin ödüllerini neden almadıklarını anlayamıyor olması değil mi?
sol siyasetin aşamaları olduğunu elbet hepiniz biliyorsunuzdur... benim evrimimin son halkası vegan olmak oldu. on beş yıl kadar önce sosyal demokratım derdim sonra sosyalistim dedim. devam eden sürede radikal sola ve anarşiye vardım. artık yeşilciyim ve hayvan sömürüsünü red etmenin olmazsa olmaz bir gereklilik olduğunu anladım. etik meselelerden devşirdim vegan olmayı. uzun uzun okumalar yaptım. tıp, biyoloji, ekonomi, siyaset, insan ve hayvan hakları, tarım politikaları ve etik gibi disiplinlerin son vardığı nokta vegan yaşam günümüz için en barışçıl ve doğaya en az zarar veren yaşam şeklidir. vegan bir insanın neden olduğu karbon salınımı yıllık bazda etobur birine göre yedi kat daha az. insan bedeni vegan bir kökenden evrimleşti diyen ortak bir genelleme hakim. aslında savaşçı insan doğası, ki bu özümüzde olmayan bir doğadır, ortak atalarımızın etobur beslenmeye başlaması ile şekillenmiştir. bir de avcılık yapmadan ve çiğ et yiyemeyen tek etobur insan türüdür ve bu yine doğal beslenmemiz olmadığı fikrini doğruluyor.
kesinlikle akademik bir söylem. dinleyiniz lütfen. yaşam hakkına dair ve lgbti hakları konusunda aşkın cümleler duyacaksınız.
sevil atasoy, kriminalist
"doğa, eşcinsel davranışı defaatle gösteren bir sistem" diyen prof. dr. sevil atasoy, lgbti hakları konusunda yaptığı konuşmada ülkemizin ve bireyler olarak hepimizin tek tek alması gereken çok yol olduğunu belirtiyor. sadece eksik yasaları değil, zihniyetimizi değiştirmemiz gerektiğini anlatırken, bizden de bir ricası var: herkesin yaşama ve istediğini sevme hakkını kabullenip bunu diğer insanlara anlatmamız.
prof. dr. sevil atasoy, alman lisesi ve istanbul üniversitesi kimya fakültesi'nden mezun oldu, biyokimya alanında uzmanlık ve tıp bilimleri doktorası yaptı. cerrahpaşa tıp fakültesi'nde öğretim üyeliğinin yanı sıra, 1980-1993 arasında adalet bakanlığı adli tıp kurumu kimyasal tahliller ihtisas dairesi başkanlığını, istanbul üniversitesi adli tıp enstitüsü'nün 1987-2005 yılları arasında müdürlüğünü yürüttü ve 2009'a kadar öğretim üyeliğini sürdürdü.
2005-2009 arası, hürriyet gazetesinde haftalık adli bilim yazıları kaleme aldı. 2005-2010 arasında birleşmiş milletler uluslararası uyuşturucu kontrol kurulu'nun başkanlığını üstlendi. ayrıca, mağduriyet projesi'nin yürütücüsü, kanıt adlı televizyon programının konsept sahibi ve hikâye danışmanı, teşvikiye laboratuvarı, ıfss ve s. atasoy-ekinci danışmanlık şirketlerinin sahibidir. halen üsküdar üniversitesi rektör yardımcısı ve suç önleme merkezi müdürü olarak görev yapmaktadır.
dünyası dünyam varlığı bir şenlik benim için...sanırım sanatının suyunu hayatım boyunca yudum yudum içeceğim. nazim'dan bir alıntı olunca o günüm başka bir şey oluyor. en çok ümidini seviyorum. doğrularına olan inancı veya siyasi değeri hiç ön planda olmadı benim için...
brezilya için belki güzel bir eylemdir ama sadece eylemdir... neyi değiştirir ki bu eylem? verilere göre hala brezilya'da her dakika bir lgbti bireyi nefretle öldürülüyor ve birisi çıkıp bunu malzeme yaparak resimler çekmiş kış ortası soğuk işlek bir caddede. vurucu ve etkili bir haber ama brezilya bu küçük eylemle kendi gerçeklerini keşfedip ne kadar ilerler orası belli. bunu istiklal'deki 2015 pride' daki rezillikle nasıl bağdaştırılır bilemedim hani tam da hürriyet.com.tr vari alakasız bir haber alakasız bir üslupla sunulmuş. net olarak belirtmek istediğim şey şu : genel olarak kabul görmek ve yasal bir kazanım elde etmek için soyunarak savaşacaksak bunun sonucu sadece daha fazla nefret uyandırıp daha çok ölüme sebep olmak olur. nitekim bu yılki pride sonrası hepimiz bunu gördük yaşıyoruz. brezilya farklı bir ülke, şartları ve sonuçları da farklı elbette. ne de olsa daha ileri bir demokrasidir bizden. ama türkiye olarak resme bakıldığında ve benzeri bir kaç demokraside de olduğu gibi haklar savaşarak değil siyasetçilerin o yasal hakkı veya özgürlüğü vermesinden doğacak rantı ve oylara yansıması ile gerçeklik buluyor. örnek olarak kürt siyasi hareketinin filizlenmesi ilerlemesi ve nihayetinde iktidarın bundan bir şekilde faydalanmayı bilmesi diyebilirim. ortada bir savaşın zaferi değil siyasilerin ayak oyunları var. lgbti de türkiye'de büyük olasılıkla bu şekilde haklar kazanacaktır yani akademik ilerleme şemaları bunu öngörüyor ve bu bağlamda kıyımlar olmadan yaşayabilmek için akılcı davranmamız lazım herkesin de bu konu da sorumluluğu var... dahası öngörüleri değil de sonuçlarına bakalım lgbti hakları cumhuriyet tarihinde hiç gündeme gelmedi ve gelemiyor olmasının bir nedeni de lgbti üstünden para veya imtiyaz kazanan kesimdir, nihayetinde sonuca giden değil muhalif olan bir yapı var. konuyu dağıtmadan türkiye gerçeklerine muhafazakar yapıya eğilmeden girişimler ancak daha çok nefretle sonuçlanır. doktrini bilmek adına kabul görmek için sevilmek yani uslu çocuk rolünü oynamak değil akılcı hamleler yapmak lazım diyorum. gerçek aktivizm olsa olsa kopyala yapıştır ithal mantıkla değil kendi toplum gerçeklerine uygun alternatif akılcı çözüm getirici tavırlarla olur.
sisyphos tanrılara karşı suç işlemiş kişidir, onlarla boy ölçüşmeye giriştiği için de ölüler ülkesinde korkunç bir cezaya çarpılır. dona düşen son damla da bunu tam karşılar... ne kadar uğraşsa da sisyphos o kayayı bir türlü tepeye çokaramamıştır. odysseus'dan küçük bir alıntıda şöyle anlatır:
sisyphos'u gördüm, korkunç işkenceler çekerken;
yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı,
ve kollarıyla, bacaklarıyla dayanmıştı kayaya,
habire itiyordu onu bir tepeye doğru,
işte kaya tepeye vardı, varacak, işte tamam,
ama tepeye varmasına tam bir parmak kala,
bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri,
aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya,
o da yeniden itiyordu kayayı tekmil kaslarını gere gere,
kopan toz toprak habire aşarken başının üstünden,
o da habire itiyordu kayayı aşarken başınınüstünden,
o da habire itiyordu kayayı, kan ter içinde.
insan yaşamının anlamsızlığı içinde insan onurunun gene de, dış etkenlerin anlamsızlığına, koşulların kaçınılmaz baskısına karşın zorunlu olan yükü bile bile taşımayı anlatır bu hikaye... sisyphos'un bu korkunç işkenceden herşeye karşın bir zevk duyduğunu, bilincin verdiği sevinçle bir çeşit mutluluğa, umutsuzluğun mutluluğuna erişebileceğini anlatır... bu yüzden ne kadar sallarsan salla dona düşer son damla yani bile bile ladestir bu...
eski terörist olsa bile yeni türkiye'nin en önemli siyasetçilerinden biri olması önümüzdeki iki yıl içindeki performansına bakar, hesaplarıma göre 80 darbesinden sonra ilk defa sol kesim ( chp-hdp oylarının toplam ) bu kadar yükseldi.
istanbul'daki tüm lgbti dernekleri veya vakıflarının yöneticilerin hele ki komitedekilerin derhal istifa etmesini dilerim. haftalardır zaten böyle olacağına dair endişeler söyleniyordu ve geçen haftaki trans onur yürüyüşünden sonra beklentiler daha kötü bir müdahelenin yaşanması idi ve ürküyordum. yandaş medya iyice hedef gösterir olmuştu, ölüm görmedik en azından ama onuru ve pride'ı kutlamak için gelen insanlara neler döndüğünü komite ve dernek yöneticileri söylemeliydi... şimdi sanki bir savaş kazanmış gibi davranmalarını anlamıyorum, ya birine bir şey olacak diye aklım çıktı tüm gün.