nazım hikmet ran

değeri bilinmemiş büyük adam.
yurdundan ötelerde, bambaşka diyarlarda hasret çekerek göçüp gitmesine göz yummuş büyük adamlar.
oysa, o, nazım hikmet kalkıp
"vatan amerikan üstleri, amerikan bombası, amerikan donanması topuysa,
vatan kurtulmamaksa kokmuş karanlığınızdan, ben vatan hainiyim.
yazın üç sütun üzerine kapkara haykıran puntolarla:
nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." diyebilmiş bir âşık.
"gitmek sadece bir eylemdir. unutmak ise kocaman bir devrim..."
ilk dönem hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerini saymazsak şiiri şekil olarak rus şair mayakovski den etkilenmiştir. ölümünden sonra hakkında bir sürü kitap yazılmış, harika şiirlere sahip şair. aynı zamanda yazar, oyun yazarı. hayatının son 12 yılını türkiye sınırları dışında geçirdi ve 3 haziran 1963 günü moskova'da geçirdiği kalp krizi sonrası hayata veda etti. yaşamının neredeyse 13 senesini hapiste geçirdi.

bugün 111 yaşına giren, ilhamı piraye, gözlerini yumduğu sevdası vera, vatanının aşığı, şiirleri ve yazıları yüzünden kısacası düşüncesinden ötürü alıkoyulan türk şairi.
üvey oğlu memet fuat'ın; "nazım hikmet içinde aşk olmayan bir evliliği hiç sürdürmedi artık ona aşık olmadığını anladığı zaman piraye'den bile ayrılmaktan çekinmedi" sözleriyle aşkın hayatındaki önemini anlattığı büyük şair.
bugün ölüm yıldönümü olan büyük usta! tam da büyük bir kırılma noktasına geldiğimiz şu günlerde değerin daha bir anlaşıldı. ne dediysen doğruymuş, ne söylediysen haklıymışsın, bir kez daha anladık!
şu günlerde en güzel dizelerinden biri gelse ya akıllara.
"yaşamak; bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine..."
bu gece leylak ve tomurcuk kokacak yine.
espark önünde binlerce insan var, kürsüye çıkan amca nazım hikmet'ten şiir okudu bir saat önce. her yerden bir nazım afişi çıkıyor.
türkiye'ye aşığım bu gece.


yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani, o derecede, öylesine ki,
mesela, kollarin bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinlee bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse buna zorlamamışken,
hem de en güzel,
en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde.
nazım hikmet deyince aklıma hep bu şiiri gelir.. memleket hasreti.. eli öpülesi büyük insan...

memleketim....
ne kasketim kaldı senin ora işi
ne yollarını taşımış ayakkabım,
son mintanın da sırtımda paralandı çoktan,
şile bezindendi....
sen şimdi yalnız saçımın akında,
enfarktında yüreğimin,...
alnımın çizgilerindesin memleketim,
memleketim,

yürek değil be, çarıkmış bu, manda gönünden,
teper ha babam teper
paralanmaz
teper taşlı yolları.
bir vapur geçer varna önünden,...
bir vapur geçer bogaz'a doğru.
nazım usulcacik okşar vapuru,
yanar elleri...
grup yorum'un ''haziranda ölmek zor'' şarkısında bahsettiği o müthiş adam!
-düşmanıyım asaletin, kelimeler de bile
nazım hikmet
15 ocak 1902 doğumlu eşsiz insanın, büyük ozanın ve hakkı yenilmiş aydın yurtseverin doğum günüdür bugün...
kıymetini bilmiş tüm sevenlerine kutlu olsun!
tanrı, onu sevmeyenlere, onu anlayıp sevebilme mutluluğunu nasip etsin!
onu hakettiği gibi yaşatamamış ve gurbette ölmesine yol açmış bir milletin ferdi olarak, ruhundan özür diliyorum....
sen bizi affetmişsindir çoktan! iyi ki doğdun nazım!!
türkiye'de moskof ajanı, rusya'da stalin düşmanı kabul edilen büyük türk şairi. türkiye'de hem sağcılar hem de solcular tarafından dışlandıktan sonra (bakınız tkp'nin hain ilan etmesi) sovyet rusya'ya iltica eden nazım hikmet, orada da hayal kırıklığına uğramıştı. zira ülkeye stalin'in yoğun baskıcı sistemi hakimdi. stalin'in otoritesini yanlış buluyor, ot gibi her yerden biten stalin heykellerine anlam veremiyordu. bunu rusya'ya yerleşmesinden 2 gün sonra kendi onuruna verilen bir yemekte dile getirince olanlar oldu ve nazım sistem düşmanı ilan edildi. peşine ajanlar takıldı ve ölümüne kadar izlendi.

stalin'in ölümü için yıllar sonra şu dizeleri yazdı:

"taştandı, tunçtandı, alçıdandı, kâattandı iki santimden yedi metreye kadar.
taştan, tunçtan, alçıdan ve kâattan çizmeleri dibindeydik, şehrin bütün meydanlarında.
parklarda ağaçlarımızın üstündeydi; taştan, tunçtan, alçıdan ve kâattan gölgesi,
taştan, tunçtan, alçıdan ve kâattan bıyıkları lokantalarda içindeydi çorbamızın
odalarımızda taştan, tunçtan, alçıdan ve kâattan gözleri önündeydik.
yok oldu bir sabah!
yok oldu çizmesi meydanlardan,
gölgesi ağaçlarımızın üstünden,
çorbamızdan bıyığı,
odalarımızdan gözleri,
ve kalktı göğsümüzden baskısı binlerce ton taşın tuncun alçının ve kâadın"

işin ilginç yanı türkiye'de sağ cenah kendisini "stalin'in uşağı" olmakla suçluyordu.
evet sağ mizah, her zaman modundaydın..
yoğun hayatını okurken yorgun düştüğüm adam. iyi ki yaşamış, iyi ki okumuşum.
3 haziran 1963


*gece leylak
ve tomurcuk kokuyor


nazım hikmet 113 yaşında. ruhun şad olsun ey güzel insan!
  • /
  • 2