nazım hikmet ran

bugün ölüm yıldönümü olan büyük usta! tam da büyük bir kırılma noktasına geldiğimiz şu günlerde değerin daha bir anlaşıldı. ne dediysen doğruymuş, ne söylediysen haklıymışsın, bir kez daha anladık!
değeri bilinmemiş büyük adam.
yurdundan ötelerde, bambaşka diyarlarda hasret çekerek göçüp gitmesine göz yummuş büyük adamlar.
oysa, o, nazım hikmet kalkıp
"vatan amerikan üstleri, amerikan bombası, amerikan donanması topuysa,
vatan kurtulmamaksa kokmuş karanlığınızdan, ben vatan hainiyim.
yazın üç sütun üzerine kapkara haykıran puntolarla:
nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." diyebilmiş bir âşık.


yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani, o derecede, öylesine ki,
mesela, kollarin bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinlee bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse buna zorlamamışken,
hem de en güzel,
en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde.
3 haziran 1963


*gece leylak
ve tomurcuk kokuyor


nazım hikmet 113 yaşında. ruhun şad olsun ey güzel insan!
kadina deger veren asik olmayi kendi disina cikarak yapabilen, yuce sair..hayati olumu dilinin ucuna getrebilen ve bizlere yildizlarin agaclarin denizin degerini gostren sairdirr
"gitmek sadece bir eylemdir. unutmak ise kocaman bir devrim..."
bugün 111 yaşına giren, ilhamı piraye, gözlerini yumduğu sevdası vera, vatanının aşığı, şiirleri ve yazıları yüzünden kısacası düşüncesinden ötürü alıkoyulan türk şairi.
şu günlerde en güzel dizelerinden biri gelse ya akıllara.
"yaşamak; bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine..."
espark önünde binlerce insan var, kürsüye çıkan amca nazım hikmet'ten şiir okudu bir saat önce. her yerden bir nazım afişi çıkıyor.
türkiye'ye aşığım bu gece.
nazım hikmet deyince aklıma hep bu şiiri gelir.. memleket hasreti.. eli öpülesi büyük insan...

memleketim....
ne kasketim kaldı senin ora işi
ne yollarını taşımış ayakkabım,
son mintanın da sırtımda paralandı çoktan,
şile bezindendi....
sen şimdi yalnız saçımın akında,
enfarktında yüreğimin,...
alnımın çizgilerindesin memleketim,
memleketim,

yürek değil be, çarıkmış bu, manda gönünden,
teper ha babam teper
paralanmaz
teper taşlı yolları.
bir vapur geçer varna önünden,...
bir vapur geçer bogaz'a doğru.
nazım usulcacik okşar vapuru,
yanar elleri...
yoğun hayatını okurken yorgun düştüğüm adam. iyi ki yaşamış, iyi ki okumuşum.
"yarin yanağından gayrı her şeyde her yerde hep beraber"
aşk adamıdır eyvallah ama bence daha önemli bi vasfı " insanlık kokan üslubudur". insanın kıymetli olduğun bilip, kıymetsizce muamele gördugünü anlatandır. bi şiiri var her okuduğumda sarsar beni, geçmişin acısını düşürür içime :

"dünya adaletsiz çocuk

çıkar boynundan at o ipi çocuk!
salıncaklar mı yok sana?
kalk hadi o soğuk betondan,
yatacak başka yer mi yok sana?
en sevdiklerimi verdim ölüme de;
ben bu yaşımda gitmenin böylesini görmedim.
kırılan bir boyun gibi orta yerinden kırıldığını ömrün…
görmedim ademoğlunun dalından koparılır gibi koparıldığını…
…ve böylelikle umut etme kabiliyetimizi aldılar elimizden.
ne diyeyim, dilerim ihtiyacı olan birine gidiyordur bizden aldıkları umut!
dünya adaletsiz çocuk!
dünya zorba.
elbet eşitleneceğiz o gün kıyamda.
bu kekeme, toz ve duman sözlerimi iyi belle, bahara kalmaz, gelirim yanına."